YERELGÜÇ / BUSE BAĞCI

MERVE YEGEN GAYRİMENKUL DANIŞMANLIĞI HİZMETİNİZDE DUBAİ'YE YATIRIMIN TAM ZAMANI MERVE YEGEN GAYRİMENKUL DANIŞMANLIĞI HİZMETİNİZDE DUBAİ'YE YATIRIMIN TAM ZAMANI

Suçlu ve suçluların adalet önünde hesap vermesi için geçen yıl adli süreci başlatan İçelli, adaletin yerini bulması için mücadelesine devam ediyor.

Hamiyet İçelli, “21 yıldır bir fiil cezaevinde cinayet suçundan yatan Halil Şık’ın kardeşiyim. Abim Halil Şık 2014 yılında Denizli D Tipi Kocabaş İnfaz kurumunda yatmaktaydı. 2014 yılının Aralık Ayında kardeşimin durumunun kötüleşmesinden dolayı hastaneye kaldırıldı. Yaklaşık üç gün yoğun bakımda yattıktan sonra normal mahkum kuruluşuna aldılar ve on gün orada tedavisi devam etti ama tanısını koyamadılar ve taburcu etmek istediler. Biz de ailesi ve yakınları olarak buna müsaade etmediğimizi beyan ettik ve çabalarımızla İzmir Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’ne ambulansla sevki gerçekleştirildi. O gün gecesinde kardeşimin kalp yetmezliği, şeker hastası ve hipertansiyon tanısı koyuldu. 25 günlük tedavi süreci bittikten sonra Denizli D Tipi Cezaevi’nin mahkumu olduğu için oraya geri gönderdiler. Bütün raporların altına not düşürdü kardiyoloji, dahiliye gibi bölümlerin takibi gerekmektedir diye. 2016 yılında bakanlık emriyle kardeşimi Ödemiş M Tipi Cezaevi’ne sevkini gerçekleştirdik. Doktor raporlarında da incelendiği üzere böbreğinin biri zaten bitmiş durumdaydı diğer böbreği de çok az bir şekilde çalışıyordu. 2022 yılında infaz kurumunda hastalanarak Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’ne sevk edildi. Yaklaşık 15 gün süreçte diyaliz programı yapıldı. Haftada üç gün diyaliz görüyordu ve her şey çok iyi gidiyordu. Ara ara hemşirelerden doktorlardan bilgi alıyordum. Bana şunu söylüyorlardı ‘Halil Şık diyalize çok iyi uyum sağladı her şey çok iyi gidiyor ve güzel devam ediyor’ diye bilgi veriyorlardı. 

Diyalizin başhemşiresi ile görüştüğümde ‘kardeşinin sevkini engellersen ölümüne sebep olursun’ dedi

Daha sonra diyalizini haftada 4 güne çıkardılar. Üst üste diyaliz gördüğü için daha çok yorulmaya başlamıştı. Genelde hep hafta sonu pazar günleri sıkıntı yaşıyorduk. O yüzden diyaliz gününün birini cumartesi gününe alınmasını rica ettik. Ama bana başhemşire “Sizin keyfinize göre iş yapamayız. Askerlerin tatil yapmaya ihtiyaçları var” dedi. Daha sonra biz bunu doktora da beyan etmiştik o da kabul etmedi. Vefat etmeden bir buçuk, iki ay önce diyaliz gününün birini cumartesiye çevirdiler. Ama artık her şey için çok geçti. Çünkü kalp damarların üç tanesi tıkanmıştı. Bazı şeyler için geç kalınmıştı. Kardeşimin diyalizinin haftada dört güne çıkarılması ve durumunun kötüye gitmesi sebebinden dolayı kurumla hastane ortak karar alıp kardeşimi başka bir cezaevine nakletmek istediler. Kardeşimin de bizim de bundan haberimiz yoktu. Tesadüfen öğrendik ve sonra diyalizin başhemşiresi ile görüştüğümde “kardeşinin sevkini engellersen ölümüne sebep olursun” dedi. Bu konuşmamıza kardeşimin yanında nöbetçi olan infaz koruma memuru ve oradaki askerin birebir şahit olup ama sonucunda kayıtsız kaldıklarını gördüm. Sevkimize bakanlık tarafından ret cevabı geldi ve her şey bundan sonra başladı.
 
“Tek sorun Halil Şık’ın Ödemiş M Tipi Cezaevi’nden gönderilmemesiydi”

Sevk reddedildikten sonra abim Halil Şık vefat edinceye kadarki süreç içerisinde diyet listeleri hiçbir şekilde verilmedi. Kelepçeli olduğu için normal hastalar gibi koridorda yemek yemiyordu, yatağına yemek götürüyorlardı. Bir gün tesadüfen yatağa yemek dökülünce beni tehdit eden hemşire tarafından kasıtlı yaptın diyerekten hakarete uğrayıp bütün hastaların içinde rencide edilmiştir. Kardeşim küçük düşüp rencide edildiği için bunalıma girip o an tedaviyi reddedip, kuruma geri dönmüştür. Daha sonrasında da hastanede uzun bir süre yemek yememiştir. Ben hastaneye aralıklarla gittiğimde kardeşimle ilgili bana hiçbir şekilde sağlık durumuyla ilgili bilgi verilmedi. Sorduğumda bize değil başındaki infaz koruma memuruna sorun dediler. Şimdi ben şöyle bir şey sormak istiyorum. Başındaki infaz koruma memuru mu? daha iyi bilir Halil Şık’ın durumunu yoksa başındaki görevli hemşire ile doktoru mu? daha iyi bilir. Çok fazla haklarımızdan mahrum edildik. Ama tek sorun Halil Şık’ın Ödemiş M Tipi Cezaevi’nden gönderilmemesiydi. Onun sebebi de hasta mahkumla ilgilenmek istemediler. Getirip götürmek konusunda sıkıntı yaşadıklarını beyan ettiler. Devletimiz mahkumlara her imkanı sunuyor. Özellikle 2023 yılının Ocak Ayında cumhurbaşkanımızın hasta mahkumlarla ilgili bir açıklaması olmuştu raporları ile birlikte Adli Tıp Kurumuna başvurulması gerektiğini açıkladı. Biz de bunu duyunca infaz kurumuna beyanda bulunduk. Bu rapor nedense bir türlü tamamlanamadı ve 16 Mayıs 2023’te son kardiyoloji ve psikoloğu kalmış onun için Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’ne götürdüklerinde tesadüfen üç damarı tıkalı olduğu görülüyor.  En son 23 Mayıs Günü kardeşimle Ödemiş M Tipi Cezaevi’nde kapalı görüş yaptığımda bana 24 Mayıs Çarşamba sabah Ödemiş Hastanesi’nde diyalize girmesi gerekirken anjiyo için İzmir Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’ne götürüleceklerini söylemişti. Diyaliz hastası olduğu için vücudunda sıvı birikimi çoktu ve oraya gidesiye kadar nasıl dayanabileceğim diye bana beyanda bulunmuştu. Ama diyalizi orada yapmaları gerekiyormuş diye bana bildirdiler dedi. 24 Mayıs günü kardeşimi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’ne götürdüler. Kardeşimin arkasından gittiğimizde o gün yapılan tetkiklerden dolayı diyalize girmesi 17.30 – 18.00’i bulmuş ve sonrasında kardeşimin geriye normal mahkum koğuşuna gelemediğini öğrendik. Ertesi günü de kardeşime anjiyo yapılacaktı ama kardeşim yoğun bakımdan çıkamadı. Doktorların verdiği bilgide anjiyo yapamadıklarını, bypassa çevirdiklerini ve bypass da yapamadıklarını entübe ettiklerini bildirdiler. Kardeşim altı gün entübeli yattı, yedinci gün vefat etti. 

“Daha önceden fark edilseydi şu an benim kardeşim yaşıyor olabilirdi”

Benim kardeşimin gerektiği gibi üç ayda, altı ayda kardiyoloji kontrolleri yapılmış olsaydı belki tıkalı olan üç damarı daha önce fark edilecekti ve bugün kardeşim benim ölmemiş olabilirdi. Haftada dört gün hastaneye giden bir mahkumun nasıl oluyor da kalp yetmezliği hastası olduklarını bildiği ve raporlarında kardiyoloji takibi yapılması gerekiyor yazdığı halde Ödemiş Devlet Hastanesi’nin bu ihmalleri nasıl yapabildiklerini sormak istiyorum ve bu ihmalleri gerçekleştirilen kişilerin cezalandırılmasını talep ediyorum. Bugün bizim başımıza gelen yarın bir başkasının başına gelebilir bunda ihmaller olduğunu düşünüyoruz. Daha önceden fark edilseydi şu an benim kardeşim yaşıyor olabilirdi. Biz bu konuyu 30 Mayıs’ta Adli Makamlara taşıdık fakat dosyamız 2 Şubat’ta açılabilirdi ancak evrakların toplanması ile ilgili sürecimiz başladı. Ama henüz daha mahkeme yolunda ilerleyemedik. Ben Türk adaletine güveniyorum suçluların cezalandırılacağını düşünüyorum devletimize de bu konuda sonsuz güveniyorum.”
 

Editör: Haber Merkezi