Geçtiğimiz akşam sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta bir videoya rastladım. Site, ömrünü Facebook’ta geçirenler için halk arasında Feyzbuk olarak da biliniyor. Bu videoda bir at (muhtemelen bilgisayar hilesi) sadece 2 ayağı var, durmadan koşturuyor. Tabii ki görüp de yorum yapmamak mümkün değil. Hiciv ustası olduğunu düşünen bir arkadaş, ‘Said, bu senin at mı?’ diye sormuş. Tek başıma benim değil ama biraz inceledim bizim ata benziyor.
Süleyman Soylu’nun bindiği at, Kırat’tı. Üstelik bastığı yeri bilen, nereye gideceğini bilen, duruşu sağlam, dörtnala olmasa da rahvan, mağrur bir at. Bunu inceledim epeyce, baktım rengi değişik, kahverengimsi, kimi yeri iyice kararmış, devekuşu misali iki ayaklı. Kalan ikisi yok.
Biraz düşündüm, düşününce, olup bitenleri hatırlayınca aklıma Hüsamettin geldi. Kendisi Cindoruk olarak daha ziyade bilinir. Malum, demokrat camiaya ve delegeye hatırlatmakta yarar görüyorum. Bu büyüğümüz, yerel seçimlerde CHP’ye oy vermişti. Sonrasında, DP için genel başkan adayları arasında ismini lanse ettikleri Süheyl Batum’u öncü kuvvet olarak CHP’ye göndermiş, orada genel başkan yardımcısı olmasını sağlamıştı. Yine aynı Cindoruk, referandumda demokrat tabanına hiç danışmadan ‘Hayır’ kararı almış, bizlere hem demokratlık hem de hukuk dersleri vermeye çalışmıştı.
Aslında ders konusunda haklıydı. Bir partiye genel başkan olacaksın, ama oy vermeyeceksin, üstüne bir de başka partiye, tarih boyunca zihniyetini yerden yere vurduğun partiye çalışacaksın. Aziz Yıldırım çıkıp da ‘Gönlümde başkan olmak istediğim takım aslında Galatasaray’ açıklamasını yapsa, o kulübe 5 metreden fazla yaklaşabilir mi bilemiyorum. Fanatizmin ötesinde etik değerler açısından yakışıksız bir durum olurdu. Bu türden söylemleri ancak, küçük takımların başkanları ya da futbolcuları yapabilir. Neden? Kendisine bir hedef koymuştur, ideali vardır. Bir oyuncu çıkıp da ‘Gönlümdeki takım Barcelona’ dediğinde yadırgayan oluyor mu? Hayır, olmuyor.
Şimdi, çıktı Hüsamettin Bey ‘Ben CHP ile meydanlara çıkacağım’ dedi. ‘Pes’ dedim kendi kendime. Gerçi geçtiğimiz haftalarda dedim ya ‘Aslına çektiler’ diye. Bir başka vecizede de ‘Şaptır şap, ne kadar kaynatsan olmaz şeker, cinsini sevdiğim cinsine çeker’ deniliyor. Atı CHP’ye doğru sürünce, kendi CHP’ye vardı varmasına da at gitmedi, iki ayağı işte böyle bir zamanda yok oldu Kırat’ın.
Şimdi devekuşu gibi bu at niye koşturuyor? Başına da ömründe ata binmemiş bir Zeybek seyis olmaya kalktı da o yüzden. Zeybek, önce ‘Cinsime çekeyim’ dedi, atı MHP’ye yürüttü. Oradan ses çıkmayınca kalktı bu defa SP’ ye ‘Bize gelin’ dedi. Sanki akşam çay içmeye çağırıyor. Oradan da ‘Bey hasta, siz bize gelin’ cevabı alınca, bir yerlere yamamaya meraklı oldukları at, dolap beygiri gibi koşturmaya başladı.
Rengine gelince, eskiden Kırat’tı. Bembeyaz bir at, temizliğin, dürüstlüğün, masumiyetin, samimiyetin, vakarın simgesi bir attı. Bu kadar atraksiyon, yön değiştirme, siyasi çizgiden sapma, rahmetli Menderes’in ahını alma, tabanını oraya buraya (sessiz çoğunluk AK Parti’ye) kaptırma, Soylu seyisleri partiden atma, malını mülkünü satma çalışmalarının ardından atın DNA’sı bozuldu. Artık bu at GDO’lu (Hatırlayamayanlar için, Genetiği Değiştirilmiş Organizma). Bu at, bizim at değil, Cindoruk’un atı, Zeybek’in atı. Bu at, bu partinin misyonuna, çizgisine, tabanına ihanet edenlerin atı. Bu at, geçmişi bilmeyen, gelecek için samimi idealleri olmayanların atı. Bu at statükocuların, güçlü demokrasi, ileri demokrasi yerine, askeri vesayet isteyenlerin atı. Bu at, halka rağmen halk için siyaset yapanların atı. Bu at… Neyse. Bu kadar yeter herhalde, anlayan anlamıştır.
Bir sözüm de Soylu’nun AK Parti’ye geçmesini bekleyen, referandumda ‘Evet’ dediğimiz için bizleri AK Partili olmakla suçlayanlara!!! Suçlayan diyorum, gerçekten suçladılar. Burada enteresan bir durum var. Bir kısım CHP’li ve MHP’li arkadaşlarımız bu durumu içlerine kesinlikle sindiremiyorlar. Aslında klinik bir inceleme konusu. AK Partili olmak suç mu? Bu da ayrı bir inceleme konusu olsa gerek,yani memleketin yarısı suçlu bu durumda.
‘Bizden olmayan suçlu’ düşüncesine, halkın iradesini yok sayan düşünceye ne demeli? Bunda suç yok mu? Bırakalım suçlu aramayı. Herkes önce kendi suçuna baksın. Bu ülkenin aydınlık geleceği adına bir mum yakmayı kendine zul görenleri, içlerine battıkları karanlıkta halkımız da görmeyecektir.
Evet, Süleyman Soylu açıkladı, “AK Parti’den adaylığı düşünmedim, üstelik teklif de gelmedi.” Bunu söylüyorum, aldığım cevaplar da enteresan: ‘Siz öyle zannedin, İstanbul 3.bölgeden pazarlık yapılmış, bunun pazarlığı referandum zamanında yapılmış’. Vıdı, vıdı, vıdı…
Biz demokratız, ileri demokrasi davamız, herkesi kucaklayan coşkun yürek olmak bizim şiarımız. El ele, gönül gönüle Türkiye’yi başta Ortadoğu, sonra da dünyanın gözde, imrenilir, söz sahibi bir ülke yapmak da hedefimiz. ‘Galiptir bu yolda mağlup’ diyerek çalışmalara devam ediyoruz. Bugün direksiyonda AK Parti ve Tayyip Erdoğan var. Elbette ki Süleyman Bey’in dediği gibi eksik ve yanlışlıkları da var. Hiçbir eksiklik ve yanlışlık kimseye sivil iradeyi ve idareyi tahakküm altına alma hakkını vermez. Bunu içerisine sindirebilenlerle her türlü diyaloga açığız. Diğerleriyle de açığız. Ama bunu içerisine sindiremeyenler kafa şişirmekten başka bir şey yapmıyorlar.
Havanda su dövüyorlar ancak. Sonra da ‘Bu kimin atı’. Atı bu hale getiren iki seyisin ismini verdim. Varın arkalarındaki senaristleri de siz bulun, gidin alayına hesap sorun.
Bizim atımız, harada. Günü geldiğinde şahlanır. Merak etmeyin.