Bugün sizlere toplumun kişilerce nasıl yönlendirildiğinin güzel bir örneğini sunacağım. Bu yazımı 17 Temmuz 2013 tarihli Milliyet gazetesinde yer alan Sayın Mehmet Tezkan’ın “Zehra ile Ali’nin Öyküsü” makalesinden derleyerek yazıyorum. Malum olduğu üzere biz bazı gazeteleri okur, bazılarını okumayız. Eğer lütfedip de bu yazımı okursanız ülkemizde nasıl bir çelişki yaşandığını göreceksiniz.

Burada 2 kişi var. Biri Eskişehir’de park eylemleri sırasında dövülen ve ölen üniversite öğrencisi Ali Hataylı. Diğeri 1 Haziranda Kabataş İskelesi önünde başörtülü olduğu için tacize uğradığını iddia eden Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu'nun gelini Z. D.

Önce Z.D. olayına bakalım. Gezi eylemleri sırasında İstanbul’un Kabataş semtinde başörtülü diye bir grubun saldırısına uğradığını iddia ediyor. İddiasına göre kendisine saldıran 70-100 kişi Z.D.’yi acımasızca dövmüş, yere düşünce üzerine işemişler. Olay sonrası Z.D. hastaneden rapor almış. Olay kayınbabasının siyasi gücünün de etkisiyle anında Ankara’ya iletilmiş.

Olayı Türkiye’ye ilk olarak Başbakan “Başörtülü kızımıza saldırdılar.” diyerek duyurmuş. Başbakan söyler de yandaş medya durur mu? Olayın üstüne balıklama atlayıp manşetlere taşımış. Z.D.’nin yüzünü göstermeden röportaj yapılmış, başından geçenler anlatılıp Gezi olaylarının simgesi ilan edilmiş. Saldırının üzerinden 40 gün geçtiği halde Z.D. dillerden düşmüyor. Her TV programında, siyasi toplantıda anılıyor. Saldırganlar “Elleri Kırılsın” diye beddualar edilip lanetleniyor.

Peki, olayın Z.D.’nin anlattığı dışında tanığı, görüntüleri var mı? Orada duralım. Onlarca MOBESE kamerası var ama tek bir kare görüntü yok. Kabataş’tan Dolmabahçe’ye veya Kabataş’tan Tophane’ye yürürken ona buna saldıran 70-100 kişilik grubun görüntüsü ve Z.D.’ye saldırının görgü tanığı da yok. Olay hakkında, sürekli eleştirilen İstanbul Valisi de “Böyle bir görüntü görmedim.” diyor. Yani en ufak bir görüntü, fotoğraf, cep telefonu kaydı, görgü tanığı, ipucu yok.

Bu arada Z.D. olayına ilişkin bir mail gönderilmiş. Olay Z.D.’nin anlattığından farklı. Gösteri yapanlar dağıttıkları bildiriyi yırtıp atan, ardından "yediğiniz ekmeğe pisliyorsunuz" diye laf atan Z.D. ve yanındaki bir kadınla tartışmışlar. Kadınlardan biri "hepinizle görüşeceğiz, bu son zamanlarınız" demiş. Gösterici bir bayan da “M. Kemal'in ülkesinden sen kimi kovuyorsun?” demiş. Z.D. "Ayyaşın çocukları" deyince tek bir tokat yemiş. Bu arada yanında çocuk yokmuş, öyle başbakan’ın anlattığı gibi dramatik değil. Diğer göstericiler kadınları ayırmış, hatta olay yatıştıktan sonra su vermişler. Bu maili başka biri de doğrulamış.

Gelelim diğerine. Ali Hataylı, Eskişehir’de 17 yaşında üniversite öğrencisi idi. Gezi olaylarına destek vermek için eyleme katıldı. Polisin biber gazından kaçarken bir grup kendisine saldırdı. Ali’yi dar sokakta kıstıran eli sopalı 5-6 kişi acımasızca dövdü. Kaçtı, biraz ötede yine kıstırıldı. Sopalarla vurdukça vurdular. Ali’nin yardımına koşan olmadı. Saldırıdan sonra hastaneye gitti, tomografisi çekildi, “Bir şeyin yok” deyip evine gönderdiler. Ertesi gün Ali yeniden rahatsızlandı hastaneye gitti. Beyin kanaması geçirdiği anlaşıldı.

Yoğun bakıma alındığından kimsenin haberi olmadı. Komaya girdi. Ali’nin ölüm kalım savaşı bir iki gazete iç sayfasında tek sütun haber oldu. 42 gün hastanede yattı. Öldüğünde gazetelerin 1. sayfasına çıkabildi. O da iç sayfada. Kimi hiç bahsetmedi. Siyasi bir yakını olmadığından öldürülmesi önemli bulunmadı.  

Ali’ye saldırının görüntü kaydı var. Savcının ısrarı ile polis bir ay sonra görüntüleri CD’de topladı. CD bozuk olduğu için görüntülerin 18 dakikalık bölümü izlenemedi. Evire çevire dövdükleri bölüm silinmiş!


Ali’ye saldırı olayının görgü tanığı var. Başından sonuna olayı izleyen kişi gizli tanık olmak istemiş savcı kabul etmemiş. Eskişehir Valisi saldırıyla ilgili “suçu polise atmak için arkadaşları yapmış olabilir” dedi. Yani, Sayın valiye göre Ali’yi sırf polisin üstüne suç atalım diye arkadaşları öldüresiye dövmüşler. Ali’ye saldıranlar yakalanamıyor. Eli sopalı kişiler görüntü kayıtları silindiğinden bir türlü teşhis edilemiyor. Zavallı Ali mezarda kendisini sopayla döven polis kılıklı adamların yakalanmasını diliyor.

Evet, işte böyle. İkisi de Türk vatandaşı. Olayları gördünüz. Önce, zavallı Ali gibiler neden Başbakan için önemsizdir? İlk olay gerçekse kesinlikle affedilemez. Ancak ben böyle bir olayın o kadar kalabalık bir kitle içinde yapılacağına ihtimal vermiyorum. Gelen o mail de doğru olabilir. Her yerde MOBESEler, iş yeri kameraları var. Hani görüntü? Nerde tanıklar? AKP’nin hep söylediği gibi yine kameralar mı bozuk yoksa? O noktada bir kamera görüntüsünün olmaması saçma deniyor. Ayrıca bu niye başka türbanlıya yapılmaz da başkanın gelinine yapılır? Buradan mağduriyet üretip siyasi çıkar sağlamaya çalışmak hiçbir ahlak anlayışına sığmaz. Başbakan olay doğru mu araştırmayıp her zamanki gibi neden hemen balıklama atlar? O sözü söyledin görüntülerini de göster inanalım. İftira atmak kolay. Bu gerçek değilse bunu adı fitnedir. Ve bu fitneyi çıkaranlar, hem bu, hem öteki dünyada Allah’ın gazabına uğramaktan hiç mi korkmazlar? Seçim yaklaştı, seçim malzemesi olarak düşünülüyorsa da çok yazık.

Saygılarımla, hoşça kalın.