Daha dün annemizin kollarında yaşarken
Çiçekli bahçemizin yollarında koşarken
Şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk
Sevinçliyiz hepimiz, yaşasın okulumuz.
 
Yukarıdaki çocuk şarkısını bilmeyeniniz yoktur. Okula başlamadan önce çocuklarımıza öğrettiğimiz bu şarkıda annesinin kollarından, çiçekli bahçelerden alınarak dersliklere yerleştirilen çocukların buna rağmen okula karşı duydukları sevgileri, sevinçleri ve heyecanları anlatılmaktadır. Öğrencilerin neredeyse tamamı tatili özlemle bekleyip çok sevse de tatil sona erdiğinde de okullarına, öğretmenlerine ve de arkadaşlarına kavuştukları için sevinç içinde oluyorlar. Kızım da dördüncü sınıfı okuyacağı 2011-2012 öğretim yılını iple çekiyordu. Tabii ki o da okuluna, öğretmenine ve arkadaşlarına duyduğu yoğun özlemle ve sevinçle diğer çocuklar gibi, neşe içinde okula gitti.
Bunlar okulun, eğitim ve öğretimin en güzel yanlarından biridir. Ancak bir de çocukları kadar sevinç içinde olamayan anne babalar var. Özellikle okula kayıt sırasında bazı taleplerle karşılaşan ve bunları yerine getirme mecalini pek de bulamayan birçok veli maalesef çocuklarının bu sevinçlerine çok da ortak olamıyor.
İktidara geldiği günden itibaren her sene televizyonlara çıkan Başbakan Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı “hiç kimse kayıt parası, yardım, bağış gibi bedeller ödemeyecek, isteyen olursa yakarım çırasını…” gibi sözlerle ahkam kesiyor ama hala bazı okullarda kayıt parası, yardım parası ve bağış (!) adı altında paralar velilerden istenirken bazı yüzü kızarmazlar ise bunu adeta listeye bağlamışlar. Başbakan Erdoğan her sene tehdit ettiği bu müdürlerden acaba kaç tanesinin çırasını yaktı? İçinizde kayıt parası aldı ya da istedi diye sürülen, görevden alınan ya da cezalandırılan birisini duydunuz mu? Bu ülkede geçmiş yıllarda okula yardımda bulunamayan fakir velilere okul temizlettiren müdürler de olmuştu, hangisi ceza almıştı? İzmir’de birkaç kişiden duyduğum uygulama beni daha da hayrete düşürdü. Bazı müdürler kayıt ve yardım paralarını kredi kartına taksit (!) bile yapıyormuş. Bu aklı evveller galiba kredili sistemi (!) yanlış anlamışlar. Şimdi bu iddialar karşısında iktidarın avukatlığına soyunanlar “Olur mu öyle şey? Okullarda kredi kartı mı var da kredi kartı taksitlendiriliyor.” diyecekler ama yanılıyorlar. Bu uyanık müdürler anlaştıkları bir kırtasiye veya benzeri bir işyerinden getirttikleri post cihazı ile bu bedelleri okullarına (!) aktarıyorlar. Yıllarca Perran Kutman’ın “eğitmen ve öğretmen nasıl olur?” dersi de verdiği “Hayat Bilgisi” adlı dizide okul Müdürü Amil Bey’in iğrençliklerini izlemek zorunda kaldık. Ama yukarıda bahsettiğim kötü örnekler yaşansa da umarım Amil Bey gibi çirkin örnekleri gerçek hayatta yaşamayız.
Konunun bir başka yönü de neredeyse hayatımızın her alanında karşımız çıkan “eğitime katkı payı” adı altında bizlerden toplanan paralar. Çocuklarımızın eğitimi için okullara yardım etmek ihtiyacı oluşursa durumu müsait olanlar bu yardımı yapmaktan kaçınmamalıdır. Ancak aklıma takılan şu toplanan eğitime katkı payları nerelere harcanıyor? Yoksa bazılarının iddia ettiği gibi çocuklarımızın eğitimi için verdiğimiz bu paralarla hazine açıkları mı kapatılıyor? Belki de bu paralar eğitime ayrılıyordur kim bilir? Tabii eğitimden kasıt nedir? Onu da paranın kaynağında bulunan ve parayı kullananlara sormak gerek.
Biz yine de çocuklarımızın sevincine ortak olmaya çalışalım. Umarım 2011-2012 eğitim yılı başta öğrencilerimiz olmak üzere Bakan Ömer Dinçer’in 3 ay tatil yaptıklarını zannettiği öğretmenlerimiz, tüm eğitim emekçileri ve de milletimiz için hayırlı olur.