Neikeia kuruluşu M.Ö. 7.yüzyıla Lidyalılara dayanan ve Roma İmparatorluğu zamanında kent adına sikke basabilen antik bir kent. Türkönü ve Kurucaova köyü sınırları içerisine kurulması düşünülen çöp deponi alanı ile gündeme gelmesi aslında sahip olduğumuz ya da daha doğru bir ifadeyle üzerinde bulunduğumuz toprakların değerini bilemediğimizin bir göstergesidir aynı zamanda. Klasiktir herkes bilir hani “Her yıl Kıbrıs kadar toprağımızı erozyonla kaybediyoruz” tarzında bir durum söz konusu. Toprağın kıymetini bilmediğimiz gibi bu topraklar üzerindeki tarihi, kültürel ve doğal güzelliklerin de farkında değiliz.
Siyanürle altın arama çalışmaları, ekolojik dengeyi yerle bir edecek HES kurma çalışmaları, turizm potansiyeli olan antik kentlere görmezlikten gelme, önemsizleştirme son yıllarda artarak devam eden uygulamalardır.
Bu genel politikaya; yaşanılan toprakların ekolojik, tarihi ve kültürel zenginliklerinin değerinin anlaşılması ile son yıllarda karşı durulmaya başlanmıştır. Altın işletmelerine yapılan itirazlar, özellikle Karadeniz’de HES’lere karşı bölge insanının yaşadıkları yerlere sahip çıkmaları örnek gösterilebilir. Neikeia antik kentine gelecek olursak burada sadece bir kişinin olayın üzerine gitmesi ile bir yanlıştan dönülmesini görürüz. O kişi de Prof. Dr. Veli Sevin’dir ve konuyla ilgili bilgisi ve açıklamaları önce yerel sonra ulusal basında yer almış ve belki de büyük bir hatadan dönülmüştür.
Tabii bu o kadar da kolay olmamıştır. Sayın Sevin’in ilk açıklaması ile yanlıştan hemen dönülmemiştir. Özellikle yerel yönetimin ve kamuoyunun bu konuda tam anlamıyla sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. Yerel yönetim gerekli izinleri aldığını belirtmiş, yerel kamuoyu ise süreç karşısında sesiz kalmayı tercih etmiş, Bozdağlarda altın aranması hususunda gösterdiği duyarlılığı bu konuda gösterememiştir.
Tüm bu gelişmelerden sonra Tarihi Kentler Birliği üyesi olan bir kent olarak Birlik’te nasıl bir tepki aldık, bilemiyoruz. Ama Ödemiş ve çevre tarihini sadece ÖYKAM’la sınırlamanın tarihe karşı bir haksızlık olduğunu rahatlıkla söylenebiliriz. Yöre tarihi açısından Behiç Galip Yavuz gibi bir değere sahip olduğumuz düşünüldüğünde O’nun kitaplarını yerel amatör bir araştırmacı ürünleri olarak görmeyip ciddi şekilde yararlanılması gereken ve yol gösterici eserler olarak görüp faydalanmak gereği ortaya çıkmaktadır. Bu yazıda Ödemiş tarihine girecek değiliz ama tarih çalışmaları içinde örneğin Ödemiş’in ilk kuruluş yıllarına ait ve ayakta kalmayı başarmış türbe ile ilgili çevre çalışmalarının olmaması tarihi yaklaşımın popülist bir yaklaşım ile ele alındığını söyleyebiliriz. 
Neikeia’dan nerelere geldik. Atlas dergisinde yer alan yazıya göre Lidya krallığı döneminde kurulan kent, Roma İmparatorluğu döneminde önem kazanmış ve 300 yıl süreyle para basabilecek güce erimiştir. Kentte yaklaşık 6-7 bin kişilik tiyatro olduğu, önemli kamusal yapıları bulunduğu belirtilmektedir. 6-7 bin kişilik tiyatrosu olan bir yerleşim yerinin nüfusunun da o yıllara göre hayli yüksek olduğunu söylemek mümkündür. Böylesine büyük bir kentin turizm açısından büyük bir potansiyeli olduğu açıktır.
Bugün Efes ve Bergama’nın binlerce turist çektiği düşünüldüğünde çalışmaların bir ana önce başlatılmasında büyük yarar vardır. Bornova Belediyesi kendi imkanları ile Yeşilova höyüğünde çalışmalar yapmaya başlamıştır. Üstelik Neikeia antik kenti üzerinde yeni bir yerleşim yeri bulunmadığı düşünüldüğünde, hiçbir vatandaşımızı rahatsız etmeden ve büyük maliyetler içermeden gün yüzüne çıkarılması mümkün olabilecek bir niteliğe sahiptir.
Ve üstelik Neikeia antik kentinin çevresi Kurtuluş Savaşımız açısından da önemli olup Gökçen Hüseyin Efe’nin işgalci Yunan ordusuna karşı savaştığı ve şehit düştüğü yerdir. Bu açıdan bakıldığında ve Bütünşehir yasası ile bu alanın Ödemiş Belediyesi sınırları içinde kalacağından yeni bir proje ile düzenlenmesi, sadece turizm geliri için değil hem bu torakların tarihi hem de milli tarihimiz için kaçınılmaz olmuştur.