Sağlıklı bir hayat sürebilmek için düzenli bir uykuya ihtiyaç duyarız. Düzenli olarak uyuyamamak ise pek çoğumuzun sorunudur.
            Uykusuzluk problemlerine çözüm konusuna girip, olmadık çözüm önerileri sunacak değilim. Biliyorum ki birçok insan kafasında hiçbir takıntı yokken uyuyamamak gibi bir sıkıntı yaşamaz. Uykusuzluk bir sağlık sorununa dönüşmüşse bunun çözümü için tıbbi yardım almak vazgeçilmez tek çözüm noktası olur.
            Esas bahsetmek istediğim uykusuz kalınan gecelerde çektiğimiz sıkıntılar. Uyuyana gece çabuk geçer. Uyuyamayana ise bitmek bilmeyen bir azaptır geceler. Hele yatağa uyumak niyetiyle uzanıp, aklınıza ufacık bir konu takılmışsa; uyuyama uzadıkça ufacık olan konu kartopu misali çoğalıp büyümeye başlar. Olmadık konular aklımıza gelir ve uyuyamamayız.
            Uyuyamadıkça gece uzar ve Çin işkencesine dönüşmeye başlar. Her damla uyuma gayretimizin üzerine bir balyoz olur. Ne yapsak faydasızdır.
            Kalkıp bir şeyler yemek, içmek…
            Televizyon seyretmek…
            Bilgisayara oturmak…
            Kitap okumaya çalışmak…
            Vs… vs… vs…
            Velhasıl hiçbir şey fayda vermez ve uyuyamayız…
            Uyuyamayız…
            Yatak iğneli fıçıya dönüşür. Düşünceler beynimizde uçuşur. Çoktandır hatırlamadığımız, aklımıza gelmeyen konular zihnimizde belirir ve her geçen dakikada meşguliyetimiz artar.
            Uyuyamayız…
            Hele birde mevsim kışsa, evimizde kaloriferli değilse yataktaki azaptan birazcık uzaklaşmak niyetiyle kalkarız. Ortalık ayaza kesmiş olduğundan gönüllü mahkûm misali çaresizce yatağa döneriz.
            Uyuyamayız…
            Gecenin ne kadarda uzun olduğunun farkına varırız. Sessizlik ürkütür bizi. Evde uyuyan birileri varsa en olumlusundan onlara imreniriz. Gece uzun olduğundan duygularımız an be an değişkenlik gösterir. Bazen de uyuyanları kıskanır, ifrit oluruz.
            Uyuyamayız.
            Sabahı özlemenin bu denli sancılı olacağını uyuyabildiğimiz gecelerde hiç aklımıza getirmemişizdir. Dışarıdan gelen desibeli en düşük seslere bile kulak kesiliriz.
            Uyuyamayız…
            Yatakta bir sağa bir sola dönüp dururuz. Olmadı sırt üstü, yüzükoyun yatarız. Belki de önceden hiç denemediğimiz pozisyonlara bürünürüz. Nafile…
            Uyuyamayız…
            Uykumuz bir kere uçmuştur başka diyarlara, zihnimize o kemirici düşünce kurdu girdiğinden. Çünkü uyku sevmez ortağı kıskançtır. Zihnimizde o düşünce kurdu olduğu sürece uyku geri gelmez. Tabii biz uykuya vuslata hasret…
            Uyuyamayız…
            Neler geçmez ki aklımızdan? Dedim ya olmadık şeyler. Vadesi gelmemiş alacak – vereceklerimiz. Birde şüphe tebelleş olur başımıza. Alacağımızı ya alamazsak. Vereceğimizi ya veremezsek. Normal şartlarda hayatın normal seyrinde gerçekleşecek olayları aklımıza giren şüphe sayesinde tersine bir düşünceyle kendimize yaptığımız harakiriye dönüştürürüz.
            Uyuyamayız…
            Yolda karşılaştığımız ve hiç tanımadığımız, büyük olasılıkla bundan sonrada hiçbir zaman görme ihtimalimizin olmadığı kadın yâda erkek gelir aklımıza. Dakikalarca o birey hakkında yorum yaparız…
            Uyuyamayız…
            Aşklarımız, dostlarımız, düşmanlarımız; daha pek çok şeyle meşgul olur zihnimiz. Bütün bu olanların sonunda uyku bir türlü gelmez.
            Ve biz uyuyamayız…
            Sabaha beş kala işini bitirmiş düşünce kurdunun zihnimizi terk etmesiyle gelen uykuyu kısacık misafir ettikten sonra güç bela uyanır ve işimize gücümüze gideriz. Bu seferde yaşayacağımız berbat bir gün kollarını açmış bizi beklemektedir.
            Rastgele…