Ortaya atıldığı günden beri hep aynı şeyi söyledim. Bu Ergenekon’un aslı astarı yok, bir düzmece. Yoktan yaratıldı. İnanmak isteyenler, daha doğrusu inandırılmak istenen kesimler inandı. Ancak baştan beri fiyasko idi. Nihayet suyu çıktı.
Kim başlatmıştı bu senaryoyu? Haham Tuncay Güney. 6 çuval evrakı emniyete götürüp üzerine düşen görevin ilk raundunu gerçekleştirmişti. Ta Kanada’lardan canlı yayına bağlanıp TRT’de büyük bir tanık olarak ifşa edilmişti. Burada amaç neydi? Ülkede korku yaratıp toplum ve kurumları sindirmek, aynı zamanda orduda canla başla PKK’ya karşı savaşan, mücadele eden, her zaman gururumuz olan (bugün hala daha halkın en güvendiği kurum) şanlı ordumuzu diskalifiye etmek. Çünkü okyanus ötesindeki amcalar böyle istiyordu. Ortadoğu’da güçlü bir ordu işlerine gelmiyordu.
Ergenekon’u başlatan Haham Tuncay, bir gün vicdanına yenilmiş, tutukluların daha fazla hapiste çürümesine gönlü razı olmamış, Vatan gazetesi yazarı Mustafa Mutlu’ya içini dökmüş. Demiş ki: “Ben bir görev adamıyım ve halen işimi yapıyorum. Ergenekon bir oyun ve bu oyunda herkes üstüne düşeni yapıyor. Global patronlar başkanlık sistemini istiyor. Türkiye’de artık rejim değişiyor. Kürtler de haklarını alacak.” (5 Mayıs 2012)
2 hafta önce de Kanada’nın Toronto kentinden canlı yayın bağlantısı ile Sky Türk 360 kanalının “Şimdi Söz Sende” programına katıldı. İlginç açıklamalarda bulundu. Dedi ki: “Ergenekon bir projeydi bitti artık. İçerdekilerin çıkması gerek. Benim yüzümden insanlar cezaevine girmesinler. Ben vicdanen rahatsızım. İşkence görmeseydim o konuşmaları yapmazdım. Ergenekon’un temeli sayılan emniyette verdiğim ifadeler geçersizdir. Devlet beni kullandı. Türkiye’de adalet aramak genelevde bakire aramaktan farksızdır.” Allah Allah!
Açıklamalarına devam etti: “Ergenekon terör örgütü değildir. Komutandan, doçentten terörist olmaz. Zekeriya Öz soruşturmadan alındığında Ergenekon'un sonuna gelinmiştir. Bunun ötesine geçilemeyecektir. İçerideki kişilerin de artık çıkması ve iade-i itibar yapılması gerekmektedir. Yapılacaktır da. Devlet beni kullandıysa, ben devleti daha çok kullandım. ABD'lilere İslamcıları yıkmak, Kemalistleri yıkmaya benzemez dedim. Darbeleri Araştırma Komisyonu çalışmalarından umutluydum ama sonuç hayal kırıklığı.” Bak sen!
Güney’e göre ABD emperyalist değilmiş. Diyor ki: “Ben ABD'nin BOP Projesi'ni destekliyorum. ABD'nin bugüne kadar sömürdüğü bir ülke yoktur. Bu konuda o dönem görüştüğüm Talabani ve Barzani'ye de, görüştüğüm PKK'lılara da aynı şeyi söyledim. Kürtlerin kurtuluşu ABD'nin yanında yer almaları ile mümkün, dedim. ABD bugün Kuzey Irak'ta Kürtlere verdiği sözü yerine getiriyor. Obama da Ahmet Türk'e 'bekleyin ve sabredin' demişti. Bugün Kürt sorununun çözümü için de önemli adımlar atılıyor."
Bakın Türkiye’deki adalet, hukuk sistemi hakkında da neler diyor: "Ben rahmetli M. Ali Birand ile görüştüğümde 'Oğlum sakın Türkiye'ye dönme. TV’de konuşurken de dikkat et. RTÜK bize ceza kesmesin' dedi. Bu ne demek oluyor. Türkiye'de ifade özgürlüğü yok. Türkiye'de polis istediği zaman çevirip kimlik soruyor. Böyle bir hakkı yok. 13 yıldır Kanada'dayım, bana kimlik soran olmadı. Kimliğimin nerde olduğunu bile bilmiyorum.”
Vay be. Bu Tuncay Güney neymiş de haberimiz yokmuş. Aslında yalanın biri bin para. Yalan olduğu ta baştan belli iken o zaman işlerine geldiği için el üstünde tutuldu. Madem yalancı, niye şimdi sözlerine inanıyorsunuz, diye soracaklara “Siz o zamanki açıklamalarına niye balıklama atladınız” diye sormazlar mı? Bu sözleri sayın yargıç ve savcılar duyup okumadı mı? Ne yapmaları gerek? Hemen mahkemeye çağırıp tanık olarak dinlenmesi gerekmez mi? Peki, TRT neden hemen yeniden bağlanıp konuşturmadı? Daha önce nasıl bağlandılar? Şimdi tık yok. Ne tanık olarak çağrıldı, ne de TV’lere çıkarılıp bu açıklaması yayınlandı.
Bir dönem AKP milletvekillerine yakın olan, daha sonra anlaşmazlığa düşüp Matkap operasyonu kapsamında gözaltına alınan, 57 aylık tutukluluğunun ardından tahliye edilen Orhan Aykut, kazılarda bulunduğu iddia edilen silahları, Balyoz CD’lerinin nasıl üretildiğini anlatmış. Diyor ki: “2005’ten sonra Türkiye’nin 81 iline silah gömdüler, sahte belgeler yaptılar, sahte deliller ürettiler. Bu iş için en az bin kişi çalışıyor.”
Zamanında Özel Harekâtçı İbrahim Şahin’in bürosunda bombaların nereye gömüldüğünü gösteren harita çıktı dendi. O zaman dedim ki, “Ben böyle bir işe girişsem, haritayı ulu orta yerde saklamam. Bu kişi bu kadar cahil mi?” Yani sahte belge olduğu o zaman belliydi. Ama helal olsun. Ne kadar çok kişi inandı. Sayın Erdal Sarızeybek’in dediği gibi, “Biz bilmeyiz kim suçlu kim değil, elbet hukuk bunu çözecek, yargı çözecek. Ama gördüğümüz, bildiğimiz şudur; bu davalarda açık hukuksuzluklar var, açık ve net hak ve hukuk ihlalleri var, hepsine tanığız.”
Saygılarımla, hoşça kalın.