Yusuf Hayaloğlu’nun birbirinden güzel şiirleri arasında bir de bu şiir var ki, 15 günden bu yana siyaset arenasındaki omurgasız duruş örneklerini sergileyen hangi davanın adamları olduğu bile belli olmayan bir kısım zevatın tutarsız söylemleri ve eylemleri bir kez daha bana ‘Ah ulan Rıza’ dedirtti.Bu ‘Ah ulan Rıza’ ile yaptığım girişten kendilerine pay biçmeye kalkan, üstüne alınma olgunluğuna erişen bir sürü erdemli siyasetçi üzülür, maazallah istifa eder onurundan. Ben muhatabımı hemen belirteyim ki herkes rahatlasın. Muhatabım elbette ki Cindoruk…
Demokrasi mücadelesinin yıllarca kalesi hükmünde olmuş, üç defa ihtilallerle önü kesilmiş halk iradesinin temsilcilerinin içerisinde bulunduğu acziyet, tarihe bir utanç tablosu olarak resmediliyor bu günlerde. Rahmetli Menderes’in mezarına gitmeyi bile kendine zul kabul eden bu zihniyetin mimarlarını genel başkan sıfatları ile Demokrat Parti’nin başına getiren delegeler, umarım demokratlığımızın sadece parti tabelasındaki bir kelimeyle sınırlı kaldığını açıkça görmüşlerdir. Tek başına iktidar sloganıyla genel başkanlığa soyunup tabana suni heyecan aşılayarak delegeli kandıran kendini bilmezler, üstüne oturduğu koltuğun hakkını vermeyi bırakın, demokratlığın hakkını bile veremediler.
İleri demokrasinin ne olduğunu bilen ama işine gelmeyen Cindoruk’un yerel seçimlerde alenen yıllarca eleştirdiği yerden yere vurduğu CHP’ye oy vermesi, ardından Süheyl Batum’u parti içerisinde lanse edip, CHP’ye genel başkan yardımcısı yapmaları yıllar öncesinden hazırlanan bir senaryo olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Şimdi de bu senaryonun son adımlarından birini daha yine statüko adına referandum kahramanı Cindoruk atıyor ve diyor ki ‘Ben CHP saflarında çalışacak, meydanlara çıkacağım”…
Şimdi bu eleştirimi CHP’li dostlarım, ya da geçen hafta Zeybek’in ilk sağdan MHP’ye dönüşünü eleştirdiğim yazımı okuyan MHP’li arkadaşlarım farklı yorumlayıp da ‘CHP’li ya da MHP’li olmak kötü bir şey mi Said’ gibisinden sorabilirler. Ben kimseyi içerisinde bulunduğu, savunduğu siyasi anlayış nedeniyle eleştirmem ki. Bundan daha normal başka bir şey olamaz. Demokrasi kültürümüz böyle bir eleştiriyi bizlere haram kılar. Bu nedenle herkes olayı olduğu gibi görmeyi ve algılamayı öğrensin. Burada eleştirdiğim konu, dava adamlarının yıllarca üstlendiği davasına taban tabana zıt siyasi yöntemler ve anlayışlar benimseyen oluşumların içerisinde yer almasıdır.
Bu noktada 12 Haziran seçimleri tıpkı 12 Eylül referandumu gibi milat olacak. Zeybek ve Cindoruk gibi özde değil sözde liderlerin, özde değil sözde demokratların tarihin utanç sayfaları arasına gömülüp gittiği tarih olacaktır. Soylu fikirlere sahip insanları siyasi arenadan silme gayretlerinin boşa gittiğini, silinenin Soylu değil omurgasızlar olduğunu hep beraber göreceğiz.
Bir sözüm de Süleyman Soylu’yu, Cindoruk’un partiden ihraç etmesinin ardından dava günü ihracı savunmak için mahkemeye avukat gönderen Namık Kemal Zeybek’e. Soylu DP’ye gelmesin diyerek her türlü ayak oyununu yapıyorsunuz. Apar topar da MHP’ye partiyi yamamanın yollarını arıyorsunuz. Uyarıyorum, Mumcu ve Ağar’ın adını kötü de olsa anıyoruz. Sizi bu tarih asla anmayacaktır!..
O gün geldiğinde de ‘Ah ulan Rıza’ gene mi?’ diye içlerinir;
“Ah ulan Rıza... ben şimdi,
Bu koca deryada tek başıma ne halt ederim?”
diyerek dinlersiniz tek başınıza…