Araya uzun bir bayram tatili girince ve de yazımın yayınlanma günü kendi isteğimle değişince epey ara vermiş oldum...

***

Bayatlaşan, “nerede o eski bayramlar” sözü ile bir bayramı daha atlattık. Atlattık diyorum çünkü topu topu dört günlük kurban bayramı on gün sürdü. Hangi memlekette vardır böyle bir 10 günlük tembellik sorarım?

Bayramdan bir hafta öncesinden başlar bayram telaşı ve aynı zamanda ertelemeler. “bayram geçsin halledelim o işi”, “bayram geçsin görüşelim”, “bayram geçsin şunu şöyle yapalım”.

Yahu neden? Görüşeceksen görüş, halledeceksen hallet. Ne diye bayram geçsin diyerek zaman kazanmaya çalışıyorsun. Zaman kaybederek zaman kazanma şaşkınlığı olsa gerek bu!

Koskoca on gün. Ne yaptık? “bayram geçsin” etiketine karşı olduğum halde ben dahi etkisinde kaldım. Çünkü birçok işimle ilgili bağlantılarım bana, “bayramdan sonra” dedi.

Bayram geçince ne oldu? Yeni etiket hemen geldi, “bayramdan çıktık yoğunluk var”.

Ne oldu? Tembelliğiniz ve zaman kazanma politikanız sökmedi mi? Sökmedi tabi...

***

Öğretmenler gününü stres içinde geçirdi Tire. 35 öğretmen o gün yargılandı. Beraat ettiler. Adalet yerini buldu...

Topu topu yılda bir gün hatırlanıp günleri kutlanan öğretmenler o günü buruk geçirdi.

Öğrencileri de ne olup bittiğini anlayamadı haliyle... o gün öğretmenleri derse girmedi. Neden? Mahkemeleri vardı. Bu, o eğitilme öğretilme aşkı ile yanan gençlere ne kadar mantıklı geldi bilinmez. İşin bu yönüyle de pek ilgilenen olmadı zaten...

Oysa öğrenci için öğretmen önemlidir...

***

Adalet her zaman yerini elbette bulur. Doğrular, doğru davranışlar ve kendini doğru savunma şüphesiz sizi hak edilene götürür.

Ama yalancıysanız, iftira atarak egolarınızı tatmin ediyorsanız, ağzınızdan çıkanı kulağınız duymuyorsa, fırıldak zekanız size yardımcı olmayabilir.

Aslında suçlu sizseniz ama yüzsüzler kralıysanız da hakkınızdan gelmek biraz zaman alır...

Zor değildir, sadece zaman alır. Yok yere meşgul edersiniz adamı.

Çünkü aslında suçlu ve yüzsüzlerin işleri güçleri yoktur. İftira atma sanatının bekçileridirler. Kime ne iftira atsam diye o kuş beyinlerini yorarlar.

Velhasıl bize sökmez kuş beyinlerinizle attığınız iftiralar. Zira bizim dostumuz çoktur.

Yani yemezler güzelim...

Sizi ise sadece siz seversiniz...

Bakın şair Küçük İskender ne diyor; "En basit yalanları gözümüz içine bakarak söyleyen aptallar tanıdım, inandığımı sandılar... bense onların kuş kadar akılları ve cahil cesaretlerine hayrandım"

Kuş kadar akıllı cahil cesaretlilere hayranlığım bir kat daha arttı. Fakaaat!

Yemezler Güzelim!