Bir hafta boyunca 2011 yılında 2012 yılına gireceğimizle ilgili yüzlerce sohbete tanık olduk hep birlikte. Ve yine, ‘Seneye görüşürüz’ geyikleri arasında uğurladık birbirimizi. Hatta yarın görüştüğümüz dostlarımıza, ‘En son geçen sene görüşmüştük’ diyeceğiz belki de.
Gece geç vakit televizyonu açtığımda dünyanın dört bir yanındaki yeni yıl kutlamalarının yanı sıra İstanbul, İzmir gibi büyük illerimizdeki kutlamaları izledim. Avrupalıya parmak ısırtacak, ‘Yahu bunlar bizden daha Avrupalı, Hıristiyan’ dedirtecek kutlamaları şaşırarak izledim. Kutlayanlara elbette karşı değilim. Herkes bir takvim yılı değişip bir yenisine girerken dilediği gibi dilediğiyle ve yine dilediği yerde kutlamalara katılır. Gönlünce eğlenir. Benim anlayamadığım ajandalarda, ‘2011’ ibaresi yerine ‘2012’ yazmasının dışında hayatlarımızda neyin değiştiğidir.
Yine aynı evde uyandık, aynı insanlarla komşuyuz. Varsa borçlarımız aynen duruyor. Akşama yine aynı yemekleri yiyeceğiz. İçtiğimiz su, aldığımız tüp, alışveriş yaptığımız çarşı, okuduğumuz gazeteler, gittiğimiz yollar, yollardaki çukurlar, aldığımız akaryakıt ve daha yüzlercesi yine aynı. Zihniyetler aynı, yöntemler aynı. Peki, o zaman ne değişti?
Bir yılın bitip bir diğerinin başlamasını kendimize yeni bir yol haritası çizmek, tertemiz bir ajandayı karalamaya başlarken duyduğumuz yenilik heyecanını içimizde hissederek dostlarımıza, arkadaşlarımıza daha iyi, daha adaletli davranabilmek için bir fırsata dönüştürebiliyor muyuz?
Belediye Başkanımız Tayfur Çiçek geçtiğimiz hafta esnafa yeni yıl tebriki için kart dağıttırdı. Bir tebrik kartı, zarfın içerisinde, üzerinde isim yok, gönderen belli değil. Fabrikasyon imalat olduğu her halinden belli usulden bir kutlama. Şahsıma gelmedi diye alındığımı düşünmeyin sakın. Gönül isterdi ki belediye başkanı bu işi proje haline getirerek yapsın bu işi. Nasıl mı?
Mesela Tire’ye gelen turistlerin Tire etiketli satın alabileceği hiçbir şey yok. Tire’de konaklayanların dostlarına gönderebileceği Tire kaynaklı bir tek tebrik kartı yok. Tire’nin unutulmaya yüz tutmuş tarihi mekanlarını, tarihi el sanatlarını tebrik kartı haline getirebilirdi. Bunları etiketsiz zarflarda ‘ahan da al sana kutlama, yeni yılını kutladım bak’ dercesine çocuğun ağzına emzik verir gibi ellerine tebrik kartı tutuşturtmaz, böylesi kartları sivil toplum örgütleri aracılığı ile kullanıma sunardı. Mesela tüm meslek odalarımız aracılığı ile Türkiye’nin dört bir yanına bu tebrik kartları Tire’nin gönüllü birer tanıtım elçisi olarak gidebilirdi. Şehir dışına sevkiyat yapan firmalarımız ürünlerin faturalarını gönderdikleri kargo poşetlerine bu kartlardan birer tane sıkıştırıp ilçemizi tanıtabilirdi.
Yine belediye başkanı, bir hafta öncesinden sivil toplum kuruluşlarının ardından siyasi partilerin ardından muhtarların ardından basın mensuplarının temsilcileri ile birer akşam bir araya gelip, ‘Arkadaşlar biz bir yıldır şu projeleri hayata geçirdik. Önümüzdeki takvim yılında da şu icraatları hayata geçirmeyi hedefliyoruz. Sizler ve nihayetimizde halkımız bu konuda ne düşünüyor’ diyerek sorabilir, kendisine bir hizmet yolu haritası çıkartabilirdi.
Biz de kendisine dilimiz döndüğünce anlatırdık:
·       Başkanım; yollarımız içler acısı. Gölet projesini askıya alın zira her yağmurda rögar olmadığı için bırakın ara sokakları ana arterlerin bile her bir noktasında birer gölet var. Bunları bir halledelim. Bırakın araçlarla yayan bile sokaklarda yürüyemiyoruz. Bir yer kazılacaksa kafasına göre kazmasınlar. Kazan olursa adam gibi taş döşensin.
·       Başkanım seçimden önce, ‘Biz otopark için yeni alanlar oluşturacağız’ dediniz. Sonrasında da, ‘Elimizde sihirli değnek mi var’ diye sitem ettiniz. Otopark alanından kastınız mevcut alanların başına birer değnekçi dikip para toplamaksa bu işte bir yanlışlık var. Halkımız buna rağmen araçlarını park edecek yer bulamıyor.
·       Başkanım bir yıl Balım Sultan’a yol açmakla geçti, bir diğer yıl Arap Pınarı mıydı neydi orada vakit geçirdiniz. Ama bu memleketin üretim yolları yok. Çiftçimiz ürettiği ürünü pazarlayamıyor. Bunun için belediyenin imkanlarını seferber etseydiniz de köylümüzün şeftali bahçesine kadar adam gibi araçlar girebilseydi daha iyi olmaz mıydı? Hiç olmazsa kalan iktidar ömrünüz içerisinde bu işe bir çare bulsanız da diğer STK’lar da size yardımcı olsa, üretimiz para kazanmaya başlasa daha iyi olmaz mı?
·       Toptepe gazinosunda idare kadrosunu değiştirdiniz. Üzerinden de iki takvim yılı geçti. Peki, ne değişti? Ben 14 yaşındayken Toptepe ne haldeyse şimdi de aynı durumda. Varın siz hesap edin. Bir misafirimizi götürsek fırındaki peynirden başka adam gibi servise sunulan damak tadına hitap eden ne var? Halen daha formika masa ve sandalyelerde oturuyor insanlar. O Toptepe’nin bir bölümüne 20 odalı butik otel yapılsa, kapalı mekan adam gibi genişletilerek mutfak daha profesyonel hale getirilse, işletmesi 1’inci sınıf bir anlayışla yapılsa Tiremize yakışmaz mı? Ödemiş Belediyesi dediklerimi yapabilmek için Ahrandı’nın yanmasını bekledi. Siz de böyle bir yangın mı bekliyorsunuz?
·       Belediyemize ait eskiden Halk Bankası’nın bulunduğu bina neredeyse 30 ay döneminizde boş kaldı. 30 ay 6 bin TL’den kiraya verilseydi 180 bin TL para girecekti belediyenin kasasına. Belediyemiz bu kadar zengin mi de boş tuttunuz bunca zamandır?
·       Bir basketbol sevdası tutturdunuz gidiyor. Şehrimizin basketbol takımı olması elbette güzel, peki buraya harcanacak paralar sarf edilecek fikri enerjiyi şehrimiz için beyin fırtınasına harcasanız daha iyi olmaz mı? Bugün İzmir gibi bir ilimizde bile amatör futbol kulüplerini idare etmekte insanlar zorlanırken Tire’de iki futbol takımımızın bulunuyor olması israf değil mi? Şehrimizin çocuklarının oynadığı bir futbol takımımız olsa da semtlerdeki sahalarımızın içerisinden Tahirler, Rüştüler, Durmuşlar, Doğanlar, Çorbacı Apolar yetişse bu takımda boy gösterse güzel olmaz mı? Kalıcı tesisler inşa etsek, bu takımları belediye başta olmak üzere şehrin zenginlerine muhtaç olmaktan kurtarsak? Okulda başarılı olmayan öğrencilerin, ahlaklı ve çevik olmayanların bu takımımızda oynamalarına izin vermesek…
·       Kent Konseyi’ni kendi konseyiniz olmaktan kurtarsanız mesela. Belediye Başkanı Kent Konseyi’nin başkanı olur mu? İnsanlar siyaseten ses çıkaramıyor olabilirler. Oysa sizin demeniz lazım, ‘Kardeşim her şeyi ben mi yöneteceğim’. Ama tabi siz alternatif sesleri kesmek istiyorsanız o başka. Değilse kent konseyinin başkanlık koltuğunda iki dakika oturmazdınız.
·       Hani meclis toplantılarını dönem dönem halkın içerisinde yapacaktınız? Yoksa halkın içerisinde kendinizi deplasmanda mı hissediyorsunuz?
·       Geçtiğimiz gün bir arkadaşımız yana yakıla tiyatro çalışması yapabilmek için salon arıyordu. Şimdi eski belediye binasının boş odaları bu işlere ayrılsaydı, sanatsever gençlerimiz için mükemmel olmaz mıydı?
Ve daha niceleri…
Ama pardon. Yıl 2011’den 2012’ye geçse bile değişmeyenlerden biri de bu.
Bizim başkanımız Proje Babası.
Baba, adam gibi bir proje göstersene bize…