ŞAŞKIN MESLEKTAŞ MÜVEDDESİNE AÇIK MEKTUP
Bir meslektaşımız son yazım olan “ALYANSTAKİ KAN” isimli yazımı beğenmemiş. Ve üşenmeden (aslında utanmadan mı demeliydim) yazımın altına yorum yazmış…
Yorumu okuyunca, acaba o üzüntünün içinde yanlış ve bunca tepkiye yol açacak bir şeyler mi kaçırdım ağzımdan diye endişelendim.. Ama yok… Her yazdığım, şu anda ve bundan sonra da sonuna kadar savunacağım ve samimi duygularımdan oluşuyor. Çapsız insanların farklı yerlere çekmesi de beni çok ilgilendirmiyor…
Kişiye özel mesajlar içeren yazılar yazmak, aslında hiç de hoşuma giden bir tutum değil. Bana ayrılan bu bölümü ve zamanı tek bir kişinin eleştirisi ile doldurmanın, başta okuyucularımıza haksızlık olduğunu bilenlerdenim. Ancak bu kez durumun çok farklı olduğunu ve aslında bir tek kişinin şahsında tecelli eden bazı davranışların aynı zamanda sosyal bir yaramıza da işaret ettiğini fark ettiğim için sevgili arkadaşıma iki çift laf etmek istiyorum müsaadelerinizle.
Kehanet sahibi dostumuz, yazıma yaptığı yorumunda demiş ki, “uzun uzun tam bir rezalet öyküsü. şimdi de işi gücü bıraktın şehitler üstünden siyaset yapıp rant mı elde etmek istiyorsun? çok merak ediyorum şehit gelmeseydi tiremize bu yazının sonu nasıl olacaktı.. Ya da sadece TİRE deki şehit mi bu denli kabarttı senin milliyetçi duygularını. Bence sen yazmaya ara verdiğin zamanı yine uzatmalısın..!”
Yazımda geçen ifadelerin neresinde rant var ben pek anlayamadım ama, asıl önemli bence bu dostumuzu neyin rahatsız ettiği.. Yazının sonundaki şiir mi? Toprak üstündekilerin yaşanan teror olayları karşısında derin bir uykuda olduğunu ifade eden o mısralar mı? Eğer bunlar ise, böylesine “üstün zekâlı” yorumların ardından, ben bırakın uyumayı, ölü olduğumuzu bile iddia edebilirim…
Öte yandan “güzel konulara değinmişsiniz ancak şehitleri mezardan çıkaracağınıza siz biraz sıcak yatağınızı terk etseniz nasıl olur acaba..” sorusu ile aklı sıra yazımı irdeliyor bu kardeşimiz ama, insan sormadan edemiyor, bu gibi konulara böylesine “mükemmel !” yorumlar yaparak ve kişilerin geç yatıp geç kalkmasından yola çıkarak, nereye varmak istedi acaba? Eğer bir yere varılıyorsa bu durum daha da vahim olur çünki…Ben şahsım adına böylesine önemli konulara bu açılardan bakabilecek kadar içi necaset dolu bir tanıdığım olmasından ancak ve ancak utanırım…Ayrıca, “yazmaya ara vermemi” bu kadar çok isteyen biri ile de ilk kez karşılaşıyorum doğrusu.
Ancak şaşırmadım…
Adamın elinden çay tepsilerini alıp gazeteci yaparsanız ve ardından da ilişkilerinizi kullanıp bir de basın kartı sahibi yaparsanız elbette ki bir gün “boynuz kulağı geçer” modunda hisseder kendini..! Lakin kulak kulaklığını yapıp duymaya devam ederken, boynuz boynuzdur işte ne yapsın sadece köprüde inat ile kavga etmeye yarar…
Siz her defasında birine “ha gayret sen gazeteci olacaksın, sen bu işi yapacaksın, biraz gayret sen iyi birisin”deyip zaman zaman da “ben yapamıyacağım galiba” diyerek basın kartını geri vermeyi düşündüğünde “aptallık etme, bu bir gün senin işine yarar, en azından kendini geliştirmiş olursun” şeklinde sürekli desteklerseniz kim olsa biraz yol alır elbette…
Hatta bir gün kendi uydurduğu ve bizleri de ortak ettiği “en iyi yerel gazeteci kim “ anketinde yine bizlerin özel gayreti ile “en iyi gazeteci ‘ olarak ilan edilirse işte o zaman “oldum artık ben” diyeceği vakit gelmiştir değil mi? E tabi en iyi gazeteci olmak zor… Ne yapmak lazım hemen ilk önce kendi babasını kesen padişah gibi vefa duyacağı kişilere laf sokmaya kalkışmak lazım ki, tam ermiş olunsun…
Bence çapa kazmaktan taa “En iyi yerel gazeteci” olmaya kadar kısa surede yükselen ve artık ona buna da sataşmaya, dalga geçmeye kalkışan bu kardeşimize aslında “üstün yalakalık madalyası” vermek isterdim ama bu hızlı gazeteciliğin bir hikmeti vardır deyip geçiyorum. Bence gerçekten ermiş bu kardeşimiz… Hatta artık uçuyor…!
Neyse biz her şeye rağmen, Allah kimseyi şeref ve onurlu bir yoldan şaşırtmasın diyoruz. Zira Allaha şükür mesleki tecrübem böyle yeni yetme hasımlarım ile baş etmeye yeter de artar bile… Ama , kendi dava arkadaşlarına köpekler gibi saldıranlar ile bir topan ekmek için kucak kucağa oturup kalkanların bulanmayan midesi için söz hakkımı sonraya saklıyorum şimdilik…
Bu arada son bir not…
Eğer bu tür haber sitelerine kimliğiniz belli olmaksızın yorum bırakmak istiyorsanız bence zahmet ediverin de bir internet kafeye gidin bari.. Öyle sabit “ip”li ve kamerasına dışarıdan bağlanılabilen bir bilgisayardan, üç beş kişinin bildiği şeyleri açık etmeye çalışırsanız, yakayı çabuk ele verirsiniz vesselam…