YERELGÜÇ/BURCU TUNÇ

TÜRKİYE'DE YERLİ VE MİLLİ OLAN HİÇBİR ŞEY KALMAMIŞTIR. ARTIK TARIM DA YERLİ VE MİLLİ DEĞİLDİR  

Tarımdan Anayasaya kadar pek çok konuda Güleç’in sorularını yanıtlayan Milletvekili Altıntaş şu an ülkede yürürlüğe giren tarımsal üretim  politikaları ile ilgili olarak, “Covid salgınından sonra tüm dünyada ve ülkemizde özellikle tarımın çok stratejik bir konumda olduğu ve insanın hayatını sürdürebilmesi için ne derece önemli olduğu bir kez daha ortaya çıktı.Tarım ile ilgili olarak  AK Parti iktidarının 23 yıldan beri iddia ettiği gibi bir çalışma yapmadığı sahaya çıkıldığında anlaşılıyor. Bu iktidarın son birkaç yıldır en çok değindiği konu yerlilik ve millilik iken ne yazık ki Türkiye'de yerli ve milli olan hiçbir şey kalmamıştır. Artık tarımda yerli ve milli değildir.Üreticinin emeği hor görülmektedir. Mücadelesi boşa çıkarılmaktadır. Ve sonuçları tüketiciye yansımaktadır. Hiç durmadan katlanan gıda fiyatları insanları hayatından bezdirmiştir. Meseleyi bilmedikleri için ithalat yoluyla Türkiye'de gıda maddelerini ucuzlatacaklarını zannederek Türk tarımını ve Türk çiftçisini ithalat lobilerinin eline teslim etmişlerdir. Son örneklerden biri de Birleşik Arap emirlikleri ile yapılan anlaşma ile gümrüksüz tarım ürünlerinin ithalatına izin verilmesidir. Kararnamede yumurta, et, bitkisel yağ vs ithal edeceğiz diyorlar.Bu saydıkları Birleşik Arap Emirliklerinde üretilmiyor ki. İthalat lobileri başka ülkelerden aldıkları ürünleri Birleşik Arap Emirliklerine getirecekler ve onlarda bize satacaklar.Ülkemizin tüm kaynakları Hans’a, Igor’a  para olarak gitmektedir. Halbuki bunları Ahmet'e, Mehmet’e, Ali'ye vermemiz gereklidir. Şu an Türkiye'de tarımın pahalılığının en büyük sebebi tarım ürünlerinin ithal yolla getirilmesidir. Tarım ilacı, gübre ,tohum, saman, kasaplık hayvan vs tamamı ithaldir. Kurlar arttıkça bunlar da artmakta ve sürekli kurlar arttı fiyatlar da arttı denmektedir. Ulu Önder Mustafa Kemal'in bir sözü vardır’ Saban tutan el kılıç tutan eli yener’. Bu şu anlama gelir. İnsanınızın karnını tok, sırtını pek tutmalısınız. Oysa ülkemizde pahalılıktan geçinilememektedir. Buna iktidar ve muhalefet olarak dikkatlice bakıp, akılcı çözümler ortaya koymalıyız. Türkiye böyle akılsız bir modelle yönetilmeye devam ettikçe tarım ve tarımdan elde edilecek sonuçlar milletin hayrına olmayacaktır. Ülkemiz aslında bir ihracat cennetidir. İthalatın yapılması bazen zorunlu olabilir ama hasat mevsimine bile girmeden ithalat yaparsanız hasat olduktan sonra çiftçi ürününü satacak yer arar. Menderes havzası, Söke ovası işte bu noktalar dünyanın en iyi pamuğunu üreten merkezlerdir. Ama gidin görün ki çiftçinin pamuğu depolarda dururken biz dışarıdan pamuk iptal ediyoruz. Her şeyimiz varken ithalat cenneti bir ülke olduk. Örneğin bu havza hayvancılığın merkezidir. Türkiye'nin en büyük süt üretim merkezi bu havzadır. Ülkemizde çiftçilerin çok önemli bir bölümü bağ-kur primlerini ödeyemiyor. Bu insanlara özel statü vermezseniz, ürününü haraç mezat alıp satarsanız, bu insanlar neden üretsin? Büyükşehir yasası uygulanmaya başlandığında ülkede 40 bin  köy vardı. Şimdi ise 18 bin köy kaldı .Köy kendine özgü biri bir devlettir. Hepsinin adını mahalle koydunuz ve fütursuzca ortak mallarına, meralarına, kahvehanelerine, okullarına, Vakıf arazilerine çöküp satıyorsunuz. Bu yetmezmiş gibi sattığınız mallardan bir kuruş verip o köyün bir ihtiyacını karşılamıyorsunuz. Çiftçiye esir ve köle muamelesi yaparsanız onları küstürürsünüz ve sonuçlarını 85 milyon insan hep beraber çekeriz. Tarım mevzusu Türkiye'de ciddi bir problem, bir faciadır. Ülkeyi yönetenlerin bu konuda kendilerine gelen eleştirileri can kulağıyla dinleyip doğru uygulamaları ortaya koymalarını tavsiye ediyorum

Türkiye'de kanunla kurulmuş yarı resmi Sivil Toplum Kuruluşları; ister Esnaf Ve Sanatkarlar Odaları, ister Ziraat Odaları, ister Odalar Birliği vs bugün görevlerini hiçbir şekilde ifa etmiyorlar. Oturdukları koltuğu sahiplenmiş durumdalar. Üyelerinin hak ve menfaatini savunmak yerine iktidara eklenerek onların dümen suyunda gitmeyi kendilerine daha uygun bulmuşlardır” dedi.

TÜRKİYE'DE YERLİ VE MİLLİ OLAN HİÇBİR ŞEY KALMAMIŞTIR. ARTIK TARIM DA YERLİ VE MİLLİ DEĞİLDİR

EĞER GAYRİSAFİ MİLLİ HASILANIN % 18'İNİ TOPLAYIP HALA BU İŞİ İDARE EDEMİYORSANIZ NEREDE YANLIŞ YAPTIK DİYE DÖNÜN KENDİNİZE SORUN

5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu Ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda değişiklik yapılmasına dair verdikleri kanun teklifi ile ilgili olarak, “Memurlara verilen seyyanen zammın emeklilere verilmesini önerildi ama bütçe imkanlarının sınırsızlığı bahane edildi ve bu zam 2024 bütçesine atıldı. Ücret bir insanın hakkıdır. İster çalışsın, ister emekli olsun. Bugün bu iktidarın lütfuna bırakılmıştır. İşçiyi ,memuru, emekliyi enflasyona ezdirmem diyorsunuz. Halbuki bu enflasyonun sebebi sizsiniz. Düzgün bir mali ve ekonomik sistemle ülkeyi idare edemiyorsunuz. İsraf diz boyu. Milletten topladığınız parayı har vurup harman savuruyorsunuz. Sonra enflasyonu vatandaş çıkarmış gibi vatandaşı ezdirmem diyorsunuz. Eğer gayrisafi milli hasılanın % 18'ini toplayıp hala bu işi idare edemiyorsanız nerede yanlış yaptık diye dönün kendinize sorun” dedi.

GAYRİSAFİ MİLLİ HASILANIN % 18'İNİ TOPLAYIP İDARE EDEMİYORSANIZ YANLIŞLARI KENDİNİZE SORUN

ANAYASADA NEYİ DEĞİŞTİRMEYİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

 Anayasa değişikliği ile ilgili olarak Amerikalılar çay protestosu ile bir kere anayasa yaptılar bir daha anayasa değişmedi. İngilizler halk ve kral arasında Magna Carta Antlaşması yaptı. Sandıkta millete hesap veririm bir de Allah hesap veririm derseniz anayasanızı kökten reddediyorsunuz demektir. Bugün Türkiye'de bir tek yürütme var. Yargı, yasama iktidara bağlanmış durumda. Anayasa ile ilgili olarak benim düşüncem Türkiye'nin esas anayasasının 1924 anayasası olduğudur. Bu anayasa önce 60 ihtilalinde sonra 80 ihtilalinde değiştirildi. Sonra 1994 tarihinden itibaren parlamentoda değiştirildi.2002 yılında AKP'nin iktidara gelmesi ile birlikte 3 defa referandumda, 9 defa da parlamentoda olmak kaydıyla aşağı yukarı 122 ile 124 maddede değişiklik yapıldı. Peki yeni getireceğiniz anayasada ne yazacaksınız? Neleri değiştireceksiniz? Tarikat ve Cemaat yurtlarında tacize uğrayan çocukları korumak için, küçük yaştaki kızların evlendirilmesini engellemek için, emeklilerin maaşlarını arttırmak, tarımın problemlerini çözmek için anayasa değişikliğine ihtiyaç yok. Ama Cumhurbaşkanına çok yetki verdik onların bir kısmını meclise,millete iade edelim derseniz o anayasaya sözüm yok. Türkiye'deki il sayısını 100 yapalım diyorsunuz.Yapsanız ne elde edeceksiniz? Hadi yaptınız bunlar için de anayasa değişikliğine gerek yok. Ama Anayasanın ilk üç maddesine itirazınız varsa çıkın millete söyleyin. 2016’da bir yasa çıkardınız. Devlet dairelerinin tabelalarından T.C’leri çıkarttınız. T.C.’den neden bu kadar rahatsızsınız? Ne yapmayı düşünüyorsunuz? Çok etnik, çok dinli, federatif yapıya mı geçeceksiniz? Bunlar çok yanlış işler. Bu ülkede herkes zaten özgürdür. Bu ülkede dil, din, ırk ayrımı olmadan herkes kanun önünde eşittir. Anayasa bir ülkenin kurucu vesikasıdır. O vesikada devletin şekli, usulü, nizamı tarif edilir ve bireyin hakkını devlete karşı korur. Biz demokrasiden asla vazgeçmeyeceğiz. Madem bu ülkede farklı dinlerden insanlar olacak bu ülkenin laik olması da şarttır. Laiklikten de vazgeçmeyeceğiz. Peki soruyorum hala anayasada neyi değiştirmeyi düşünüyorsunuz? dedi

ANAYASADA NEYİ DEĞİŞTİRMEYİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Editör: Gülçin Kargaoğlu