2009 Mahalli İdareler Seçimleri’nde Demokrat Parti’nin Genel Başkanı Sıfatı ile çıktığı “Beyaz Yürüyüş” yolculuğunda yüz binlerce insanla birebir diyalog kuran, gittiği her yerde partinin esamisi bile okunmazken kalabalık ve coşkulu kitlelere hitap eden hiç ummadığı yerlerde belediye başkanlıkları kazanırken, Cindoruk ve taifesinin üstün “Ak Parti gitsin” gayretleriyle CHP’ye verdiği amansız destek sebebi ile birçok belediye başkanlığını küçük farklarla kaybeden genç, demokrat lider Süleyman Soylu Demokrat Parti’den ihraç edildi.
 
O günleri kısaca hatırlamak gerekirse şu anda Genel Başkan sıfatı ile partinin başında bulunan Hüsamettin Cindoruk seçim zamanında vesayet sisteminin son temsilcisi kimliği ile “PARTİ KARARI OLMAMASINA RAĞMEN” oyunu CHP’ye veriyor ve yakınlarına da CHP’ye oy vermeleri için tavsiye, gücü yetenlere de baskıda bulunuyordu. Seçim zamanı Tire’ye gelen M. Ali Bayar ve taifesi buradaki kazanılmışlık atmosferini görünce 5 dakika bile durmadan gerisin geri gidiyorlar, başka ilçeleri kapı kapı dolaşıyorlardı.
 
Gerçi Tire’de seçimi CHP’nin değil de DP’nin kazanmış olmasının peşinden koşturduğumuz adayın kimliği ve seçim sonrası icraatları göz önüne alındığında çok önemli olmadığını da açıkça görüyoruz. Tabii ki bu Cindoruk taifesi bunu daha önceden görmüş olmalı ki o gün bile CHP adına seçimi kaybetmekten en ufak bir endişe duymadılar. Bunun ispatını da halk oylamasındaki Evet oyunun gerekçelerini anlatmak için Tire’ye gelen Süleyman Soylu’nun yapacağı toplantıda yaptı. Kısaca ben sizlere bunu da anlatayım da gizli bir şey kalmasın, kimin ruhu AK kimin ki KARA belli olsun.
 
Süleyman Soylu Başkanımız ilk toplantıyı davetimizi kırmayarak Tire’de yapacağını açıkladığında biz de Demokratlar Platformu üyeleri olarak kolları sıvadık. Hemen planlarımızı yaptık. Toplanın yeri için de Seha Gidel Salonu’nu uygun gördük. İlk icraatımız da ücretini ödeyerek salonu kiralamak oldu. Her ne hikmetse bizim kendilerine “Salonu verir misiniz?” ricası, minneti ile gideceğimizi hesap eden zihniyet bir baktı ki gelen giden yok, üstüne bir de “4 Ağustos’da Seha Gidel’de Panel” ilanlarını gördüler, balatalar sıyrıldı. İl başkanlığı ve genel başkanlığın “Tire’li Belediye Başkanımız, İlçe Başkanımız gereğini yapar” söyleminin ardından salonu adına kiraladığımız büyüğümüze Cuma günü telefon geliyor, belediyeden: “Salonda tadilat var, size veremeyiz”. Önce gerildik, sonra sinirlendik, ardından mesajımızı gönderdik “Biz salona gireriz, dozerle yıksınlar”. . Salonun ücretini ödemişiz, yasal haklarımız elimizde, idare her zamanki keyfiyetinde “Ben vermem”. . Neyse, sağduyu galip geldi, her zaman solunu dinleyen idare karşısında topyekun bir ciddiyet ve dik duruş görünce sesini çıkaramadı.
 
İşte böyle, seçimden sonra Süleyman Soylu’nun bıraktığı çizgiden sapan vesayetçi Cindoruk ve AK Parti ile defalarca “Beni transfer edin” görüşmeleri yapan yerel idare ve şimdi de At’ın ihraç sevdası.
 
Parti kapatmak isteyenlere ben her zaman “Beyinlerdeki partileri kapatabiliyor musunuz?” sorusunu sormuşumdur. Süheyl Batum’u CHP’ye transfer eden Cindoruk şimdi de Adnan Menderes’in çizgisinin son temsilcisi Süleyman Soylu’yu ihraç ettirdi. Üstelik bunu büyük bir vazifeymiş gibi yapan da İstanbul. Yani Soylu’nun en genç il başkanı olduğu yer, başka bir deyişle göz bebeği.
Ne Soylu’da yılacak, bunlara pabuç bırakacak göz var ne de biz de bu davadan dönecek küçük bir sapma. Kimsenin endişesi olmasın. Bu adamlar her türlü ihracatı yaparlar da iş Kır At’ın gerçek süvarisine, Süleyman Soylu’yu ihraç etmeye gelince o İHRAÇ-AT 12 Eylül akşamı kafanızda patlar. .
 
Mahkeme kadıya mülk değildir derken ne için söylediğinin en güzel örneklerini hep birlikte göreceğiz. Kimsenin endişesi olmasın. Rahat olun, dik durun. Güzel günler, demokrat günler bizleri bekliyor. Bu günler sapla samanın demokrat olanlarla olmayanların ayrıldığı günler. .
 
İhraç-at yapalım derken bir uyarım var, dikkat edin de AT sizi ihraç etmesin. .