Bir akşam üzeri, namaz için camiye gelmiştim. Bir de baktım kapının üzerinde kağıda yazılı bir not var. Hemen alıp, okudum. Aynen şunlar yazıyordu: “İmam efendinin dikkatine; Maide Suresinin 48’den 57’ye kadar olan ayetlerini mutlaka okuyun ve anlayın!” Yazıyı yazanı düşündüm, bu o kadar önemli değildi. Önemli olan Maide Suresinin o ayetleri idi. Tahmin ettiğim gibi idi. Açtım Kur’an mealini okumaya başladım.
 
48- Sana da daha önceki kutsal kitabı onaylayıcı ve içeriğini koruyucu olan bu hak kitabı indirdik. Buna göre onların arasında Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm ver, sana gelen ilimden sonra onların keyfi arzularına uyma.
 
49- O halde onların arasında Allah'ın indirdiği ayetlere göre hüküm ver, onların keyfi arzularına uyma, onların seni Allah'ın indirdiği hükümlerin bir kısmından bile şaşırtmalarından sakın, eğer sana sırt çevirirlerse bil ki, Allah, günahlarının bazısı yüzünden onları cezalandırmak istiyor. Kuşku yok ki, insanların çoğu fasıktır.
 
50- Yoksa istedikleri cahiliye düzeni midir? Kesin inançlılara göre Allah'ın düzeninden, Allah'ın verdiği hükümden daha iyisi düşünülebilir mi hiç?...
 
Düşünmeye başladım… Bu ayetler karşısında insan elinde olmaksızın oturup düşünmek zorunda kalıyor. Kimi insanlar, koşullar ve durumlar bunu gerektiriyor diyerek Allah'ın ayetlerini bertaraf ederek, görmemezlikten gelerek hala nasıl oluyor da Fransız, İtalyan kanunlarını baş tacı yapabiliyor. Kişi, Allah'ın hükümlerini uygulama noktasında terk etmesine karşın, nasıl oluyor da iyi bir Müslüman olunabiliyor? Her zaman ve her yerde yaşanması gereken, her durumda uygulanmak zorunda olan Allah'ın ayetlerini gizleyerek, helal ve haram hükümleri örterek, O'nun ilahlığını vicdanlara hapsederek nasıl Müslümanlık yaşanabiliyor?
 
Kur'an, "daha önceki kutsal kitapları onaylayıcı ve içeriğini koruyucu" olarak indirilmiştir. Kur'an, Allah'ın dininin, nihai biçimidir. Allah'ın dini ve de yaşam biçimi ile insanların uyacakları hüküm ve sistem noktasında nihai kaynak, Kur'an'dır.
 
İlahi dinlere mensup insanlar arasında, ister inanç esasları, isterse yaşam prensipleri noktasında bir anlaşmazlık baş gösterdiğinde, bunu çözümleyebilmek için müracaat edilmesi gereken kitap Kur'an'dır. Veda Haccında Peygamberimiz (a.s.): “Size Kur’an ve Sünneti emanet olarak bırakıyorum. Bunlara sarıldığınız sürece yanlış yolda olmazsınız” buyurmuşlardır.
 
Bu noktalarda, temelde söz konusu nihai kaynaklardan beslenmeyen kişilerin sunacağı görüşlerin hiçbir "kıymet-i harbiye"si yoktur.
 
Zamanımızda beşeri sistemin hükümleri her yanımızı kuşatıyor, doğumdan ölüme bizi meşgul ediyor. Bu kainat, yeryüzü ve gökyüzü ve içindeki her şey, her rızık, her varlık Allahın ise ki, elbette Allah’ındır. O halde niye Allahın hükümleri yaşantı olarak uygulanmıyor. Örneğin rakı, cin tonik haram ve zararlı ise niye sadece seçim günü yasak oluyor. Halbuki cahiliye düzeni kendi kafasına göre kanun yapıyor. İçkiyi, kumarı, zinayı serbest bırakıyor. Cihadı yasaklıyor. Allah’ın mülkünde, Allah’ın hakimiyeti ve Kur’an hükümleri, ayetleri yaşansa daha iyi olmaz mı?
 
İşte bu düşünceler geldi aklıma. Yıllardır insanlara imamlık yaptığım halde, hiç kimseye Allah’ın ayetlerini bu kadar net, bu kadar açık bir şekilde bildirmemiştim. Bu uyarı her ne kadar bir şahıs tarafından bana ulaşsa da, bunu Rabbimin bana bir iletisi gibi kabul ettim. Ve bu ayetler sanki daha yeni nazil olmuş gibi etkiledi beni. Doğrusu memnun oldum.
 
[email protected]