Bayram öncesi son yazımda Ödemiş Belediyesi’nin düzenlediği Ankara gezisinden bahsetmiştim.  Söz konusu yazıda gezi planlaması ve organizasyondaki bazı yanlışlıklara değinmiş ama nihayetinde bu tarz sosyal etkinliklerin yerinde yapıldığı takdirde Ödemiş’e ve Ödemiş halkına fayda sağlayacağından bahsetmiştim.                         

Düzenlenen gezi 11 Kasım akşamı başlayıp 13 Kasım’ın ilk saatlerinde de Ödemiş’e dönülerek tamamlandı. Bu gezi sırasında güzel etkinlikler yapılırken maalesef büyük sıkıntıların da yaşandığını geziye katılanlardan ve internetteki sosyal paylaşım sitelerinden öğrendik. Gece yolculuğu sırasında kek, çay ve kahve ikramı güzelce gerçekleşmiş ancak sabah 09.00 sularında Anıtkabir’e varan kafileye maalesef kahvaltı için hazırlanan sandviçler ve ayranlar kahvaltı saatinde verilmemiş. Kafiledekilerden temkinli davranarak, yanında börek, poğaça getirenler kahvaltı ihtiyaçlarını karşılamışlar. Ancak aynı düşünceyle hareket etmeyenler güne kahvaltısız başlamak zorunda kalmış. Güzel geçen Anıtkabir gezisi öğlen arası neticelenmiş. Bu zaman kadar kafileye herhangi bir yiyecek ikramı da yapılmamış. Anıtkabir’den ayrıldıktan sonra “Pembe Köşk’te fazla vakit geçirilmez, biraz sabredin sonrasında bir şeyler yeriz” denince kafilenin öğle yemeği son ziyaret yeri Atatürk Orman Çiftliği’ne kalmış. Ancak Atatürk Orman Çiftliği’ne daha doğrusu otoparkına (!) saat 14.00 civarında varan kafile burada da beklemediği bir sürprizle karşılaşmış. O saate kadar bekletilen sandviçlerini alan yolcular sandviçlerin ve ayranların bozulduğunu görünce hem sıkıntıları artmış hem de keyifleri kaçmış. Üstüne üstlük söz konusu yemek için konaklama yapılan yer bir otopark olunca yolcular maalesef kaldırım taşları üstünde yemek zorunda kalmışlar. Daha doğrusu ikramlar bozulduğu için pek çok yolcu kaldırım taşları üstünde yiyememek zorunda kalmış.

Yaşananlar karşısında öfkelenen bazı yolcular seslerini yükseltmeye başlamışlar. Hatta içlerinden bir tanesi yaşanan olumsuzlukların görüntülenmesi için ulusal televizyonlardan birini aramaya kalkınca yetkililer yemek için başka bir yere götüreceğini söyleyip, yolcuları apar topar otobüslere doldurup yola çıkartmış. Açlığını gideremeyen yolcuların şikayetlerine rağmen kafile ancak Sivrihisar’da mola vermiş. Burada kendi imkanlarıyla karınlarını doyuran yolcular Afyon’da bulunan ünlü bir tesisinde de dinlenme ve gezme (!) imkanı bulmuşlar. Anıtkabir’i ve Pembe Köşk’ü görme mutluluğuna ulaşan yolcuların bu sevinci maalesef yaşanan aksiliklerle kursaklarında kalmış. Hatta geziye katılanlardan birine “Ankara gezisi nasıldı?” diye sorduğumda verdiği cevap o bilindik teraneydi: “Ankara’nın Dikmen’i bir daha gidersem …”

Tüm bu olumsuzluklar yanında bir başka dikkate değer olay da Ödemiş’in First Lady’sinin özel araçla bu kafileye iştirak (!) etmesi. Kendisi benzer sıkıntılar yaşadı mı bilinmez ama ayrı bir araçla geziye katılmanın çok da göze hoş gelen bir görüntü oluşturmadığı açık. Siz ne düşünürsünüz bilmem ama halk için ama halktan uzak olmak pek de benim aklıma ve mantığıma sığmadı. Yapılanlar sadece kişileri değil kurumları ve temsil ettiklerini de derinden etkilediğinden atılacak tüm adımların iyi düşünülüp atılması gerekmektedir. Aksi halde güçlükle elde edilen başarılar birdenbire avuçlarınızın arasından kayıp gidiverir.

İşte icraatlarının pek çoğunu beğenmediğim ya da şüpheyle baktığım başka bir siyasi yapılanmanın da başarısı buradan geliyor. Halkın içinde olmayı, onlardan biri gibi görünmeyi ve dolayısıyla kendilerini iyi anlatmayı ve tanıtmayı çok iyi biliyorlar. Bunlardan ders alınmazsa sadece bölgesel olarak değil ulusal alanda da hala halkımızın yüzde kaçlık zeka seviyesinde olduğu balonuyla daha uzun yıllar uğraşmaya devam edersiniz.