Büyük Önderimiz Atatürk derki  “Milli eğitim işlerinde kesinlikle zafere ulaşmak lazımdır. Bir milletin gerçek kurtuluşu ancak bu şekilde olur.”
Zafere ulaşmanın yolu da biz ailelerin en başta üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmesi ve çocuklarımızın alacağı eğitimi verecek olan öğretmenlerimizin mesleklerini severek ve isteyerek yerine getirmesi ile olacaktır. Eğitim-öğretim yılı dün itibariyle başladı. Bir anne olarak oğlumun okula başlaması her ebeveyn gibi beni de duygulandırdı ve mutlu etti.
Gerçi karın ağrımız ve mide bulantısı olsa da bu onun okula gitmemesine engel olamadı. Gözyaşları içerisinde onu sınıfa bırakıp, kendisini sevgi dolu şefkatli öğretmeninin (ki ben hep öğretmenlerimi ikinci anne ve baba olarak görmüşümdür.) kollarına emanet ettim her anne baba gibi.
Her ailenin, her öğrencinin, her öğretmenin, her idarecinin her eğitim-öğretim döneminde beklentileri vardır. Bu beklentiler paylaşımlarla hayat bulur. Bencil bir idareci, bencil öğretmenler, bencil velilerin varlığı bir adım ilerlemeye engel olurlar.Bir gazeteci olarak sorunların içinde birebir bulunuyoruz. Ancak işin içinde kendimizde olunca yaşanan sıkıntılara müdahil olup çözüm üretmeye çalışanlardan biri olma zorunluğu hissediyor ve üzerimize düşeni yerine getirmeye çalışıyoruz.
Eğitim sistemimiz, mevcut okullarımızın fiziki şartları taşımalı eğitim, birleştirilmiş sınıflı ilköğretim okullarına sahip olmamız, maddi imkansızlıklar sebebiyle çocuklarını okula göndermeyen aileler, yatılı ilköğretim bölge okulları, okulda eğitimini almış olsalarda bulundukları yaşam koşulları sebebiyle eğitimlerini ev ortamı ile pekiştiremeyen çocuklarımız, öğretimde başarının istenilen düzeye çıkmasını engelliyor. Bu problemlerin gelecekte tamamen olmasada en aza indirilmesi en büyük isteğimdir.
Donanım eksikliği olan sınıflarımızın eksikliklerini gidermek adına imece usulunü yerine getirip katkılarda bulunulması gerekiyor. Bu konuda havzamızda buludan birçok belediye, odalar ve kurumlar üzerine düşeni yerine getiriyor. Hepsini ayrı ayrı kutluyor ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Okula ilk adımını atan bir çocuğa sahip veli olarak öncelikle anasınıfı öğrencilerinin ve ailelerin yaşadığı en büyük sorunlardan biri olan beslenme konusu ile ilgili sıkıntıları dile getirmek istiyorum.
Okul öncesi eğitimin ne kadar önemli olduğuna sık sık sayfalarımzda haber niteliği olarak yer veriyoruz. Yeri geliyor okullara kaydı yaptırılmamış öğrencilere; Milli Eğitim Müdürlüğü ve okul yönetimi tarafından ulaşılarak velilerden kayıt yaptırmaları konusunda tavsiyelerde bulunuyorlar. Bu gösterilen çabayı takdir ediyorum. Okul öncesi eğitim alan çocuklar, özellikle çalışan annelerin çocukları paylaşmayı, arkadaşlığı, el becerilerini geliştirmeyi bu şekilde öğrenmeye başlıyor. Ama görüyorum ki çocuklardan çok aileleri stres içerisinde. Başlangıç olarak bir sabahçı-öğlenci tartışması almış başını gidiyor. Çalışan anneler kendilerine uygun olan zamanı isteme hakkına sahipken, ev hanımları da öğleden sonralarını da sakin olarak değerlendirme adına kendi tercihlerinin yerine getirilmesini talep ediyorlar. Ama genel anlamda bakıldığında çocuklarımızın bir kahvaltı ve sabah erken uyanma sorunu var. Bizler zamanında sabah saat yedide kaldırılır, en geç yedi buçukta kahvaltıya oturtulurduk. Ve ayrım yapmaksızın her şeyden tatmaya çalışır ve yerdik. Şimdi değişen nedir diye düşünüyorum. Sanırım en başta biz annelerin suçu. İşimize geldiği gibi çocuklarımızı yetiştiriyoruz.  Öğün kavramı öncelikle biz ailelerde oluşmalı ki çocuklarımızda da oluşsun. Bunu çözümlemekte biz annelere ait.
Ele alacağım konu anasınıfı öğrencilerinin beslenme saatinde ne yiyecekleri. Her okulun ana sınıfları farklı arayış ve uygulama içerisinde. Kimi sınıf sırası gelen anne kendisine göre menü belirliyor, kimi ana sınıfında her veli kendi çocuğunun yemeğini beslenme çantasına koyacak. Her veli kendi çocuğuna ayrı yiyecek koyarsa, çocuklar arasında ayrımcılık söz konusu olacaktır. Sonuçta her ailenin maddiyatı aynı değildir. Sırası gelen velinin hazırlayacakları da birbirinden farklı olmayacak ve sigara böreği, kek, kurabiye, pide tarzında yiyecekler ile beslenecekler. Yemek yeme alışkanlığı kazandırmaya çalışırken tam tersi bir uygulamada bulunacağız. Okul öncesi eğitimin önemini dile getirirken bu sorunları görüp çözüme ulaştırmak gerekiyor. Ve her okulda aynı uygulamayı yerine getirmek şart.
Benim önerim öğrencilerimizin düzenli ve sağlık beslenmelerini sağlamak amacıyla sabah öğrencileri için kahvaltı, öğlenci öğrencileri için yemek verilmesi. Ve bunu uygun fiyata anlaşılabilecek yemek firmaları ile sağlamak. Bu konuda okul aile birliklerinin, öğretmen ve idarecilerin ortak bir noktada karar almaları gerekmektedir. En kısa zamanda bu konunun çözümlenmesi için bende gerekli girişimlerde bulunacağım.
Gelelim bir diğer konuya. Her velinin elinde bir liste; ihtiyaç duyulan kırtasiye malzemeleri, okul kıyafetleri... Buraya kadar her şey normal ancak verilen listelerin bazılarında markalar belirtilirken bir yandan hangi kırtasiyelerden alınacağı dile getiriliyor. Bu konuda da ortak bir karar alınmalı. Her okulun eğitim sistemi farklı mı? Ya da anlaşma yapılan kırtasiyelerin bir özelliği mi var? Sorusunu sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Ayrıca her veli istediği kırtasiyeden alışveriş yapabilmeli. Sonuçta herkes peşin alışveriş yapmıyor.
Bir diğer konu okulların temizlik durumu. Bu konuda da en büyük sorumluluk biz ailelerin çocuklarımıza verdiği terbiye ile başlıyor. Sonrasında okulun temizlik görevlisinin sorumluluğunu tam olarak yerine getirmesi. Özellikle tuvaletlerin kullanımı ve sonrasındaki temizliği ile ilgili yakından ilgilenilmesinden yanayım. Ki bu konuyla ilgili birçok kişinin aynı fikirde olduğunu düşünüyorum. Ancak aynı fikirleri paylaşmak yetmiyor, uygulama noktasında birlik ve beraberliğin sağlanması gerekiyor.
Milli Eğitim Müdürlüğümüzün bu konularda duyarlı davranarak birlikte çözüme ulaştırma yolunda adım atacakları inancındayım.
Çocuklarımızdan, gençlerimizden de beklentilerimiz var; en başta planlı çalışmaları. Hayat ile ilgili hedeflerinin olmasıdır. Özenti ile yaşamak yerine kendiniz olunuz.Hedefe ulaşmak için şimdiden planlı yaşamaya kendilerini alıştırmalıdırlar. Derslerine daha fazla zaman ayırmalarıdır. Ailelerini dinlemeyi hayatlarına yön verenleri iyi seçerek araştırıcı olmalılar. Bol bol hayal kurun, hayal kurduğunuz sürece hedeflerinize daha yakın olursunuz. Başarılı olduğunuzda en başta kendiniz, aileniz ve milletinizin geleceği için aydınlık yarınlar olacaksınız.
Bu düşüncelerle yeni öğretim yılının tüm öğrencilerimiz, velilerimiz ve eğitim çalışanlarımız için sağlıklı, başarılı ve huzurlu olmasını temenni ediyorum.