Ey mukaddes ve geniş Altay’ın yargı yeri! Güttüğümüz sürülere bereket ver!”
 
 
Dibekçiler Çal Dede Mahyası için geçtiğimiz yıl çalışmalara başladığımızdan bu yana yüzlerce yıllık bir geleneğin nasıl günümüze kadar ulaştığına defalarca şahit oldum. Ve Anadoludaki kültürün, medeniyetin temel taşlarının tarih boyunca nasıl da yürekten yüreğe bir nakış gibi işlendiğini gözlemledim.
 
Bizler çoğu zaman gündelik hayatımızın oldu bittileri içinde kendimizi unutur, kimi zaman da siyasetin gittikçe çözülmez bir düğüm haline gelen kısırlıklarında gözlerimizi görmez, ellerimizi tutmaz, dilimizi söylemez kıldığımızın farkına varmayız.
 
Oysa Çal Dede koskoca bir şehir olarak sırtımızı dayadığımız dağların zirvesinde kaybettiğimiz değerlerin gür bir sesi olarak varlığını bizlere hissettiriyor her daim. Onu anlamak için kalp gözümüz ile bir an olsun gündelik işlerimizden, didişmelerimizden başımızı kaldırıp zirveye doğru bakmamız yeterli.
 
O bize, dik ve onurlu durmanın ne demek olduğunu ve nasıl dik durulması gerektiğini yüzyıllardır haykıran bir ulu aslında…. Çal Dede, her türlü saldırıya, asimile olmaya ve unutturulmaya karşın birlik olmanın dirlik olmanın kısılamayan özgün sesi…
 
Çal Dede, Munis Armağan Hocamın deyimi ile Anadolu’nun gerçek kimliği, gerçek tarihi olarak karnımızı doyurduğumuz, hürriyetimizi yaşadığımız bu toprakların “bölge bölge, dağ dağ, yayla yayla, tepe tepe, ve mezar mezar” işaretlerine rastlanan kazınmaz bir nişanesi.
 
O, yüzyıllar öncesinden “Ey mukaddes ve geniş Altay’ın yargı yeri! Durmadan kısmet veren Altay! Bizi yıpratmamak için hüküm veren Altay! Saçları ağarmış ihtiyarlarımıza istihbarat sağlayan Altay! Yer ve denizler yaratıldığı zaman ata babalarımızın takdis ettiği Altay!, kirpiklerimize yaş düşürmesen ne olur? İyi hüküm göndersen ne olur? Kesilmeyecek kısmet biçip versen ne olur? Ey beşik canını yaratan..! Güttüğümüz sürülere bereket ver!” yakarışının sesimiz kısılana dek “AMİN”denilesi duası…
 
Ama ne acıdır ki, Çal Dede tarihten dışlanmak istenmiş hep. İşte bu nedenledir ki, eskiden Anadolunun bir çok yerinde olduğu gibi Tire’mizin de diğer köylerinde yapıladuran  mahya kutlamaları birer birer kaybolmuş. Şimdi elimizde sadece Dibekçiler köyündeki Mahya kalmış… Onu da yitirdiğimizde açıklıkla ifade edeyim ki,  korkarım kendimizi yitirmiş olacağız.  
 
Böylesine yüce bir gerçeğin ve kavramın resmi tarihten kimlerin ve ne amaçla dışladığını bilmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Acaba Çal Dede, tarih boyunca yerleşik iktidarlar daha doğrusu halkın sırtında yaşayıp da halkı insan yerine koymayan, halk için halka rağmen kararlar veren sistemin karşısında duran bir halk önderi miydi ?
 
Elimizdeki tarih bilgileri bize bu anlamda net bilgiler vermese de, bu gün Çal Dede’nin ifade ettiği anlamlara o kadar çok ihtiyacımız var ki, Anadolu’nun her bir köşesinde kutsanan değerlerimizi yeniden gün yüzüne çıkarıp onlara sıkı sıkıya bağlanmaktan başka çaremiz kalmadığı kanısındayım.
 
Bu yılki Çal Dede mahyası için Tire Kültür Derneğinin Dibekçiler köylüsü ile yaktığı meşale hepimize yeni ve güçlü umutlar verdi. Toplumun her kesiminden yapılan katkılar bizlere yüzyıllar boyunca devam edecek bir saygının ve kutsamanın habercisi gibiydi. Zira bu tür kavramlara katkı sağlamak, halk tabiriyle delikanlı adam işidir. Spora, konserlere veya başka bir etkinliğe katkı sağladığınızda basında çarşaf çarşaf yer aldığınız gibi bilinmeyebilirsiniz. Ama Çal Dede’nin ifade ettiği anlam siz haberdar olmasanız da her zaman hayatınızı düzene sokar…
 
Ben Tire Kültür Derneği adına Çal Dede mahyasına katkılarını esirgemeyen ve dağın zirvesindeki zorlu ve büyük buluşma için elinden gelen desteği sağlayan herkese sonsuz şükranlarımı sunuyorum.
 
Bu kutlu yürüyüşte yerini almak isteyen herkesi yıllardır sırtımızı dayadığımız dağların vefa, güven, onur, birlik ve metanet kokan zirvesinde buluşmaya davet ediyorum.
 
Yolculuğumuz 08 Ağustos Pazar günü saat 08.00 ‘de Tire Cumhuriyet meydanından başlayacak…
 
Haydi Tire’liler kenetlenmek için büyük bir gün daha sizleri bekliyor.