59 yaşındaki öğretmen emeklisi Tuncay Öcalan, Türklerde, Osmanlı’dan günümüze uzanan ‘Sedef Telkari’ sanatını 50’inden sonra öğrenmeyi başardı. Öcalan, Tire’de emekli olduktan sonra açtığı mütevazı atölyesinde sadece hobi amaçlı olarak sürdürdüğü ‘Sedef Telkari’ işlemeciliğini yaşatıp, geleceğe taşımak istiyor. Sedef Telkari’yi, sedef ve gümüş telin özgün motiflerle bezenerek ahşap üzerinde hayat bulmuş şeklidir” diye tanımlayan Öcalan hiç aklında yokken ustalığa kadar uzanan ilginç hikayesini anlattı.
Her ne kadar kendini ‘usta’ olarak tanımlamasa da, aslında hiç aklında yokken kendini ‘Sedef Telkari’ ustası olarak buluverdi. Tireli emekli öğretmen Tuncay Öcalan’dan bahsediyoruz. Hayatının büyük bir bölümünü sınıf öğretmeni olarak çocuklara adayan Öcalan, yıllar yılar sonra içindeki gizli kalmış ustayı keşfetti. 50’sinden sonra başlayan ‘Sedef Telkari’ aşkına ‘dur’ diyemeyen emekli öğretmen geçmişten geleceğe uzanan tarihi sedef ve tel işlemeciliğine gönülden bağlandı. Sedef Telkari’yi, sedef ve gümüş telin özgün motiflerle bezenerek ahşap üzerinde hayat bulmuş şeklidir” diye tanımlayan Öcalan ilginç hikayesini anlattı.
Tuncay Öcalan kimdir?
1964 yılında Tire’de doğdum. Çocukluğum ve gençliğim babamın işlettiği fırında geçti diyebilirim. Lisenin ardından yüksek okulu bitirip sınıf öğretmeni oldum. Uzun yıllar, Anadolu’nun çeşitli kentlerinde görev yaptıktan sonra memleketim Tire’de çok sevdiğim öğretmenlik hayatımı noktaladım. Emekli olduktan sonra hiç sıkılmadım. Aslında, ‘Sedef Telkari’ sanatı hayatımda yeni bir sayfa açtı.
‘Sedef Telkari’ sanatını tanımlar mısın?
Sedefçilik, dünyanın farklı bölgelerinde görülen bir sanat dalı olarak biliniyor. Gelişkin ve yaygın örneklerini Osmanlı döneminde de bulmak mümkün. Sedef, bazı deniz hayvanlarının kabuğundan elde ediliyor. İşlemeciliği ise ahşabın yüzeyine açılan oyuk ve çukurların belirli yapıştırıcılar yardımıyla etrafına yerleştirilen tellerle sabitlenmesini şeklinde yapılıyor. Köklü bir tarihsel geçmişe sahip olan telkari, inceltilmiş gümüş tellerin estetik formlara dönüşecek şekilde birleştirilmesine dayalı bir el sanatıdır. Türkiye’de ağırlıklı olarak Gaziantep yöresinde ve Suriye’nin Şam kentinde bu işin dünyaca ünlü ustaları bulunuyor. Günümüzde klasik işlemeciğin yanı sıra modern takı, obje ve aksesuarlara da uygulanıyor.
Peki, ‘Sedef Telkari’ ile nasıl tanıştın?
Yıllar yıllar önceydi, bir gün İzmir’in meşhur Kemeraltı çarşısında gezerken bir dükkanın vitrininde sedef el işlemeleri gördüm. O kadar hoşuma gitti ki anlatamam. Vitrinin başında dakikalarca büyülenmiş gibi kalakaldım. ‘Acaba bunu nasıl yapıyorlar?’ diye düşündüm. Sedef Telkari işlemeciğini bulduğum her kaynaktan araştırmaya başladım. Her edindiğim yeni bilgi bende daha da merak uyandırdı. Sonra, günlerden bir gün Kemeraltı’nda Kültür Bakanlığı’nın Sedef Telkari ustalarından Mehmet Ağca ile tanıştım. Bu aşamadan sonra Mehmet usta adeta benim hayat felsefemi değiştirdi.
Öğrenmeye karar verdiğinde süreç zorlu olmadı mı?
Onunda çok ilginç bir hikayesi var. Mehmet usta, İzmir’de bu işi yapan yegane usta. O zamanlar işyeri Kemeraltı’ndaydı. Şimdi ise Menderes ilçesine taşındı. Cesaretimi topladıktan sonra ustanın kapısına dayandım. Selamlaştıktan sonra, ‘Ben bu sanatı öğrenmek için sizde kurs almak istiyorum’ dedim. Sonradan çok sıkı bir dostluk kurduğum Mehmet usta benimle aslında çok ilgilenmiyormuş gibi yaparak, “Olur ama haftada 500 liranı alırım, kurs da yaklaşık 3 ay sürer” dedi. Ben ise ailemle birlikte Tire’de yaşadığımı ve İzmir’de o kadar uzun süreyle kalamayacağını belirttim. Sonunda kendisiyle el sıkışıp, kurs günlerinde anlaştık.
Kursiyerlik sürecinde neler yaşadınız?
Artık, Mehmet ustanın öğrencisiydim. İlk gün o kadar heyecanlıydım ki sabah erkenden dükkanın kapısına dayandım. Ancak dükkanı kapalıydı, kendi kendime ‘olsun beklerim’ dedim. Ama ne beklemek saatler geçti… Mehmet usta dükkanı ancak akşam saatlerinde açtı. Beni kapını önünde görünce de ‘Çok mu bekledin?’ diye sordu. ‘Evet ustam’ diye sakin bir ses tonuyla yanıt verdim. ‘Gel bakalım içeriye’ dedi. Cebinden anahtarları çıkararak masanın üstüne koydu. ‘Bir daha beklemek istemiyorsan al anahtarları sabah sen aç’ dedi. Oysa daha yeni tanışmıştık, bana gösterdiği güven karşısında o kadar şaşırmıştım ki, ‘Ustacım, dükkanda maddi açıdan çok pahalı el işleri var, yeni tanıdığımız birine nasıl güveniyorsunuz?’ diye sorduğumda yanıt bile verme gereği duymadı.
Mehmet usta ilginç biriymiş, devamında neler yaşadınız?
Tire’de ikamet ettiğim için aslında düzenli kurs alamadım. Neyse, ertesi gün dükkanı açtım o ise yine akşam saatlerinde işyerine geldi. Kendisine, anahtarı uzatarak Tire’ye döneceğimi ve yarın dükkanı açamayacağımı söyledim. Cebimden ilk hafta kurs ücreti olan 500 TL’yi çıkararak masanın üstüne koydum. Mehmet usta, masanın üzerine bıraktığım paraya bile bakmadı. Sadece,‘Al o parayı cebine koy’ dedi. Israr ettim yine almadı. Ben senin azmini sınamak istedim. Bu işe gerçekten meraklı mısın anlamak istedim. Benim parayla pulla işim yok’ dedikten sonra bana yarım metre tel ile birde meşe ağacından bir tahta parçası verdi. ‘Bu teli haftaya kadar buraya çak gel’ dedi. Belli ki kabiliyetimi merak ediyordu. Sonrasında kendisiyle çok sıkı bir dostluk kurduk. Aslında toplamda beş gün kadar kurs aldım. Gerisi hep sora sora, danışa danışa oldu.
Tire’de bu işi yapan başka bir usta var mı?
Tire’de, benden başka usta daha yok. Atölyemi, 5-6 yıl önce açtım. ‘Sedef Telkari’ işini sadece hobi amaçlı yapıyorum. Bu meslekten bu güne kadar hiç gelir elde etmedim. Yaptığım işleri ise arkadaşlarıma ve yakın akrabalarıma hediye ediyorum. Mesleği hevesli birilerine öğreterek, gelecekte yaşatmak istiyorum.
Malzemeler pahalı mı?
Okyanus sedefinin fiyatı oldukça pahalı. Ahşap olarak, meşe ve ceviz ağacı kullanıyoruz. Desen ve motif çizildikten sonra sedefler kesiliyor. Hataya yer yok. Ardından oldukça meşakkatli ve büyük bir dikkat isteyen süreç başlıyor. En basit iş 4-5 gün sürüyor. Yapacağımız işe göre bu süre 1 buçuk aya kadar uzayabiliyor.
‘Sedef Telkari’ işlemeciliği hangi ürünlerde kullanılıyor?
Son zamanlarda takılar ön plana çıktı. Aynı zamanda, bıçak sapı, tespih, ayna, silah kabzası, sandalye, sehpa, el aynaları, baston, dolap ve mücevher kutusu gibi günlük hayatta kullanılan eşyaları sayabilirim. Bana yıllar önce biri ‘sen ilerde ‘Sedef Telkari’ ustası olacaksın’ deseydi güler geçerdim. Ancak, mesleği öğrendiğim için kendimi çok şanslı ve mutlu hissediyorum. Son söz olarak da, ustaların ustası Mehmet Ağca’ya sizin kanalınızla buradan selam gönderiyorum.