İnsan yaşam değerinin en alt düzeyde, olduğu bir ülkedeyiz. “Madenlerde kazalar olur. Kaderde var” diyenlerin yalan söylediğini bilelim. Soma kader değil cinayet. Hükümet, Soma olayının sorumluluğunu şirketin üstüne atarak kurtulamaz.  Ölümler kaderin sonucuysa başbakan neden yüzlerce korumayla geziyor, acaba? Başbakan Soma'da yaşanan maden faciası için 200 yıl önce yaşanan maden kazalarını hatırlatıp, "Bunlar sürekli olan şeyler, bu işin fıtratında bu var.” diyor, Almanya'yı örnek gösteriyor. Sayın Başbakan sen hangi yüzyılda yaşıyorsun? Almanya'da 21. yüzyılda o rakam sıfıra indi.
Önce olaya davetiye çıkaran nedenleri sıralayayım. İktidarlar 90'ların başında madenleri özel sektöre kiralamaya başladı. Hasılattan belli bir pay alıyordu. Danıştay 2002'de bunun yasal olmayıp feshedilmesini kararlaştırdı. Fakat Türkiye Taşkömürü Kurumu bu kararı uygulamadı, taşeron firmalara kiralama devam etti. Devlet elinde iken pek kaza olmazken, taşeron firmalara geçince durum ortada. İşçilerin çoğu taşeron şirkete bağlı(18 bin işçiden 16 bini). Her işçinin maaşından taşeron firmaya yüzde 30 komisyon kesiliyor. Vermezlerse işten çıkarılıyorlar. Ocakta 15 yaşında çocuklar çalıştırılıyor, dendi. Yalanlama gecikmedi. Ancak ölen Cemal Yıldız'ın dayısı(19 yaşında) “3 yıldır madende çalışıyorum” diyor. Kanıtı da 9 Kasım 2011'de facebooktaki paylaşımı. Diyor ki, “Maden ocağında işe başladım.” Yorum sizin.
Denetimler yapıldı mı? Yapıldı elbette. Ama nasıl? Arıyorsunuz, “Gel beni denetle” diye. Gelmeden gerekli hazırlığınızı yapıyorsunuz. Müfettişler madene inmiyor, patronlarla yukarıda yemek yerken, hop denetim bitiyor. Kimse sorumluluk almıyor. Ne holdingler, ne de taşeronlar. Herkes cebine giren paraya bakıyor. Yoksa TTK'nin 130 dolara mal ettiği kömür 23 dolara nasıl mal edilir. Yani denetimler insan hayatından tasarruf edilerek satın alınıyor. Türkiye'de 6 bin maden ocağı var. Denetleyen müfettiş sayısı 40. Denetleme 3 yılda bir yapılıyordu(şimdi yılda bire indirildi). Oysa ABD'de yılda 4 kez zorunlu. Enerji Bakanı Yıldız, Soma Holding yöneticileriyle bu madeni açtığında tam 58 eksik tespit edildi, ama kapatılmadı. Bu arada ocak sahibinin eşinin AKP'ye seçim öncesi 500 bin lira bağış yapması unutulmamalı.
Maden ocakları için en önemli şey yaşam odaları. Maalesef bizde olmayan. Bir yaşam odası 40 kişilik. Maliyeti 50 bin dolar. Ancak dedik ya insan yaşamının değeri yok. Erken uyarı sistemi olsaydı facia olmazdı, deniyor. Yeraltına giriş çıkış tek kapıdan yapılıyormuş. İşçilerin anlattıklarına göre yangının çıkış nedeni trafo değil. Ocakta zaman zaman yanan bir bölüm varmış. Tehlike arz ettiğinden daha önce ocağı işleten Ciner Grubu orayı üretime kapatmış. Ancak şimdiki sahipleri burayı yeniden üretime açmışlar. Şimdi burada devletin ne suçu var diyenlere soruyorum. Müfettişleriniz bunu araştırmadı mı? Neden burası kapatılmadı? 58 eksiğin giderildiği tespit edildi mi? Bunlar devletin sorumluluğunda çalışmıyor mu? Maden sahibi AKP'nin halka dağıttığı kömür ile holding patronu oldu. Engellemek ne mümkün. Komşuda pişmiş, onlara da düşmüş. Değdi mi? Aldığınız paralar içinize sindi mi? Onca insanın ölümünden sorumlusunuz. Şimdi oturun afiyetle yiyin paralarınızı. Aman ha sizin cebinizden eksilen olmasın! Doyumsuzlar.   
Ölü sayısı belli değil. Vefat etmiş madencilere hortumu kopuk gaz maskeleri takılarak yaşıyor süsü veriliyor. Anadolu Ajansı, Twitter'daki hesabından "AFAD Soma'da yaşanan maden faciasında hayatını kaybeden 483 kişinin isimlerini açıkladı" diyor. Olayın 2.günü Tire'den bir arkadaşımız Soma soğuk hava deposunda çalışan birisi ile görüştü. Açıklama şöyle: “Şu anda soğuk hava deposunda 337 ceset var.” Hastanelerde ölenler ile sonraki ölenler bunun dışında. Bir korkunç iddia da Habertürk yazarı Ali Tezel'den. Dediğine göre yangın sönsün, betonlaşsın diye içeriye küllü su basılmış. 100 Suriyeli ve birçok vatandaş burada kömürleşip betonlaşmış. İnşallah doğru değildir. Faciayı araştıracak 28 savcıdan biri 2009 AKP Bilecik İl Başkanı adayı imiş. Biz bu filmi daha önce 17 Aralık sonrasında görmüştük. 
İşçi yakınlarına hukuki yardımda bulunmak ve süreci izlemek için ilçeye giden Çağdaş Hukukçular Derneği avukatları, kriz masası kurdukları öğretmen evinde saldırıya uğruyor. Bir kısmı gözaltına alınıyor.  Avukatlardan niye bu kadar korkuluyor. Muhalefetin “Soma'daki madenler mercek altına alınsın, işçiler ölmesin.” diye verdiği önergeler neden dikkate alınmıyor? “Muhalefet gündemi tıkamak için eften püften araştırma önergeleri veriyor” diyen Şamil Tayyar efendi şimdi içiniz rahat mı? Geceleri rahat uyuyabiliyor musunuz? O zaman araştırma önergeleri reddeden AKP “araştırma komisyonu” kurulması için harekete geçmiş. Geçmiş olsun. Aklınız yeni mi başınıza geldi? 300 şehit verdikten sonra.
Bir sözüm de emniyet güçlerine. İnternetteki videoda çok açık sesler duyuluyor. Bir kadın pencereden bağırıyor: “Gaz atmayın evde çocuğum var.” Polis: “Yansın çocuğun kör olsun!” Ben bu mahlûkun insan olduğuna inanmıyorum. Yine İzmir'de polis tarafından gözaltına alınmak istenen 10 yaşındaki çocuk altını ıslatıyor. CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel tepki gösteriyor.
TEKME-TOKAT
Gelelim ülkemizi dünyaya rezil ettiğimiz olaya. Soma'da 301 madencinin şehit olduğu iş cinayeti sonrasında bölgeye giden Başbakan'a, çok büyük tepki vardı. Başbakan, kendisine tepki gösteren Somalı bir vatandaşa tokat attı. Müşaviri Yusuf Yerkel ise yere düşen bir vatandaşı tekmeledi.
Şimdi önce bir ortamı düşünelim. Bugüne dek en büyük maden kazası olmuş. Maden ocağı sahibi kadar devlet de suçlu, hatta daha fazla. Sen orayı denetlesen, denetçilerin yukarıda yemek yiyip ocağa inmeden olumlu raporu vermese, gerekli önlemler(yaşam odası, erken uyarı sistemi vs) alınsa facia bu boyutlarda yaşanır mıydı? Hepiniz suçlusunuz. Kadermiş, fıtratında varmış geçin bunları. Olayda ihmal değil, ihmaller var. Vatandaş ya oğlunu, ya kardeşini, ya babasını, yakınını kaybetmiş. Herkes büyük bir umutla akrabasının ocaktan sağ çıkmasını stres içinde bekliyor. Aklı başında bir kişinin, bilhassa üst düzey bir devlet yöneticisinin onların psikolojisini anlayıp kendisini protesto edenlere “Acınızı anlıyorum. Ben de en az sizin kadar üzüntülüyüm. Bu işte ihmali olanlar varsa hesabını soracak, cezalandıracağım. Size söz veriyorum.” demesi gerekmez mi? Bu olay başka bir ülkede olsa ya bunlar söylenir, ya da Güney Kore'deki gemi faciasından sonra başbakanın “sorumluluk bende” deyip halktan özür dileyerek istifa ettiği gibi onurlu bir şekilde istifa eder. Ancak o Kasımpaşalı, onun raconuna uymaz.
Olayı yerinde incelemek için Soma'ya gelen Erdoğan'ı, 200'den fazla işçinin hayatını kaybetmesine tepki gösteren halk yuhalayıp istifaya çağırıyor. Kalabalık içinde kuzu olan başbakan markete girince korumalarının garantisi ile aslan kesiliyor. Önce kendisi bir vatandaşa tokat atıyor, ardından korumalar bir güzel dövüyor zavallıyı. “Sen Başbakan'a yuh çekersen tokadı yersin. Nereye kaçıyorsun ulan İsrail dölü” diye bağırmayı da ihmal etmiyor. Sayın başbakan sana aynısı yapılsa ne yapardın? Sen vatandaşa tokat atma hakkını nereden alıyorsun? Tokadı yiyen vatandaş, Başbakan'ın kendisine bir tokat attığını, ancak asıl korumaların dövdüğünü söyleyip ''Çok üzüldüm. Tokat yedim ensemden çekildim, ama ben onu seviyorum, davacı da değilim. Bir özür bekliyorum.'' diyor. Zavallı baskıdan mı, korkusundan mı böyle dedi kim bilir. Şimdi başbakanın yerine biri “Beyler yanlış anladınız. Başbakanımız İsrail dölü demedi, İsmail dölü dedi. Yani babası İsmail olan anlamında.” deyip özür dileyecek. 
Tüm dünyanın izlediği görüntüleri yalanlayan Hüseyin Çelik Efendi demez mi; “Başbakana mı, o kişiye mi inanacaksınız?” Biz kimin yalan söylediğini çok iyi biliyoruz. Market önündeki halk "Vurdu, gördük. Gözümüzün önünde vurdu."  diyerek isyan etti. İnternette yayınlanan görüntülere bakın. Kimin eli kimin boynunda, kime tokat vuruyor? En ilginci basın mensubuna “Çekmeyeceksin” diye avaz avaz bağıran kadın kim? Market çalışanları olayı görmediklerini söylemiş. Kamera görüntüleri istenmiş, yok demişler. “Görüntüleri alan oldu mu?” diye ısrarla sorulunca “Bazı devlet görevlileri, dedektif tipli kişiler geldi, caddede görüntüleri topladılar. Ama halktan çok sayıda çeken oldu” demişler. Yandaş gazetelerin hangisi tokat ve tekme olayının fotoğrafını yayınladı? Yayınlayanlara da montaj der geçersiniz. Tersi bir görüntü olsa çarşaf çarşaf yayınlarlardı. 
Gelelim tekmeye. Facianın yaşandığı Soma'da bir protestocu genç, özel harekât polislerinin gözü önünde takım elbiseli biri tarafından tekmeleniyor. Peki, kim bu tekmeleyen kişi? Başbakanlık müşaviri Yusuf Yerkel. Üstüne bir de yerde tekmelediği kimsenin kendisine saldırdığını, yaraladığını, 7 günlük rapor aldığına dair açıklama yapmış. 7 gün rapor alan nasıl olur da o tekmeyi atabilir? Kravatı bile bozulmamış. Düşününce böyle birinin yatalak olması gerek. Maşallah, adam Cumaya bile gitmiş. Akşama da düğüne gidip halay çekerse şaşmayın. Helal olsun Yusuf Efendi. Sen de bir maaş ikramiyeyi hak ettin. Önümüzdeki seçimde kesin milletvekili olursun. Merakımı mazur gör. Acaba 2 polisin tuttuğu ve yerde olan çaresizle bir sokakta karşılaşsan mertçe ona vurabilir miydin? Yarın hesap gününde sizi ağlayıp pişmanım, yapmayın derken göreceğiz. O an yanınızda sizi koruyacak polis ordusu da olmayacak. Bu davranışları hala savunanlar varsa sözüm yok. Nette bir yorum okudum. Diyor ki: “Benim gibi eskiden ülkücü olan biri, şimdi tam devrimci oldu ya, yaratana şükür. Tayyip'in kindar gençliği gurur duysun.”
Cemaat, dünya lideriniz vatandaşını dövüyor. Yok, böyle bir Türkiye. Ne hale getirdiniz memleketi. Eskiden yalan diz boyuydu, artık gırtlak boyu! Daha dik yürürsünüz bundan sonra, başınız dimdik. Çünkü gırtlaklarınıza kadar pisliğe battınız. Kadere inanırız ama size değil! O vatandaşlar kaç uykusuz gece yaşadı. Ama siz ütülü beyaz gömlekli yerde vatandaş tekmeleyen, yumruklayan, tokat atanlar, o babası, eşi, çoluğu çocuğu ölmüş ya da haber bekleyen insanlardan daha çok uykusuz geceler yaşarsınız inşallah. Allah'ın varlığından şüphesi olmayanlar bu insanlara tekme atmazlar, tokat atmazlar, yumruk atmazlar. Allah sizi ıslah etsin...
SAYIN HÜKÜMET VE İŞLETME SAHİPLERİ. BU OLAYDA HEPİNİZ SUÇSUZSUNUZ. BÜTÜN SUÇLU ÖLENLER. ONLAR MEZARDA, SİZ SEVDİKLERİNİZİN KOYNUNDA MIŞIL MIŞIL UYUYUN. SİZE HALA OY VERMEYE DEVAM EDENLERİ DE NİNNİLERLE UYUTUN.  
Soma'daki maden kazasında yaşamını yitiren 301 şehidimize (inşallah daha fazla değildir, ancak ben rakamın çok üstünde olduğunu düşünüyorum) Allahtan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Nur içinde yatsınlar.
Saygılarımla, hoşça kalın.