İnsanın yaratılıştan getirdiği ve günlük hayatında zaman zaman yaşadığı ruh hallerinden biri de öfkedir, önemli istekleri engellenen insan öfkelenir, harekete geçer ve bu engeli ortadan kaldırmaya çalışır. Oysa. nefsin istekleri sonsuz, bunları tatmin edecek şartlar sınırlıdır. Bu sebeple, öfkenin kontrol altına alınması son derece büyük bir önem arzet-mektedir. Zira öfke sonunda insan, ruhi ve be-deni pek çok değişikliklere uğrar. Kalp atışları artar, vücudun ısısı yükselir, düşünce mekanizması zaafa uğrar, insan, sağlıklı düşünme ve doğru karar verme yeteneğini kaybeder. Böyle olunca da hataya düşmesi, yanlış yapması kolaylaşır. Dolayısıyla çok kere öfke anında söylenen sözlerden ve yapılan işlerden dolayı pişmanlık duyulur. Bu sebeple, gerek Kur'an-ı Kerim'de gerek Hz. Peygamber (s.a.s.)in hadislerinde öfkeye hakim olunması hususunda önemle durulduğunu görüyoruz. Nitekim, yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

" O takva sahipleri ki, bollukta da, darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları af ederler." Yine takva sahibi müminlerden bahseden bir başka ayet.-i keri-mede: 'Onlar, büyük günahlardan ve hayasızlıktan kaçınırlar. Öfkelendikleri zaman da, ku-surları bağışlarlar." buyurulmaktadır.
Atalarımızın da dile getirdiği üzere, "öfke ile kalkan zararla oturur" öfkeyi yenmek ise insanı maddi-manevi sayısız zararlardan korur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) kendisine nasihatta  bulunmasını isteyen bir sahabiye "Ülkelerime" diye nasihat etmiştir.  Ne varki öfkeyi yenmek herkes için pek kolay bir iş olmayıp, ciddi bir gayreti ve ruh eğitimini ge-rektirmektedir bu sebepledir ki Rasûlüllah Efendimiz: "Kuvvetli kimse, güreşte önüne geleni yenen değildir. Asıl kuvvetli insan, öfke anında kendine hakim olabilendir." buyurmuştur. Konumuzun önemini vurgulaması bakımından, Peygamber {s.a.s.) ile bazı sahabilerin yaşadığı şu olay ilgi çekicidir.

Allah'ın Rasûlü, ashabı ile birlikte otururlarken, birisi Hz. Ebû Bekir'e onu üzecek çirkin sözler söyledi. Hz. Ebûbekir bir karşılık vermedi. Aynı zatın ikinci hareketine de cevap vermeyen Hz. Ebûbekir. üçüncü seferde kendini savunmak üzere karşılık verince. Ra-sûlüllah Efendimiz oturduğu yerden kalkmıştı. Hz. Ebûbekir: "Bana kızdınız mı ya Rasûlal-lah?" diye sorunca; kâinatın efendisi şu cevabı verdi:

"Sana yapılan sözlü hakaretlere cevap vermediğin surece, gökten bir melek inmiş, o adamın sana söylediklerini yalanlıyordu. Sen karşılık verince melek gitti, şeytan gelip oturdu. Ben de, şeytanla birlikte oturacak değilim ya!"

Hz. Peygamber (s.a.s.} bize. öfke anında başvurulacak bazı uygulanılan tavsiye etmiştir ki, ayakta iken oturmak, otururken yatmak', Abdest almak 'İstiaze yapmak Eûzü-billahimineşşeytanirracim demek bunlar arasındadır.İnsan ancak öfkesini böyle yenebilir. Yoksa sana laf atana karşılık vererek, kötü söz söyleyene kötü sözle mukabele ederek olmaz. Zaten kavga sonucunda birbirlerini öldürmeye çalışan iki insandan biri ölür diğeri kalır ama Peygamberimiz “Ölen de Öldüren de Cehennemdedir” buyurmuşlardır. Demek ki öfke her zaman kötüdür ve gerçek müminin ondan uzak durması gerekir.