Ülkemizde 1940’lı yıllardan bu yana Avrupa – Amerika görmemiş bırakın siyasileri bürokratın bile olmadığını düşünüyorum.

            Buradan nereye varmak istediğime gelince, ülkemizdeki pek çok problemin neden çözülemediği sorusundan çok, neden çözülmediği konusunda aklıma takılanlar.

            Özel ya da tüzel kişilikler doğruyu bulamamış, bilememiş veya bilmiyor olabilirler. Amma bütün bunların üzerine gördükleri doğrular karşısındaki tavırları ve eylemleri çok önemli. Hala yanlışlarında ısrarla inat ediyorlarsa burada durup düşünmek lazım.

            Hep beraber düşünmeliyiz…

            Neyi mi?

            Dilimin döndüğü, kalemimin yettiğince anlatmaya çalışacaklarımı…

            Sizlerde düşünün söyleyeceklerimi de göremediklerimi görün lütfen…

            Yıllardan beri hepimiz duyarız. Avrupa ülkelerinde elektrik direği diye bir şeyin olmadığını. Oralarda bütün elektrik tellerinin yerin altından gittiğini duymayanımız yoktur sanırım.

            Çatılarda çanak anteni kirliliğinin olmadığını, hayatın bir düzeni olduğunu duya geldik hep.

            Trafiğin çok düzenli olduğunu, herkesin kurallara uyduğunu, yayalara trafikte öncelik tanındığını; trafik kurallarına uymayanlara karşı eşit davranıldığını hep duymuşuzdur.

            Yolların çok düzgün, geniş ve bütün yolların çift olduğunu duymayanımız kalmamıştır.

            Vatandaşa işsizlik parası ödendiğini, vatandaşın sosyal haklarının oldukça fazla olduğunu her Avrupa – Amerika görenden duyarız.

            Peki, bu güzellikleri bu ülkenin vatandaşları hak etmiyor mu?

            Etmez olur mu?

            Asıl mesele, hak etmekten çok hak edilenin neden verilmediği konusu.

            Bundan dolayı hep merak edip durmuşumdur. Bizi yönetenler bütün bu güzellikleri görmüş olmalarına, gördüklerinin doğru olduğunu bilmelerine rağmen kendi ülkelerinde yanlış uygulamaları hangi niyetle yapa gelmişler.

            Merak ettiklerimin bir cevabını bu güne kadar bulabilmiş değilim.

            Medeniyetin beşiği olan batı seviyesine çıkmayı, o seviyeyi geçmeyi bu millete hedef göstermiş Mustafa Kemal ATATÜRK yaşasaydı bu saydığımız olumsuzlukların hiç biri olur muydu?

            Olurdu diyen varsa beri gelsin, alnını karışlamak istiyorum.

            Büyük bir lidere sahip olma bahtiyarlığına kavuşmuş bu millete bu kadar olumsuzluk yaşatmak kimsenin hakkı olmasa gerek.

            Bu güne kadar yaşadığımız olumsuzlukları bundan böyle yaşamayız umarım. Umarım bizi yönetenler halkını düşünme konusunda biraz daha insaflı olurlar. Müreffeh bir toplum inanın yöneteninde yönetilenin de menfaatine olacaktır.

            Çünkü ortaya çıkan başarı herkesi mutlu edecektir. Önemli olan bizi yönetenler düzenli bir sistemi hayata geçirebilsinler.

            Aklımın erdiği günlerde “Herkes evinin önünü temizlerse sokak temiz olur” sözünü il duyduğumda bu sözün çok doğru olduğuna inanmış ve bir müddet bu sözün hayata geçirilmesi gerektiği tezinin savunucusu olmuştum.

            Yıllar geçip olgunlaşma yaşlarına ulaşınca “Herkes evinin önünü temizlerse sokak temiz olur” sözünün gerçeği yansıtmadığı kanaatine vardım. Şöyle ki, evet herkes evinin önünü süpürünce sokak temiz oluyor, ama mahallenin kabadayısı gelip sokağı kirletiyor. Hiç kimsenin kabadayıya karşı çıkamaması yüzünden, kapımızın önünü ne kadar temizlersek temizleyelim bir türlü sokağımız temizlenmiyor.

            Temiz sokaklara gül yaprakları serpeceğimiz günlere…