Tıpkı nefes aldığımız ilk günü geride bıraktığımız gibi haftaları, ayları ve onlarca yılı geride bıraktıklarımızdan belki de çok farklı bir takvim yılını daha geride bırakıyoruz. İnsan, fıtratı gereği, her daim yeniyi ister. Ajandalarımızın, karalamaktan harap olmuş sayfaları artık geridedir. Yeni ajandalarımızı, yeni ümitlere, umutlara açtığımız bir takvim yılından, herkes; başka bir iyiliği kendisi ya da ne bileyim, bir kötülüğü bir başkası için isteyebilmektedir. Herkes bir şeyler ister…
Kimi zengin olmak ister, kimi başını sokabileceği sıcak bir ev. Kimi başbakan olmak ister, kimi kral. Kimi yeni yerleri keşfetmek ister, kimi keşfettikleriyle bir yıl daha yaşamak. Kimi kardeşlik ister, türküsünü söyler, kimi kin güder çok safmış da, bir şey yapmamış gibi; insanı fıtık edercesine.
Kimi alkış ister, kimisi alkışlamak. Kimi can ister acil köşelerinde, kimi canan; elinde bir demet çiçekle. Kimi adalet ister büyüklerinden, kimi büyükler adaleti isim diye takar; üç kuruşluk köpeklerine. Kimi adaleti sarayda ister, kimisi sarayı yapacak yer. Kimi parasını ister hizmet diye yaptıklarının, kimi hizmet diye bir selamı görmek ister. Kimi halı ister sevdiğinin yollarına döşeyecek, kimi halıcı ister; sahtekârlıklarını dokutacak. Kimi onur ister insan içine çıkacak; kimi onuru lastik yapar; kralın etrafına dokuyacak. Kimi artist olmak ister, kimi yönetmen; kralın filmini çekecek. Kimi bir oyun ister yüzünü güldürecek, kimisi müşteri bekler; oyuncakçı herkese lazım diyerek. Kimi iş bekler çocukları aç, kimi develik eder; ‘Benimki de aç’.
Kimi lider bekler, dili kılıçtan keskin; kimini lider bekler; yüreği kılıçtan keskin. Kimi baytar bekler, ineği iyileşsin; kimi kendini paytar zanneder; inek onu iyileştirsin. Kimi kaybolur çarklarında siyasetin, kimi kendini uyanık zanneder; uykusunda cehaletin. Kimi dostundan kaçar çokluğundan bunalmış; kimi dost arar kendine; ununu elemiş, eleğini asmış. Kimi görev bilir dostun selamını; söyle der ne yapmalıyım, kimi görev bekler umarsız; ben görev adamıyım. Kimi abi der kardeşine; bu abiden herkese lazım, kimi adam zanneder birilerini; bize abi lazım.
*** * *
Böylesine duygularla geride bıraktığımız bir takvim yılında neler yaşandı, neler oldubitti; okurlarım ve gazetemizin müdavimleri gayet iyi hatırlarlar. Siyaseten, idareten, insaniyeten neler yaşandı, nelere güldük, nelere üzüldük; hepsi aklımda. Ama ne tüm bir yılda olan biten bir yazıya sığar, ne de bende onları bir yazıya sığdıracak kabiliyet var. Bazılarının da ‘Sen ne istiyorsun’ dediğini duyar gibiyim. Bakın, onları da buraya sığdırmak pek mümkün değil… Mesela ben para istemem; yan cebime koyabilirsiniz…
Ben temiz bir dünya, temiz bir Türkiye ve bir siyaset istiyorum. Başka bir şey istersem de namerdim. Yaklaşık iki yılım, Tayfur Çiçek’in siyaset ve yönetim anlayışını insanlara anlatmak ve bu anlayışla mücadele etmekle geçtik. Yazdığım yüzlerce yazı ve onlarca haberde bunları duyurmak, anlatmak ve bir devri kapatmak, taşra siyasetini yeraltına gömmek için uğraş verdim. Demokrasiyi ve demokratlığı herkese anlatmak için çalıştım. Benim için değişen hiçbir şey olmayacak. Allah ömür verirse, yine aynı şekilde çalışacağım.
Artık insanlar, her şeyden haberdar. İletişimin tüm imkânlarının insanlar için seferber edildiği ve üç beş tane de olsa yürekli insanın olduğu medya sektörü; gerçekleri anlatmak için yeter. Bugüne kadar yazdığım yazılardan hoşlanan insanlar, kalemin ucu kendilerine değdiğinde havalara zıplayabiliyorlar. Dedim ya, Allah ömür verdiği müddetçe ben alayına yeterim.
2011 yılı siyaseten, diğer yıllardan daha renkli geçecek, şüpheniz olmasın. Gerek yerel siyasette, gerekse genel siyasette ilginç gelişmeler olacak. Neler olacak derseniz, forma ihtiyacı depreşen bir lider; ortalığı epeyce karıştıracak, insanları da kendine bir hayli güldürecek. Şimdilik bu kadar tüyo vereyim.
Kimse kaybeden ata oynamak istemez. Sadece dava sahibi insanlar bunu yaparlar. Davasını ayakta tutmak, meşaleyi söndürmeden, gelecek nesillere aktaracak şekilde dimdik ayakta dururlar. Tıpkı Cindoruk gibi… Öyle bir dava sahibi ki, önce DYP’nin belini kırmak için partiden 20 kadar kendisi kılıklı, ekonomik beklentili ve saplantılı sözüm ona seçilmişi aldı, olmayan yağmurda gereksiz yere şemsiyeyi açtı. İstediğini birebir elde edemese de Menderes davasının, misyonunun o dönemdeki tek temsilcisi olan DYP’yi bir hayli yıprattı.
Ardından da aynı davasına (!) sahip çıkarak Süleyman Soylu’nun küllerinden dirilttiği DP’ye oy vermedi, vermediği gibi de gücünün yettiklerine verdirtmedi. Açık ve net olarak sandığından geçersiz oy çıkmayan, DP’ye de oy çıkmayan cin gibi siyasetçi, davasına sandıkta hizmet etti. Menderes’in davasını defalarca tekmeleyen zihniyete, CHP’ye oy verdi. Şimdi aynı Cindoruk, partiyi ayağa kaldırma, birleştirme ve kaynaştırma mücadelesinde, DP’yi kimlerle ve nelerle kaynaştıracağı sanki bilinmiyormuşçasına, ısrarla koltukta oturmaya devam ediyor. Ama ne ki? Bize göre böyle. Aslına bakarsanız, o zevat, kendi davasına alenen hizmet ediyor.
Nedir davası? Demokrat misyonu tasfiye etmek. Onun davası, gönderebildiklerini CHP’ye, gönderemediklerini MHP’ye göndermek, kalanları da elinin altında tutup, seçimde bir halt etmesi muhtemel gözükmeyen partiye hizmet ettirmek. Seçime girecekleri bile şüpheli. Bir kongre süreci var ki evlere şenlik. Hangi siyasi tarihte yazar ki seçimlere bir soluk kala genel kurul yapılsın? Kulüpler bile öğrendi dere geçerken at değiştirmenin bir işe yaramadığını.
Diğer yanda ilginç bir lider adayımız var; İlhan Kesici. Ekselans, rahmetli Menderes’in; Menderes’in davasının ve misyonunun ezeli ve ebedi rakibi, CHP zihniyeti ve çatışı altında aylarca utanmadan siyaset yaptı, şimdi de kalktı, DP’ye genel başkan olacakmış. Yahu be İlhan, sen kimsin? Necisin? Nereden geldin, nereye gidiyorsun, amacın ne? Bunları sen bile bilmiyorken, hangi akla ve mantığa sığınarak DP’ye genel başkan olmayı ve bu partiyi, davasıyla birlikte ayağa kaldırmayı düşünebiliyorsun? Bu kadar gücün olsaydı, Süheyl amcamız gibi seni de CHP’de bir yerlere getirirdi zaten Cindoruk ve Demirel ikilisi. Demek ki sende öyle bir yetenek yok. Şimdi de Facebook’tan yana yakıla mesaj atıyorlar, İlhan Kesici ve Menderes vs vs. GülüYORUM sadece.
Çiller meselesine hiç girmiyorum, Çiller’in eğer gelmek gibi bir niyeti olsaydı, ya da ne bileyim bu partiye ve davaya sahip çıkmak gibi bir niyeti olsaydı, büyük divanda Soylu’yu desteklemek için kulis yapardı. Tıpkı Demirel’in delegelere Cindoruk’u tavsiye ettiği gibi… Çiller’in kafası çalışır, O, partiyi tabandan tavana taşımadı. Tavandan aldı, tabana indirdi. Ama ya Soylu? Bitti denilen bir siyasi partiyi her türlü engellemelere ve ayak oyunlarına rağmen, Cindoruk ve Demirel’in CHP’ye oy vermelerine rağmen %4’lere çıkarmayı başardı. Kapı kapı dolaşıp bir davayı anlattı. Dava adamı nasıl olunur, herkese onu anlattı.
Darısı, dava adamayım diye geçinenlere.
Yeni yılda görüşmek ümidi ile, her şey gönlümüzde olsun. Allah’a emanet…