BALO(N)
Sıcağı sıcağına yazı yazmak âdetim değildir. Gördüklerimi, yaşadıklarımı içime sindirdikten, çeşitli filtrelerden geçirdikten sonra yazmaya gayret ederim. Tıpkı bu yazımda da yaptığım gibi anlatmaya çalıştıklarımı bir kez etrafımdakilere, sonra da elektronik sayfalara birkaç kez aktarırım ki geriye sindirilmiş özü kalsın, ne şiş yansın ne de kebap yansın.
Geçtiğimiz hafta memleketin dört bir yanında olduğu gibi elbette ki ilçemizde de Cumhuriyet Bayramı çeşitli etkinliklerle kutlandı. Bu seneyi diğerlerinden farklı kılan, Tayfur Çiçek’in büyük bir özveri ile uygulamaya koyduğu; acemi gençlerle uğraşmak yerine deneyimli emeklilerle memleketi kalkındırma projesinin bir ürünü olan kıymetli kondisyonerimiz, Tire Belediyesi Kültür Müdürümüz Fuat Koçyiğit’in bir yılda hazırladığı stratejik plana uygun bir çerçevede, kutlamaların bu birim tarafından planlanmış olmasıydı.
Örneğin her yıl Dört Eylül’de ilçemizi temsilen düşmanlarımızdan kurtarıp birbirinden güzel ürünlerin sergilendiği panayırımızın açılışına geçerdik. Bu yıl açılışı 3 Eylül günü zar zor yapabildik. Aynı şekilde her yıl 29 Ekim’de Atatürk Anıtı’na çelenk konularak başlayan törenler bu yıl 28 Ekim’de çelenk konulması ile başladı. Yakında kurbanlarımızı şimdiden keselim diye bir etkinlik gelirse şaşırmayacağım.
Diğer yanda her yıl Kaymakamlık Makamınca gerçekleştirilen Cumhuriyet Balosu bu yıl kendini aştı. Bir el ele kol kola muhabbeti, kutlamaların her yanına damgasını vururken bu damga hem davetiyelerde hem de yemekte akıllarda kaldı. Önce iptal edilen balo belediyemizin üstün gayretleri ile 30 Ekim’den 29 Ekim’e alındı ve apar topar bastırılan davetiyelerde sol tarafta kıymetli Belediye Başkanımız Tayfur Çiçek’in ismi, sağında da saygıdeğer büyüğümüz Hüseyin Ergi’nin ismi yer aldı. Bu birlik ve beraberlik tablosu akşamki yemekte de kendini gösterdi.
Programın sunucusu hanımefendi Tayfur Çiçek ve Hüseyin Ergi’yi konuşmalarını yapmak üzere ‘Ayrı ayrı değil, özellikle birlikte davet etmek istiyorum’ diyerek sahneye aldı. Önce başkanımız güzelce bir konuşma yaptı, ardından yaklaşık on dakika sahnede sıranın kendisine gelmesini sabırla bekleyen devlet büyüğümüz Sayın Kaymakamımız Hüseyin Ergi davetlilere hitaben hem kendisine hem de gecenin, gecedeki tablonun mana ve ehemmiyetine yaraşır bir konuşma yaptı. Bu güzel tablo; birlikte oynanan harmandalılarla da pekişti.
Belediye Toptepe Restoranı’nın değerli aşçılarının büyük bir özenle hazırladıklarına inandığım lezzeti halen daha damağımızın bir kenarında duran yemekler itina ile servis edilirken benim gözüm de boş masalardaki onlarca yaprak sarmasında kaldı. Yani emin olun o geceki muhteşem menü ‘Yemekteyiz’ programına katılsa idi kesin üç balonun masrafını çıkartırdık.
Aynı kaşık ve çatalla hem ordövr hem sıcak yemek hem de meyve ve tatlının yenilebileceğini bizlere öğreten işinin erbabı kıymetli garsonlar, ‘Ne var bunda bir şey mi olur’ diyerek gönlümüzü rahatlatan uzman servis elemanları, her renkten kıyafetleri ile geceye renk katarken, onların boş masaların arasından kıvraklıkla geçişleri de izlenmeye değerdi.
Sigara yasağı nedeniyle dışarıda yapılan birbirinden güzel sohbetler, hınca hınç dolu salon nedeniyle kenara tıkıştırılan basın mensuplarının giriş çıkış zorluğuna rağmen kaçırılmayacak kadar güzeldi. Objektiflerimize yansıyan manzaralar kadar kulaklarımıza gelen espriler ve kol kola edilen sohbetler geceye gerçekten renk kattı. Gecede bir tek kırmızı beyaz balonları göremedim. Belki bir büyük balo(n) yeter diye düşündüler.
Girdik kol kola, gidiyoruz bir yola. Haydi hayırlısı. .
*** *
1 KASIM GELDİ!
Bugün 1 Kasım. Nisan 1’den en büyük farkı o gün olanlar şaka. Bugün olacaklar gerçek. Olur veya olmaz, beni pek bağlamaz. Ben diyeceğimi dedim. Şimdi kısaca özetleyerek konuyu tamamlayayım. Az önceki keyifli satırların ardından bu konuya pek değinmek istemezdim. Gelin görün ki 1 Kasım geldi çattı. Bizi bilenler bilir, bilmeyenler de öğrensin. Biz siyasi hayatımızda en büyük ve en anlamlı mesafeyi DP’nin kıymetli genç prensi, beyaz yürüyüşün mimarı Süleyman Soylu ile kat ettik. Süleyman Bey bizlere, kimseye hakaret etmeden, kimseye oy kaygısı ile iftira atmadan temiz siyaset yapmanın gerekliliğini ve erdemini aşılamaya çalıştı. Biz de kendi bünyemizde ve çevremizde bunun gayreti içerisinde olduk.
Olmasına olduk, beyaz yürüyüşle çıktığımız yolda vardığımız belediye koridorlarında yüzlerce gerekçe ile Tayfur Çiçek’le yollarımız ayrıldı. Kim ayrıldı, neden ayrıldı, Said Keseli’nin ne menfaati vardı da o bitince böyle yazıyor çiziyor diye düşünen eblehlere yüreklerinin yettiği her yerde herkesle yüzleşmeye hazır olduğumu söylemek isterim. Ne dün saklayacak bir şeyimiz vardı ne de bugün bir eksiğimiz. Günahımızla sevabımızla bir mücadelenin içerisindeyiz. İşte tam da bu mücadelenin orta yerinde Tayfur Çiçek bizim birlikte yola çıktığımız, kendisi kadar bu halktan oy alan DP’li Belediye Meclis Üyeleri için ‘Etiket düşkünü’ anlamında bir takım sözler sarf etmiş.
Bu sözlerin varlığını ısrarla dile getirenler CHP’li Belediye Meclis Üyeleri. Başkan Tayfur Çiçek bir kısım meclis üyelerini de arkasına alarak ‘Biz öyle bir şey demeyiz’ dedi ve ardından küçük bir açıklamayı muhtarlara oda tahsisi haberinin ardına sıkıştırmamı isteyen CHP İlçe Başkanı Mustafa Güngör, konuyu kapatmamı istedi. Sürtüşmeye gerek olmadığını dile getirdi. O günkü haberi okuyanlar hatırlarlar…
Yani, bu memlekette herkes istediğini söyleyecek, lafını edecek, doğrusuyla yanlışıyla sandıkta defter açılacak. Bu devirler bitti. Şimdi eğer Tayfur Çiçek böyle bir laf etmedi de CHP’li üyeler iftira ediyorlarsa bu çok vahim bir konu. Savcılıkta yatıp kalkan belediye avukatları bunu nasıl atladılar, nasıl dava etmediler anlamadım.
TAYFUR ÇİÇEK’İN ISPAT İÇİN TEK ŞANSI YÜZLEŞMEKTİR
Bu konuşmaların geçip geçmediğine dair tek çözüm yolu vardır, o da meclis bünyesinde toplantının ardından yüzleşmektir. Yoksa bu tartışma sürüp gidecektir. Ben buradan açıkça sesleniyorum, Başkan Tayfur Çiçek; eğer ‘Etiket düşkünü’ veya bu anlama gelen bir kelime, söz sarf etmediyseniz buyurun mecliste CHP’lilerin huzurunda söyleyin; ben de CHP’liler yalancı çıktı! Tayfur Çiçek haklıymış diyerek bir hafta tam sayfa ilan gireyim. Size şeref sözü veriyorum. Bizim gazetede yazılanlardan bilin ki Gölcük’teki balıkçının bile haberi oluyor. Eğer ki yüzleşmezseniz ben de ‘Sükût ikrardan gelir’ düsturunca bundan sonra yeri geldikçe bu konuyu sizin de dediğiniz gibi ‘Temcit pilavı’ gibi ısıtacağım. Yani; Türkçesi suskun kalmakla; bizim meclis üyelerimiz için ‘Etiket düşkünü’ dediğinizi kabul ettiğinizi varsayacağım.
Artık bazı anlayışların değişme zamanı geldi. Bilmem anlatabildim mi?