Reklamın iyisi, kötüsü olmaz diyenler; ben sizler gibi orkit reklamıyla meşhur olmadım
Geçtiğimiz pazartesi günü Belediye Başkanı Tayfur Çiçek’in yönetim anlayışını ve yaptıklarını özetleyerek neden eleştirdiğimizi anlatmaya çalıştığım köşe yazımın hemen ardından bir anda meşhur oldum. Bunca zaman yüzlerce üstü örtülü yönetim yanlışlarını, mide bulandıran ilişkileri kimi zaman alenen, kimi zaman ima ile anlatan yazılar yazmama karşılık kılını bile kımıldatmayan gözü pek, tarafsız medyamız, Belediye Basın Yayın Birimi çalışanı Şeref Şenki eliyle servis edilen haberleri kocaman başlıklarla yayınladı.
Her fırsatta eşitlikten, tarafsızlıktan bahseden medyamızın güzide temsilcileri, bu haberi yayınlarken ya da yayınladıktan sonra bir telefon açarak “Said Bey, Belediye Başkanı bunları söylüyor, siz ne diyorsunuz, neden ağır eleştirilerde bulunuyorsunuz” diye sormuyor. Ya da bu TARAF(SIZ) medyaya sordurulmuyor.
Önce çok kısa size tarafsızlık konusunda her gün verdiğim derslerin örneklerini sunayım da, yıllardır yapıyor olduğunuzu söylediğiniz mesleğinizde neleri eksik yaptığınızı bir sorgulayın. Açın bir haftalık Yerel Güç gazetelerini. Açamayan internet sitemizden baksın. Ben Belediye Başkanı’nı eleştirdiğim halde, bu eleştirilerimi Tire’den Bozdağ’a binlerce kişi okuduğu halde, basın yayından servis edilen ve buram buram yağ kokan haberlerin satırına dokunmadan yayınlanmasına izin veriyorum. Yok asfalt yaptık, yok orayı süpürdük bir sürü haber. Eğer ben taraf olup da kişisel bir problem seviyesine indirgesem Tayfur Çiçek’i öven hiçbir açıklama, haber bizim sayfalarımızda yer almaz. Bu tutumumuz da kendini tarafsız zannedenlere kapak olsun.
Gelelim bu açıklamalarda yer alan bazı konulara. Ben bu habere istinaden yazı yazmayacağım. Bir kez daha, gerekirse bin kez daha neler olup bittiğini, Tayfur Çiçek’in neyi yapacağım deyip de yapmadığını, insanları bölüp parçalayarak birbirine düşman ederek birlik ve beraberliği kopartarak yönetme biçimini her dem eleştireceğim. Belediye Başkanı bunu yapıyorsa, hem içinde bulunduğum süreç hem de kamu adına bu benim hem hakkım hem de görevim.
Haberde en dikkat çekici olan konu Tayfur Çiçek’in daha önce DP’li Belediye Meclis Üyeleri için “Etiket düşkünü” demesi konusunu hatırlatmama olan tepkisiydi. Ben “Hafıza-i beşer, nisyan ile maluldür” diyerek sizlere konuyu hatırlatayım.
Belediye encümeni seçimlerinin yapıldığı zamanda Tayfur Çiçek CHP’li Belediye Meclis Üyeleri’nin yanında kendisine Hulki Kızıloba’nın adaylığı için itiraz eden DP’li üyelerin arkasından CHP’lilere “Oturun, oturun, bunlar böyle etiket düşkünü. Bağırır, çağırır, şimdi geri gelirler” ifadelerinde bulunur. Bu ifadeleri sarf ettiğine dair CHP’li Belediye Meclis üyeleri Yerel Güç’e açıklama verirler. Eskiden öğretmenim de olan, dürüstlüğüne güvendiğim CHP’li Ali Kurtça elleri titreye titreye der ki ‘Keseli, Kur’an-a el basarım’.
Ardından da süreç enteresan bir şekilde işler. Tayfur Çiçek birkaç DP’li birkaç Belediye Meclis Üyesi’ni yanına toplayarak esas muhatapları olmadan Yerel Güç’ü de cezalandırıyormuş gibi tarafsız medyaya demeç verir “Biz böyle bir şey demeyiz”.
Şimdi de bana diyor ki “demedim dediğim halde temcit pilavı gibi ısıtıp gündeme taşıyor”. Ben gazeteciyim, devir de değişti. Artık eskisi gibi “Ben derim olur, yaparım olur” devri bitti. Biz siyaset arenasında boy gösteren idarecilerin artık daha şeffaf davranmasını istiyoruz. Bu konuda da görülecek bir hesap varsa, eskilerin yaptığı gibi ‘Sandıkta hesaplaşırız’ demeyiz. Bu devir bitmiştir. İdareciler artık halkına her an bilgi vermek, yanlış yapıldığına inanıldığı bir konuda da hesap vermek zorundadır.
Peki, buradaki çetrefil nasıl çözülür?
Burada önce tespitimizi iyi yapmamız gerekir. Şuna karar vermeliyiz, bir belediye başkanının kendi meclis üyeleri için “Etiket düşkünü” demesi hakaret midir? Değil midir? Demiştir ya da dememiştir önce buna bir karar verelim. Şüphesiz ki büyük bir ciddiyetle kamu görevini yerine getiren seçilmiş insanlara hangi partiden olursa olsun etiket düşkünü demek saygısızlıktır, ötesinde hakarettir.
Gelelim diğer kısmına. Bu sözü söylediğine dair açıklamayı CHP’nin birbirinden değerli meclis üyeleri yaptı. Bu meclis üyelerinin belediye başkanı eğer bu sözü söylemedi ise “Etiket düşkünü dedi’ söylemleri bir belediye başkanına yapılmış itham, hakaret değil midir? Eğer Tayfur Çiçek demediğine bu kadar emin ise niye bu insanlara karşı “Bana hakaret ediyorlar, dava arkadaşlarımla aramı açıyorlar” diyerek her fırsatta güvendiği, koşturduğu mahkeme koridorlarını niye arşınlamadı? Niye bu insanları dava etmedi?
Bunu ben söyleseydim anında mahkemelik olmuştum. Kusura bakmayın Tayfur Çiçek, ben bu tip konuları asla unutmam, unutturmam. Yüzlerce konu var cevap bekleyen isterseniz birer birer çözelim. 1 Kasım’da meclis toplantınız var. Davet edin tüm basını, CHP’li meclis üyeleri de orda DP’liler de orda, AK Partililer de. Hep birlikte yüzleşelim bu konuyu çözelim.
Eğer CHP’li meclis üyeleri derlerse ki “Biz Said Keseli’ye böyle bir açıklama vermedik, ya da Tayfur Çiçek böyle bir şey demedi” ben de önce orada sizin elinizi öpüp bu konu için özür dileyeceğim, ardından gazetemde bir hafta tam sayfa özür ilanı yayınlayacağım. CHP’li meclis üyeleriyle de dediklerini ‘demedim’ diyorlar diye ayrıca ilgileneceğim.
Peki, onlar iddia ettikleri gibi Kur’an-ı Kerim’e el basarak dediğinize dair herkesin huzurunda beyanat verirlerse Siz ne yapacaksınız? Benden özür dileyecek misiniz? Meclis üyesi arkadaşlarınızdan özür dileyecek misiniz?
Artık siyaset değişti. Ben sizinle birlikte oy verdiğim insanlara “Etiket düşkünü” dedirtmem. Herkes içine sindirse ben sindirmem. Adalet duygusunu tesis edebilmeniz için önce hakkaniyetli davranmayı şiar edinmeniz lazım. Adale gücüyle sindirme gayretleri benim gibi deli dolu bir gazeteciye gaz ayarı yapmaktan başka bir işe yaramaz.
Ayrıca Habertürk Gazetesini mahkemeye veriş sebebiniz ile benim ki aynı değil ki? Benim yazdıklarıma bir tane itirazda bulunmadınız mahkeme dilekçenizde. İçerisinden bir iki kelimeyi cımbızladı avukatlarınız “Hakaret ediyor” dediler. Biz de adalete güveniyoruz. Yol yöntem bilmediğimiz zamanlardaki ifadelerimizle ilgili bir hak vaki olursa başımız üstüne bedelini öderiz. Esas siz meydanlara anlatamayacaklarınızı bir düşünün. Elhamdülillah ben her caddede, her sokakta rahatlıkla geziyorum, dolaşıyorum. Çünkü bizim ki halen daha beyaz yürüyüş. Yolumuzdan sapmadık.
Sözün özü Tayfur Çiçek, meselelerimizi birer birer çözelim. 1 Kasım’da size tarihi fırsat veriyorum, Said Keseli bu etiket meselesi için ‘eğer demediyseniz’ sizden özür dileyebilir. Eğer CHP’li ve DP’li meclis üyeleri ile basın huzurunda yüzleşerek bu konuyu ebediyen kapatmayı tercih etmez de yine gazetelerden boy boy haberler dağıtırsanız da ben de CHP’lilerin iddia ettiği gibi ‘Etiket düşkünü’ dediğini kabul edeceğim ve meclis üyelerinize de bu konuda mikrofon uzatacağım. Tüm Havza gerçekleri öğrensin.
1 Kasım’da buluşalım! Mı?
3. YILIMIZ KUTLU OLSUN
Cuma günü Yerel Güç Ailesi olarak 3. yılımızı kutladık. Ben ilk ikisinde bu ailenin bir ferdi değildim. İkinci yıllarında verdikleri var olma mücadelelerini uzaktan izledim. Kaderin cilvesi bir yıldır da bu ailenin içerisindeyim. Neler yaşanıldığını, yazılan bir yazıdan, atılan bir manşetten dolayı açık ya da kapalı dayatılan yaptırımlar bile benim bir yılda bu meslek için birçok yargıya varmama sebep oldu.
Özellikle kendi baskı tesislerimizin de açılışının gerçekleştirildiği törende gazetemizin Genel Yayın Yönetmeni Dilek Özdemir’in gözyaşlarını tutamaması, kuru bir sevinçten öteye şampiyonluk yolunda 90+4’te atılan golün sevincinden de öte, verilen var olma mücadelesinde zincirleri kırmış olmanın sevinci, bağımsızlığın, mutluluğun, gururun ve her şeyden öteye bir miktar tatlı yorgunluğun açık göstergesiydi.
Dilek Özdemir ve Hatice Çavdar iki kız kardeşin birlikte çıktığı bu yolculukta her gün “Ne zaman kapanacak” gözüyle Yerel Güç’e bakanlar, Tire ve Kiraz irtibat bürolarının ardından Cuma günü de kendi baskı tesislerinin açılışındaki manzarada her halde artık gerekli cevapları almışlardır.
Küçük Menderes Havzası’nın takas yoluyla haber paylaşan değil, gerçek anlamda haber üreten ve temsilciliklerle havza gazetesi olan Yerel Güç’ün gücü, tarafsızlığı açılışa katılanların oluşturduğu siyasi mozaikle bir kez daha perçinlendi. Her kesimden siyasetçiler, her partiden eski ve mevcut belediye başkanları, haberlerimizle, köşe yazılarımızla eleştirdiğimiz idareciler. . Birçoğu açılışta bizlerle birlikte idi.
Bu tablo ile yaklaşan genel seçimler öncesinde havzada seçim çalışması yapmayı planlayan siyasetçilerin Yerel Güç’ün gücünü bilmeleri ve birlikte çalışmak istediklerini dile getirmeleri de bizler için büyük bir övünç kaynağı oldu.
Bizimle her anlamda bir aile gibi yaşayan Dilek kardeşimize ve onun yanından bir an bile ayrılmadan her zorlukta birlikte hareket eden Hatice kardeşimize çıktıkları bu onurlu yolculukta gösterdikleri başarı için tebriklerimi sunuyor, bizleri de ailenin bir parçası yaptıkları için teşekkür ediyorum.
İyi ki varsın Yerel Güç.