Bizleri bir gaye için yaratıp yaşatan, dünya denilen imtihan meydanına getiren Yüce Allah; “Müminleri ancak kardeştirler. Öyleyse, kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki, size merhamet edilsin” ayetiyle müminlerin birbirleriyle kardeş olduklarını, kardeşler arasında dargınlığın giderilmesini, barışın sağlanmasını, Allah’a karşı gelmekten sakınılmasını, ancak bu şekilde Allah’ın rahmetine nail olunacağını haber vermektedir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) ise; “Birbirinize haset etmeyin. Birbirinizi aldatmayın. Birbirinize dargın durmayın. Birbirinizden yüz çevirmeyin. Birbirinizin bitmek üzere olan pazarlığını bozmayınız. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun. Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, Onu yardımsız bırakmaz, Ona hor bakmaz.” başka bir hadislerinde ise; “Birbirinizle ilginizi kesmeyin. Birbirinize arka çevirmeyin, dargın durmayın. Birbirinize düşmanlık etmeyin, birbirinizi kıskanmayın. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.  Bir Müslüman’ın din kardeşine üç günden fazla dargın durması helal olmaz.” buyurmaktadır.

Evet, din böyle diyor ve Allah Peygamber böyle emrediyor ama gerçek ne? Allah’ın emri, Peygamberimizin öğütleri bu şekilde iken; Müslüman’ı Müslüman’a düşürmek, fitne ve nifak çıkarmak, bölmek, parçalamak, düşmanlık etmek, dargınlık, kırgınlık, kızgınlık içinde kamplara bölerek bizi birbirimize düşürmek için düşmanlarımız milyarlarca dolar harcayıp bizi bölerek parçalamak ve güçsüz düşürmek istiyorlar. Bunun için de çoğu kez dini ve dini unsurları kullanıyorlar. Onların bu oyunlarına gelmek öncelikle ilahi emir ve tavsiyelere karşı gelmek, onlara isyan etmektir. Bu, İslam kardeşliğine uymadığı gibi, hiçbir mümine de yakışmaz. Bizim vazifemiz İslam kardeşliğinin icaplarını yerine getirmek, dargınları ve birbirleriyle anlaşamayanları barıştırmak, Müslümanların aralarını düzeltmektir. Allah ve Peygamberin emri budur.

Mümin olarak bizlerin: Yaratıcımız, Peygamberimiz, kitabımız, dinimiz, ezanımız, kıblemiz birdir. Allah’a ve Resulüne iman etmiş, teslim olmuş kardeşleriz. Birbirimizin affı ve mağfireti için dua ederiz. Okuduğumuz her Fatiha’yı, bütün mü’minlerin ruhlarına bağışlarız. Günde beş vakit namazın son oturuşunda yani “Tahiyyatında: ”Allahümme Rabbena duasında; “Rabbimiz, hesap görülecek günde, beni, ana-babamı ve Müminleri bağışla.” diye dua ederiz. Mümin olarak kendimiz için istediğimizi din kardeşimiz için de ister, birbirimizi sever-sayarız.

Kardeşlik, birlik, beraberlik, sevgi, şefkat, yardımlaşma, eşitlik, ahlak, fazilet, güven ve samimiyeti esas alan İslam’a inanıp gönül vermiş kişiler olarak, kin, nefret, ihtiras, buğuz duygularını, olur-olmaz işlerden dolayı dargınlığı, kızgınlığı, kırgınlığı yok edip, İslam kardeşliğinin gereklerini yerine getirmeliyiz. Darlık da ve sıkıntıda olan mümin kardeşimizin sıkıntısını gidermeli, onlara yardımcı olmalıyız. Küskünleri, dargınları barıştırmalı, aralarını düzeltmeliyiz. İslam dini bunun için din kardeşliğini böylece ön plana çıkarmaya ve kan kardeşliği gibi din kardeşliğinin de pekişmesine katkı sağlamaya çalışmaktadır Onun içindir ki insanların arasını bulup düzeltmek, insanları barıştırıp kırgınlıkları gidermek hep tavsiye edilmiştir.

O halde Müslüman düşmanın oyununa gelmemeli, ne kardeşine ne de din kardeşine asla düşman olmamalıdır, iki kişinin arası açıldığında onları barıştırmak ve kardeş olduklarını hatırlatmak için elinden gelen gayreti göstermelidir, yoksa son pişmanlık hiç kimseye fayda vermez. Biz kardeşlerimizin arasını bulup onların arasını düzeltmesek bir gün zararı bize de dokunacaktır. Allah korusun.