22 Aralık 1914 yılında başlayan 15 Ocak 1915’ de son bulan“ Sarıkamış Harekâtının “ 97 yıl dönümü münasebetiyle Allahuekber Dağlarında şehit düşen doksan bin askerimizi ve bu vatan toprakları için can veren tüm şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz.
Osmanlı-Rus Savaşı sırasındaki Kars-Sarıkamış ın" Allahüekber Dağları´nda donarak şehit düşen 90 bin askeri çeşitli anma töreniyle hatırladık. Sarıkamış Harekâtı Türk tarihinin en dramatik olaylarından birisidir. Kahraman bir milletin kahraman evlatları bu millete zaferlerle birlikte tarifi mümkün olmayan acılarda yaşatmıştır. Yemen´in o kavurucu sıcağından, Sarıkamış’ın dondurucu soğuğuna yazlık elbiseyle çarıklarla gönderilen körpe fidanların hikâyesidir Sarıkamış.
Bu savaş bir efsanenin ayakta kalma ve yaşamak için son çırpınışıydı. Asırlarca dış ve iç mihraklar tarafında altı oyulan yıkılan bir devrin çıkardığı feryadının adıdır.
Binlerce ANADOLU evladı gömüldü karlara gecenin kör vaktinden tanyeri ağarıncaya kadar. Sarıkamış adı her geçtiğinde içim burkulur dilim tutulur, kelimeler kifayetsiz kalır anlatmaya, bu topraklar bizlere böyle bırakıldı ama gel gör ki şimdiki gençliğe Çanakkale’yi, Sarıkamış’ı Kurtuluş Savaşının tarihlerin sor, bakın kaç kişi size doğru cevap verecektir. Sözü fazla uzatmadan sizleri şairlerin “Sarıkamış Şehitlerine” yazdığı şiirlerle baş başa bırakmak istiyorum.
SARIKAMIŞ
Etrafında yurdumun sarmış ateşten çember
Bütün vatan sathın da Türk ordusu seferber
Vatan işgal olunca çağrıldı bütün nefer
Mehmetçikler dizildi hedefti Sarıkamış.
 
Üçüncü ordu ile üç koldan ilerledi
Doksan bin yağız asker hedefler belirlendi
Yer yer çatışma çıktı durmak yok ilerlendi
Mehmetçiğin önünde hedefti Sarıkamış.
 
Kaderiydi savaşmak asırlardır Türk eri
Belki bu son diyerek topladılar askeri
Dönmek yok bu davadan şehit olmaksa yeri
Mehmetçiğin önünde hedefti Sarıkamış.
 
Çanakkale, Yemen’de her yerde tarih yazdık
Türke düşman olana yurdumda mezar kazdık
Her cephede düşmandan sayı, silahça azdık
Mehmetçiğe bu defa hedefti Sarıkamış.
 
Allahuekber Dağı; kıştı, ayazdı, kardı
Vücutları donsa da gidilecek yol vardı
Üzerlerini kardan beyaz bir yorgan sardı
Mehmetçik şehit düştü uzaktı Sarıkamış.
 
Hesap yanlış olsa da Mehmet’in o gözleri
Son nefes de Kur’an’dı dilindeki sözleri
Şahadet şerbetini içer iken yüzleri
Mehmetçik gülüyordu bizimdi Sarıkamış.
 
Birlikte şehit oldu Erzurumlu, Sivaslı
Bende varın diyordu İzmirli, Ardahanlı
Yemenli Haleplisi, Malatyalısı Vanlı
Mehmetçiğin dilinde gönlünde Sarıkamış.
 
Zamanlama yanlıştı kiminin aklı kıttı
Şu bizim çılgın Türkler Rusları da şaşırttı
Azda olsa Mehmet’i bu dağlardan aşırttı
Mehmetçiğin önünde durandı Sarıkamış.
 
Mehmet’im ruhun şad, mekanın cennet olsun
Üzerine yağan kar, Kevser ırmağın olsun
Yürüdüğün o yollar Sıratta karşı dursun
Mehmetçiğe sen cennet olasın Sarıkamış.
 
Kayaturan kurbanım toprağına taşına
Şehit olmuş yatıyor hele bir bak yaşına
Ürperirsin almaz ki girse dahi düşüne
Doksan bin Mehmetçiğin ruhunda Sarıkamış.
(23.01.2009 Saat: 11.18)
Şevki KAYATURAN
 
SARIKAMIŞ’A AĞIT
İdealist bir kumandan, hayalleri pek çok yaman
On binlerce şehidime, acımadı kahpe zaman

Turan denen nazlı gelin, gel eyledi Kafkaslardan
Gözü kara Enver Paşa, dönmedi ihtiraslardan

Çirkin alman tuzağını, göremedi bunca paşa
Binlerce cihangir gitti, padişahım sen çok yaşa (!)

Bir hatayla kurban verdik, yiğitleri karakışa
Dostlar dizini döverken, düşman başladı alkışa

On binlerce körpe civan, eylemişti yola revan
Dönüşü olmayan yolda, başlamıştı acı şivan

Çarık delik, üst baş yırtık, ayaz yakmış simaları
Mermi namludan çıkmadan, ah inletti semaları

Enver Paşa çok uğraştı, çareler üretemedi
Canında canlar donmuştu, ısıtıp eritemedi

Tek bir kurşun atamadan, canlar uykuya dalmıştı
Kahpe Moskof uşakları, fena intikam almıştı

Patlamıştı dudakları, kulakları dökülmüştü
Uyku düşmüş gözlerine, başlar öne bükülmüştü

Hainler hep pusudaydı, kan karıştı bahtımıza
Gönüllere hicran düştü, halel geldi tahtımıza

Kan ağlıyordu ağaçlar, utanmadaydı fırtına
Koskoca Allah-u Ekber, ahı yükledi sırtına

Yüreğinde yatan canlar, şehit idi , mağrur idi
Lakin ezik mahcubiyet, duygusu çok ağır idi

Toprağa kulak verince, duyulur Mehmet’in sesi
Canlı cansız her ne varsa, hissedersin son nefesi

Dağ, taş, toprak mecalsizdi, cana geldi ve utandı
Çünkü bir hayal uğruna , binlerce canı yutandı

Üzülme Alah-u Ekber, sen tevazu göster eğil
Unutma ki bu savaşta, sadece suç senin değil

Allah-u Ekber dağları, kan renginde çiçek açtı
Şahadet şuuru ile, dağ yamaçları nur saçtı

Tüfeğim elimde idi , omuzuma asamadım
Canların düştüğü yere, ayağımı basamadım

Soğuk akan sularından, kan var diye içemedim
Ondan sonra bu dağlardan , bir daha da geçemedim.

Baharlar yara almıştı, kan kokardı kar gülleri  
Güller boynunu eğmişti, yasta idi bülbülleri

Sarıkamış denilirde, yürekler hiç dayanır mı
Şehitlerim uykudalar, öpsek acep uyanır mı
Temel ATA
NOT : Küçük Menderes Havzası içerisindeki şairlerimiz özgeçmişleri ve şiirlerini [email protected] mail adresine, bana gönderirlerse onları burada “ŞİİRİN DİLİ” köşesine konuk edip tanıtmaya çalışacağım.