Yaşadığımız şu güzel ilçede insanın en önemli isteği sağlıklı olmaktır. İnsan sağlıklı ve sıhhatli olduğu sürede yapılması gereken işlerini yapar, hayatına devam eder. Fakat elinde olmadan hasta da olabilir. Vücudu çeşitli nedenlerden dolayı rahatsız olur. Örneğin; Kan basıncıyla ilgili tansiyon denilen kalp hastalıkları vardır Tansiyon düşüklüğü veya yüksekliği anlamındaki kan basıncı düzensizlikleri hem kalbi, hem damarları ve böbrekleri, hem de vücudun bütün noktalarını olumsuz yönde etkiler. Kalben vücut dokularına yayılan kan basıncına büyük, dokulardan kalbe dönen kirlenmiş basıncına da küçük tansiyon adı verilir Çok çeşitli sebeplere bağlı olarak, hassas bir denge ve düzende yaratılan bu sistem bozulduğu zaman, kalp yorulur, böbrekler bozulur, damarlar sertleşir, vücudun her bölgesinde arızalar görülmeye başlar. Her şeye rağmen tansiyon hastalığına yakalanmışsa insan, doktor kontrolünde uygun ilâçlar almalıdır.
 
Mânevî kalbin hastalanmasına sebep olanlar ise; günahlar, isyanlar ve inkârdır. En tehlikeli hastalık da budur. Çünkü maddî kalbin hastalıkları nihayet bu dünyevî hayata zarar veya son verir. Mânevi kalbimizin hastalanması ise, ahiret hayatımızın ateş olmasına sebep olur. Günahlarımız kalbimize işler, karara karara, imanımızı karartır. Cenâb-ı hak Kur’ân-ı Kerim’inde “Doğrusu, onların kazandıkları günahlar, birike birike kalplerini kaplayıp karartmıştır” diyerek dehşetli bir sonucu haber vermektedir.
 
Bu konu çok önemli olduğu için, İslam alimleri bizlere güzel tavsiyelerde bulunmuşlar ve günah hastalıklarından kurtulmanın yollarını bildirmişlerdir. Bununla ilgili yaşanmış bir olay anlatılır.
 
Bayezid-i Bestamî hazretleri. Büyük velilerden. Bir gün tımarhanenin önünden geçiyor. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla bir şeyler dövdüğünü görüyor:
-Ne yapıyorsun?
Hizmetçi: -Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum.
-Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin?
-Hastalığını söyle.
-Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum..
-Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilâç hazırlıyorum..
Parmaklığın arasından konuşulanları duyan bir deli, (!) Bayezid-i Bestamî hazretlerine:
-Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim, diye seslendi.
Bayezid-i Bestamî hazretleri, delinin yanına sokularak:
-Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? dedi.
Deli (!) şu ilâcı tavsiye etti:
-Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır... Kalb havanında tevhîd tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, göz yaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir... Akşam-sabah bol miktarda ye... O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz, dedi. Bu güzel ilâcı öğrenen Bayezid hazretleri:
-Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler, deyip oradan ayrıldı.
 
Bu ilâç, halen günah hastası olanlara tavsiye olunmaya değer bir ilâçtır. Bu formülü uygulamakla beraber; günah hastalığından kurtulabilmek için, Kur’an-ı Kerimin açıklamalarını kalbimize sindirmemiz, Peygamber Efendimizin hayatını örnek almamız ve özellikle Rabbimizin bizi her an görüp gözettiğini unutmamamız gerekir.
 
Nisa Suresi 31.Ayette Rabbimiz; “Eğer yasaklandığınız büyük günahlardan kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere yerleştiririz.” Buyuruyor.
 
Çok hassas bir denge ve düzen içinde yaratılan maddi ve manevi kalbimizin sahibinin emir ve yasaklarına göre yaşamaya gayret edelim. Nefsimiz bizi kötü işlerle meşgul ederse, biz de nefsimizi mübah ve helal işlerle meşgul edelim. Ve günah hastalıklarından kurtularak dünya ve ahrette huzurlu olalım.
Rabbimiz günah hastalığından kurtulmada, yar ve yardımcımız olsun.