Yeraltı zenginliklerimizin ekonomimize kazandırılmasını ülkesini  seven herkes kabul eder destekler elbette.

Ama nedir bu maden- enerji karşıtlığı hatta düşmanlığı diyeceksiniz.

Bu kadar çok ihtiyaç duyulan şeylere neden ısrarla karşı çıkılıyor!!!

ÇEVRECİ DİRENİŞLER HAKSIZ MI!!!

Neden binlerce milyonlarca duyarlı ve toplumun en bilinçli kültürlü kesimi meydanlarda "Madene hayır." "Temiz Enerji istiyoruz." "Doğayı madene-enerjiye kurban etme" "Yerin üstü altından daha değerlidir" "Suyuna havana toprağına sahip çık, koru" "Doğayı ranta feda etme" "Yaşanacak başka dünya yok" "Madenci lobisi defol.."... vb sloganlarla bu Enerji ve Maden faaliyetlerine işletmelerine ve projelerine karşı direniyor. Hatta sıksık devleti temsil eden ve görevi ülke halkının güvenliğini sağlamak olan güvenlik güçlerimizle karşı karşıya geliyorlar hatta direnç gösterip fiziki şiddete maruz kalıyorlar.

Bu işte bir yanlışlık yok mu sizce... Evet var ama nerede diye düşünmüyor musunuz...

Bu halk yığınları işini gücünü bırakıp bir sürü fedakarlık ve risk alarak çevre duyarlığı direncini neden gösteriyorlar.

Bugünün dünyasında ve belki de gelmiş geçmiş en çok direniş  toplantılarının yapıldığı yer ülkemiz ve çok büyük bir kısmı çevresel duyarlılık için yapılıyor. Ayrıca binlerce itiraz dilekçesi, bu proje ve işletmelere karşı açılan davalarla ilgili kamu kurumları ve adalet mekanizmamız yoğunluk yaşıyor belki de bıkılmış tıkanmış durumda.

Siyasetçilerin de devamlı olarak gündeminde bu konular.

ENERJİ-MADEN POLİTİKAMIZ DOĞRU MU!!!

Velhasıl son dönemlerde uygulanan enerji ve Maden politikaları en hafif deyişle toplumun çok büyük bir bölümü tarafından kabul edilmiyor, insanları kurumları ve gündemi işgal edip sorunlar yumağı oluşturuyor, açılan tesisler ise yanlış taraflı tutarsız torpilli ayrıcalıklı izinler sonucunda insanı hayvanı bitkiyi suyu toprağı havayı kirletmeye bunlara zarar verip dünyamızı cehenneme çevirmeye devam ediyor.

ÇEVRESEL FELAKETLERİN BİR SEBEBİ.

Gün geçmiyor ki ülkemizin herhangi bir yerinden çevre felaketi haberi direnişi projesi haberi gelmesin. Sanki herşeyden bağımsız  ayrıcalıklı bir maden- enerji lobisi var ve bu lobi hiç bir ülkede kurumda şahısta olmayan ayrıcalıkla yetki ve gücün verdiği bir şımarıklıkla ülkemizin altını üstüne getirip talan ediyor. Sanki birbirlerine söz vermişler de biz bu ülkeyi çok kısa bir sürede(20-30-40-50 yıl) yaşanmaz hale getireceğiz diye canla başla çalışıyorlar.

 ÇED KANUNU ÇOK AÇIK.

Aslında kanunumuz çok açık. Çed Kanununa göre;

Su havzalarına, Tarım havzalarına, Ormanlara, Yerleşim alanlarına, Koruma alanlarına, Kültür ve tabiat alanlarına ve yakınlarına çevreye zarar verecek tesisler kurulamaz çalışamaz izin verilemez.

ANAYASA 56.MADDE...

Bir de anayasamızın 56. Maddesine göre "Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek hem devletin hemde her vatandaşın hakkı ve görevidir" diye yazmakta.

Kanunlarda bu kadar açık olmasına rağmen neden onca çevreye zarar veren tesis uygulama devam etmekte ve bunlara her gün yenileri eklenmektedir.

HER YERDE

ÇEVRE FELAKETLERİ. Yakın geçmişte yaşanılan çevresel kıyımlar; Kazdağlarında Altın madeni, Erzincan İliç Altın madeni, Fatsa Altın madeni, Yurdun farklı bölgelerinde bulunan altın gümüş nikel bakır alüminyum vb.madenler, Cerattepe, Rize ve diğer yerlerdeki projeler, Aydın, Alaşehir vb yerlerdeki hesler, fosil yakıtlarla çalışan enerji santralleri, nükleer santraller vb....

Bu liste daha da uzar gider.

Ana soru şu:

İHTİYAÇLARIMIZ MI SEBEP OLUYOR. İhtiyaçlarımızı gidermek için neden doğaya dost zarar vermeyen tesisleri ve üretim modellerini yaygınlaştıramadık. Neden bunları açılırken hassas bir titizlikle seçerek izin vermiyoruz.

Neden açılanları denetleyemiyoruz. Neden milli menfaatlerimizi korumuyoruz. Neden enerji maden alanları adeta bir rant sektörü haline geldi.

ENERJİ-MADEN POLİTİKAMIZ MİLLİ Mİ!!!

Neden kamu menfaati diyerek onlarca zararlı tesise izin veriyoruz.

Neden bu tesisleri milli kurumumuz olan Migem(Maden işleri genel müdürlüğü) işletmiyor.(Eskiden MTA ve Etibank işletiyordu.)

Neden devlet payı olan %2-4 gibi komik rakamlara bu tesislerin kullanımına izin veriyoruz.

Neden neden neden.

Daha sorulacak onlarca soru var. Geldiğimiz yer kabul edilemez sürdürülemez nokta.

BAŞKA BİR ENERJİ-MADEN POLİTİKASI MÜMKÜN MÜ!!!

Ya başıboş sadece rant odaklı tesislere teslim olup bu dünyada cehennemi yaşayacağız ve milli coğrafi ekolojik değerlerimizin neredeyse hepsini kısa bir süre içinde kaybedeceğiz. Ya da başka bir yaklaşım başka bir enerji maden politikasına evrileceğiz.

Peki bu nasıl olacak.

İleride irdeleyelim bu konuyu.

Cennet ülkemizde tertemiz bir çevrede sürdürülebilir bir hayat hayaliyle hoşçakalın.