3 Mayıs Türkçülerin Bayramıdır. Allah onlardan razı olsun, Ülkü Ocakları bu anlamlı günü her yıl çeşitli etkinliklerle kutlarlar. Sokağa çıkıp insanlara sormaya kalksanız, bundan haberdar olanların sayısı hazindir, yüzde 3-5'i geçmez. Böyle duyarsız bir toplum olduk. Özellikle gençlerin her konuda olduğu gibi, milli konulardaki bilgisizliği ve ilgisizliği beni kahrediyor.
Önce, 3 Mayıs Türkçüler Bayramı'nın tarihçesini anlatalım: 3 Mayıs 1944 tarihinde, tek parti iktidarı, Ankara Ulus'da yapılan hayli güçlü ve şiddetli protesto gösterileri üzerine; 23 siyasetçi ve bilim adamını, Türkçü, Turancı ve gizli örgüt üyesi oldukları gerekçesiyle tutukladı. Tabutluk denilen beton hücrelere atılan, Nihal Atsız, Alpaslan Türkeş gibiler günlerce işkence gördüler.
İsmet İnönü'nün “ Vatanımızı, ırkçı ve Turancıların fesatlarına karşı kudretle müdafaa edeceğiz.” Sözüyle düğmeye basıldı. 23 ünlü isme, 'Turancılık' davası açıldı. Almanya'dan maddi destek almak ve gizli örgüt kurmakla suçlandılar. Beton tabutluklara konuldular. 10 yıl ağır hapisle yargılandılar. Bu utanç verici yargılama hepsinin beraati ile sonuçlandı.
Türkiye'de zaman zaman her kesimden insan, otoriter hükümetlerin baskıcı muamelelerine maruz kalmıştır. İster Türk, Kürt, Ermeni, Rum, Sünni Müslüman, Alevi, lâik, ateist, dindar olsun fark etmememiştir. Otoriterler kendilerine tehdit olarak gördüklerini, önceleri dost oldukları halde, düşman ilân etmekten çekinmemişlerdir. Son örneğini günümüzde “ Hizmet Hareketi” ne uygulanan haksız ve acımasız muamelede görmekteyiz.
İlginçtir ki; bundan tam 70 sene önce bir zamanların dost Türkçüleri daha sonra düşman ilân edilmişlerdir. Aşağıda, sizlere saygıdeğer okurlarım; bir zamanlar devletin gözdesi olan Türkçüler'in ibretlik hikâyesini anlatacağım:
1930 yılından itibaren, iktidar tek partili bir sistemi benimsedi. Çok partili sistem terk edildi. Başta Serbest Cumhuriyet Fırkası (Bşk.Fethi Okyar) olmak üzere siyasi partiler ve Türk Ocağı gibi üyesi çok olan dernekler kapatıldı. Muhalefet tamamen susturuldu. Basına ve yayın faaliyetlerine sıkı sansür uygulandı. Artık otoriter bir devlet partisi ve rejim vardı. Bu gelişmeler uğruna Türkçüler, hükümete karşı muhalefetlerini şiddetlendirdiler. Türk Talebe Birliği (sonraları Milli Türk Talebe Birliği 'MTTB' adını olan bu güçlü milliyetçi akım çok sayıda aydın Türk Milliyetçisinin yetişmesine vesile olmuştur.) etrafında toplanan Türkçüler, iktidara karşı geniş halk kitlelerinin desteğini alarak büyük mitingler düzenlediler. Nihal Atsız, bu dönemde, Türkçüler'in lideri olarak ün kazandı. Reha Oğuz Türkkan, Orhan Seyfi Orhon ve Rıza Nur gibi aydınlar takibata uğradılar. Bu aydınların içinde yurt dışındaki Türklerle ilgilenenler de vardı.
Türkçüler'in dış güçlerin hizmetine giren kuklalar olduğu, masum gençleri kandırdığı ve maceraya attığı iddiası kamuoyuna anlatıldı. Hükümete yakın gazeteler, Türkçü muhalefete binbir türlü iftiralar attılar. Hüseyin Cahit Yalçın iyice ileri giderek Tanin Gazetesinde 'ırkçılar, Müslüman olamaz' tarzında yazılar neşretti. Falih Rıfkı Atay gibi hükümetin adamları ağır yazılar kaleme aldılar.
Hükümet de Türkçüler'i hızla devlet kadrolarından tasfiye etmek için haklarında soruşturmalar açtı. Görevden uzaklaştırdı, tutuklattı ve hapse atarak türlü işkenceler yaptırttı. Bu yıllar Türkçüler için kâbus oldu.
İSMET İNÖNÜ TÜRKÇÜLER'in İPİNİ ÇEKTİ..
Hükümet; mason, solcu ve komünistleri önemli makamlara tayin etmeye başladı. Konjoktürün değişmesiyle, Nihal Atsız ve etrafındaki Türkçüler tutuklandı. Türkçüler, devlete değil, hükümete karşı olduklarını, söylemelerine rağmen, rejim düşmanı ve gerici olarak yaftalandılar.
3 Mayıs 1944 günü Ankara'da yapılan protesto gösterisi hükümeti çok endişelendirdi. Göstericilerin Başbakanlığa yürümesi üzerine olaylar çıktı. Polis gençlere çok sert müdahelede bulundu. 165 kişi tutuklandı. Gençlerin çok da şiddet içermeyen bu eylemi, Milli Şef'e ihtilâl gibi yansıtıldı.
Günümüze gelirsek; gerek Başbakan'ın Ermeni özrü, gerekse daha büyük tehlikelere gebe olan Güneydoğu'muzdaki Kürt hareketinin ve temsilcileri konumundaki seçilmişlerinin, son zamanlarda  özerk meclis, kürk bayrağı gibi kabul edilemez hususlar olan konularda; Türk Milliyetçileri'nin sessizliği beni kahrediyor.
“ Ey Türk, titre ve kendine dön!”