İnsanların takım tutmalarının çeşitli gerekçeleri vardır. Takım tutmalarının psikolojik, sosyolojik bir çok yönü bulunmasına karşılık, hangi takımı tuttuklarının da illa ki bir hikâyesi bulunur. İnsanlar, kendi bulundukları sosyal çevrede takımlarının iyi ya da kötü performanslarını dikkate alarak birbirleriyle şakalaşırlar, daha da öteye gider bazen kavga bile edebilirler.
İş siyasi parti çatısı altında bir araya gelmek olunca tablo biraz daha değişiktir. Çoğumuzun futboldaki hoşgörüsü, siyasi parti tercihinde neredeyse hor görüye dönüşür. Bir diğerini salak bulanlar, ebleh diyenler, cahil görenler, çemkirenler hiç de azımsanmayacak çoğunluktadır.
Her nedense ortaya koyduğu kendi tercihini mutlak doğru kabul etmek erdem oldu günümüzde. Oysa ki doğru da yanlış da ortaya konulan, kabul edilen kriterlerle pekala değişecektir. Birçok kriter içerisinde çeşitli şartları barındırır. Öyleyse budur, şöyleyse şu şekilde olur gibi değişkenlikler, doğruyu da yanlışı da değiştirir.
Örneğin, benim kriterim demokratlık ve demokrasidir. Ben bunu mutlak kabul ederim. Bunun dışındaki kriterleri yanlış görürüm. Yanlışları ortaya koyarak, anlatmaya çalışırım muhataplarıma. Ancak benim dışımdaki belirli kriterlere de illa ki saygı duyarım. Neden belirli kriterlere dedim? Geçtiğimiz gün, gölgesiyle bile kavgalı olduğunu yakından bildiğim birisi, ‘Menderes’i iyi ki asmışlar, faşizm lazım bu ülkeye’ deyince koptum. Ne kadar sakin olursanız olsun, bazen tahammül etmek inanın güçleşiyor. Benim bu fikre saygı duyabilmeme imkan yok. Ama kavga da etmem, etmedim zaten. Kendi haline bıraktım…
Bu ülkenin insanı sağduyuludur. Ortaya konanları, önüne konulan tabloları iyi okuyabilecek ferasete artık erişmiştir. Üzerinden geçen tanklar, postallar bu feraseti aşılamıştır Türk insanına. 12 Haziran’da sandığa gidiyoruz. Sövmekle sevmek arasındaki bir harfin ayırtına varabilen halkımız, mutlaka sandığa gitmelidir. Siyasal tercihler ne olursa olsun mutlaka halkın iradesi sandığa yansımalıdır. Peki sandıktan ne çıkacak? Sandıktan o veya bu parti çıkacak demek son derece yanlış olur. Bence sandıktan partilerin birinciliği, ikinciliği dışında başka detaylar çıkacak.
Yıllarca askeri anayasanın varlığından rahatsızlığını dile getirip, değiştirilmesi için de bir şey yapmayanlar bu sandıktan çıkamayacak. Bu ülkeyi darbelerle geriye götürenlerle, bu darbeleri planlayanlara kilometre taşı olmaya kalkanlar bu sandıktan çıkamayacak. Bir gecelik faizlerle geleceğine gelecek katmak isteyen istikrarsızlık düşkünleri bu sandıktan çıkamayacak. Terörü varlık sebebi kabul ederek farkında olmadan terörle beslenen, eylem ve söylemleriyle terörü körükleyenler bu sandıktan çıkamayacak.
O çıkmayacak, bu çıkamayacak… Peki sandıktan ne çıkacak?
Sandıktan rahmetli Menderes’in mirasına kim sahip çıkarsa o çıkacak! Demokratlar çıkacak, demokrasi çıkacak. Bu göbeğini kaşıyan, ebleh, salak, cahil dedikleri halkın iradesi çıkacak. Kazanan demokrasi olacak.
O halde halkın iradesine saygı duyan demokratlar bölen değil, birleştiren olmalı, birlik olmalı, bütün olmalı. Demokratlar particilik yapmamalı, takım tutar gibi parti tutmamalı. Biat etmemeli. Sorgulamalı.
On soruda partisinin demokratlığını sorgulamalı.
Özgürlükçü mü? Yenilikçi mi? Devletçi mi milletçi mi? Reformcu mu? Tabanın beklentilerini dikkate alıyor mu? Halk ekseriyetinin desteğini alıyor mu? Mehmetçiğe mi Mehmet Bey’e mi önem veriyor, darbecilerden hesap soruyor mu? Partinin zirvesindeki lider, yalpalıyor mu, dik duruyor mu, orası burası oynuyor mu, sabah başka akşam başka söylüyor mu söylemiyor mu? Menderes’in çizgisinden gidiyor mu gitmiyor mu?
Yani, demokrat mı değil mi?