Kurtuluş Savaşı öncesinde, vatanı kurtarmak için biraya gelip el ele mücadele veren M. Kemal ve silah arkadaşları Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy gibi komutanların yolları, Cumhuriyetin ilanından bir süre önce ayrıldı. Ne oldu da bu kader arkadaşları ile görüş ayrılığı oluştu?  
Lozan Konferansının toplandığı günler. İsmet Paşa ve Türk Heyeti Lozan’da. Aynı gün Vahdettin İngilizlere sığınmış, Malta’ya doğru yola çıkmış. Kurtuluş Savaşı boyunca milli mücadeleye destek değil, engel olmak için çaba harcadığından, Türk ulusuna hesap vermekten kaçıyor.
Lozan’da kıyametler koparken Başbakan Rauf Bey, M. Kemal’i Refet Paşa’nın Etlik’teki bağ evine akşam yemeğine davet eder. Rauf Bey, Moskova Büyükelçisi Ali Fuat Paşa’nın da yemekte bulunması için Gazi’nin onayını alır. Gazi, Rauf Bey, Refet Paşa, Fuat Paşa akşam sofrada buluşur. Hatır sorulur. Yemeğe başlamadan Rauf Bey Gazi’ye döner:
Kemal” der, “Davetimizi kabul edip geldiğin için teşekkür ederiz. Yemeğin yanı sıra seninle baş başa konuşmak istediğimiz bir konu var, bugün seninle o konuyu da konuşmak istiyoruz.”
M. Kemal söylenecekleri tahmin eder. Ancak bozuntuya vermez. “Buyurun, konuşalım !” der.
Rauf Bey: “Kemal! Bu Meclis senden korkuyor, o yüzden sana gelemiyor, tüm şikâyetler başbakan olarak bana geliyor…” Gazi şaşırır, belli etmemeye çalışır,
“Neyimden korkuyorlarmış?” Rauf Bey konuya doğrudan girer:
Senin cumhuriyeti kuracağından korkuyorlar. Dedikodular giderek yayılıyor. Eline fırsat geçse, senin padişahı bile bu ülkeden kovacağını söylüyorlar.” Rauf Bey devam eder:
Kemal! Bu vatan tehlikeye düştü, işgale uğradı. En çok sen çaba gösterdin, kurtardın, biz de sana yardım ettik. Vatan kurtuldu. Bize göre emaneti sahibine’ iade etmenin zamanı geldi.”
Gazi yemeğin bir bahane olduğunu anlar: “Peki, Sultan Vahdettin için sen ne düşünüyorsun?” diye sorar. Rauf Bey:
“Kemal, benim babam padişahın baş mabeyinliğini yaptı. Boğazında padişahın ekmeği var. Şimdi o ekmek benim gırtlağımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem. Dinî terbiyem nedeniyle padişaha bağlıyım. Kaldı ki, bu millet yüzyıllardır mutlakıyet yönetimine alıştı, cumhuriyete değil”.
Gazi’nin yüz hatları gerilir. Refet Paşa’ya döner; “Sen ne düşünüyorsun Refet?” der. Refet Bey:
Aynen Rauf Bey gibi düşünüyorum, Paşam!” diye yanıtlar. Gazi, masadaki Fuat Paşa’ya:
“Vahdettin konusunda senin görüşün Fuat?” diye sorar. Fuat Paşa Gazi’nin Harbiye’den sınıf arkadaşıdır. Dostlukları daha derindir. Fuat Bey;
Paşam, biliyorsunuz uzun süredir Moskova’dayım, duruma vakıf değilim, izin verin birkaç gün düşüneyim, yanıtımı sonra veririm! der. Yani o bile, “Kemal, ben senin arkandayım!” diyemez. Masada olmayan Kazım Karabekir Paşa ise Erzurum’da telefonun öbür ucunda, bu toplantıdan çıkacak kararı bekliyordur. Gazi:
Benden ne yapmamı istiyorsunuz?” der. Rauf Bey:
Yarın kürsüye çık, bunları yapmayacağına söz ver!” diye yanıtlar. M. Kemal:
Bana bir kâğıt verin.”
Bağ evinde gece yarısı kâğıt bulamazlar, içtiği sigaranın kapağını yırtar ve arkasına hırsla yazar:
Günü geldiğinde Padişahla ilgili kararı en yüce organ olan TBMM verecektir. Bu sizi ve Meclisi tatmin eder mi? Bunu yarın çıkıp okursam, sizce Meclis tatmin olur mu?” diye okur.
Hah, işte bu olur. Bunu çık yarın kürsüden oku!”,der, Rauf Bey.
Komutanlar rahatlar. Meclisten padişah aleyhinde bir karar çıkmayacağına emindirler. O gün Gazi yollarını bu arkadaşlarından ayırmak zorunda olduğunu görür. Ertesi gün kürsüye çıkar, yazdığını aynen okur. 1921 Anayasasına göre seçimler iki yılda bir yapılacaktır. Meclis 23 Nisan 1920’de açıldığına göre, seçimleri yenileme zamanı gelmiştir. Doğal olarak seçimlere gidilir. Komutanlar yeniden endişeye düşer:
Ya, Kemalist bir Meclis gelirse!”
Yeni bir plan kurulur. M. Kemal’i Meclis’e sokmayacaklardır. Seçim Yasasını değiştirmeye karar verirler. Buna göre milletvekili adayının doğum yeri Misak-ı Millî sınırları içinde olacak ve aday, adaylığını koyduğu yerde en az beş yıl oturmuş olacaktır. Birincisi Selanik Misak-ı milli sınırları dışındadır. İkincisi, M. Kemal cepheden cepheye koşmaktan hiçbir yerde sürekli beş ay oturamamıştır. Hedef bellidir. Bu yasa M. Kemal için hazırlanmaktadır. Hem de en yakın silah arkadaşlarınca. Bu önerge verilince, kürsüye zorla çıkar ve başlar konuşmaya:
Doğum yerim Selanik’i devlet tek kurşun atmadan Yunan’a verirken, bu millet bilsin ki ben diğer bir yurt köşesi Derne’de savaşıyordum. Hiçbir yerde 5 yıl oturamadım. Otursaydım, Bingazi, Derne, Sina, Filistin, Çanakkale, Kafkaslar ve Sakarya’da olamazdım. Oralarda olamasaydım, bu efendilerin de doğum yerleri, Misak-ı Millî sınırları dışında kalırdı. Şimdi millete soruyor, yanıtını milletten bekliyorum. Bu önergenin sahiplerini buraya gönderen millet onlar gibi mi düşünüyor?
            Ancak millet onlar gibi düşünmez. Çektikleri telgraflarla olayı protesto ederler, önerge geri çekilir, M. Kemal Ankara’dan milletvekili seçilerek Meclis’e girer, Cumhuriyeti kurar. Saygılarımla, hoşça kalın.