Geçtiğimiz hafta AK Parti iktidarının başarılı birçok bakanından biriyle daha yakından tanışma ve tanıma fırsatıyla karşılaştım. Sayın Ertuğrul Günay’ın Tire ziyaretinde kendisine eşlik eden basın mensubu arkadaşlarımın arasında Tire’nin tarihi zenginliklerinin gün yüzüne çıkarılacağı ilk adım olarak görülen kısa bir gezide yer aldım. Daha önce Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek ile tanışmış, dar bir dairede yapılan sohbetlerde kendilerini dinleme fırsatı bulmuştum.
Daha öncekilerde olduğu gibi Sayın Günay’ın Tire ziyaretinde de aynı kanaatim bir kez daha pekişti. ‘Tayyip Erdoğan kadro açısından çok şanslı’. Bu kanaatimin elbette ki başka söyleniş biçimleri de var. Örneğin, ‘Çok iyi bir kadro kurmuş’ da denilebilir.
Kadrodaki insanların nesi var diyebilirsiniz. Ben dilim döndüğünce bazı hususları burada sizlerle paylaşayım ki, AK Parti nasıl oluyor da %50 oy alıyor diye halen daha düşünenler için yeni bir perspektif oluşsun. Bu arada Tayyip Erdoğan demişken, ben de Sayın Başbakanımıza validesinin vefatından dolayı burada öncelikle başsağlığı, merhumeye de Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun.
Gelelim bakan kadrolarındaki Erdoğan’ın seçimine ya da şansı meselesine. Ertuğrul Günay da diğer birçok bakan ve hatta birçok milletvekili gibi feraset sahibi bir insan. Birkaç esere bakarak şehrin kültürel ve tarihi mirası, bu mirasın değerlendiriliş biçimi, kentleşme gereksinimleri yönünde atılması gereken adımlar ve daha birçoğu hakkında anında bilgi sahibi oluyor. Olmakla kalmayıp, daha bakarken yapılması gerekenleri zihninde tasarlıyor. Bu birinci ve en önemli adım.
İkincisi, tüm bakanlar ve milletvekilleri, laf olsun diyerek bir şeye tamam demiyor. Laf olsun, sırf gitmiş olayım diye bir yerleri dolaşmıyor. Teşkilatlarla bire bir diyalog halinde, seçim bölgesindeki bakanların koordinatörlüğünde proje bazlı takip yapıyor, ihtiyaçları, beklentileri koordinasyon toplantılarında ele alarak uygulamaya koyuyorlar.
Bir diğer önemli özellik de, memlekete, halka hizmet davasına inanmışlık ve adanmışlık ve liyakat. Yerel seçimlerin hemen öncesinde Tire’yi ziyaret eden İl Başkanı Cihat Akay’a bir Genel Başkan Yardımcısı eşlik etmişti. Sayın Agah Kafkas. Kafkas, ziyaretinde milletvekili listelerinde yer almadığını söylemiş, genel başkanın kendisini teşkilatlanma konusunda çalışmak için İzmir ve ilçelerinde görevlendirdiğini söylemişti.
Düşünün, genel başkan yardımcılığı görevini yürütüyorsunuz, milletvekili listelerinde yer almıyorsunuz, genel başkanınız size diyor ki, şuralara git, şu konuda çalış. Şimdi soruyorum iktidar partisi dışındaki diğer partilerin vekillerine, yöneticilerine ve diğer partililerine. Sizler bu durumda ne yapardınız? Bu soruyu sormam bile yersiz aslında. Delege listesinde yer almadığı için partisine küsen, tekrar aday olmadığı için mevcut yönetim ve idare aleyhine alenen çalışan insanların yer almadığı tek parti neredeyse AK Parti. İstisnalar elbette bu kaideyi bozmaz. Ama unutmayın ki kaideler istisnaları bozar. AK Parti’deki bu anlayış devam ettiği müddetçe daha çok yüzde 50’ler 60’lar bu trende yer alacaktır.
Gelelim Günay’ın ziyaretinde yaşanan bazı detaylara. Şu siyaset gerçekten enteresan bir iş. Bugüne kadar öğrendiğim bir şey varsa o da siyaseten büyük konuşulmayacağı. Niye mi? Gelin bir gün arayla söylenen ve yaşananları birlikte hatırlayalım.
Yer TOSBİ Toplantı Salonu. Demokrat Partili Tire Belediye Başkanı Tayfur Çiçek, konuşma yapıyor. Konuşmasındaki ifadelerin bazılarını aynen veriyorum, ‘Siyasetçileri bandoyla çiçekle karşılıyoruz da ne oluyor. Bir şey istemesini beceremiyoruz. Siyasetçilere yağ çekmeyi bırakın artık’.
Hemen bir gün sonrası, Ertuğrul Günay Tire Belediyesi’ni ziyaret ediyor. Bando hazır kıta vuruyor davula, üflüyor borazana. Kurdele bağlanmış, iki yıldır açık olan binayı Bakan’a açtıracaklar. Bakan Bey, kendi kendine söyleniyor, ‘Ne gerek vardı bunlara’ diyerek. Ellerini kütürdetiyor, sinirli biraz da stresli etrafına bakınıyor. Daha ne oldum diyemeden kürsüye davet ediliyor.
Sonuç? Güzel bir konuşma yaptığından gayri basın mensuplarına diyor ki, ‘Açılmış binayı açtı diye yazmayın sakın, kurdele kesmiyorum, sadece ziyaret ediyorum.’ Sen, ben, bizim oğlan yapılacak fiyasko bir açılışı nazik bir dille reddediyor, katılımcılar da kurdelenin üzerinden geçerek binaya giriyorlar. Artık herkes kendince değerlendirsin, gökkuşağının renklerini. Hem yağ çekmeyin diyorsunuz, hem de kendi deyiminizle, bir siyasetçiyi, bandolarla, çiçeklerle karşılayıp, yine kendi deyiminizle, ‘Yağ çekiyorsunuz’ Hem de vıcık vıcık.
Yine bir gün öncesi, Tayfur Çiçek TOSBİ’de konuşuyor, ‘Yolu belediye mi yapacak?’. Belevi yolunu kastediyor ve devam ediyor, ‘Bakan Bey çok iyi niyetli ve çalışkan bir insan. Ben kendisine iki defa dosya sundum. Halen yapılan bir şey yok. Lütfen artık, bu yol yapılsın.’
Peki, ben orada kendisinin, bakana atfen yaptığı açıklama ve muhatapsız davete yönelik eksik bıraktığı bir hususu sormak ve kamuoyunu aydınlatmak istiyorum. Bakan Bey, sizin makamınızda yaptığı yol planı incelemesinde, Meşelitepe’nin sırtından dolanan yol güzergahı için, ‘Başkan Bey bu olmaz, diğerini İzmir’e (Karayollarına) gönderin’ dediği halde, siz yine de Bakan Bey’in olmaz dediği dosyayı göndermediniz mi? Niye insanlara olmaz denilen konuda ısrarcı olduğunuzu, bu yüzden konunun savsaklandığını anlatmıyorsunuz?
Son olarak üçüncü husus; Ertuğrul Günay, yıkılan hal binası için, ‘Başkan Bey, burayı meydan olarak yapın, altına da otopark yapın, ben de size destek olayım’ dedi.
Hadi buyurun Sayın Çiçek, bir kez de hükümetin bir bakanının söylediklerine itibar edin, üstelik bütçesi de bakanlıktan. Hizmetin önünü açmak kolay mı zor mu, kim açıyor, kim kapatıyor görelim.
Hodri Meydan.