Genelde fikir ve düşünce kitapları okuyorum ve bunun hâsılâsı olarak bu yönde yazı ve makâleler yayınlıyorum burada ve çalıştığım diğer gazete ve dergilerde. Son iki-üç yıllık süreçte ise olması gerekenden daha fazla güncele takılıp kalıyorum ve ne okuyabiliyor ne de yukarıda belirttiğim gibi düşünce yazıları yazabiliyorum. Buna rağmen yazdıklarımla bir tek kişinin dahi olsa düşünce dünyasına dokunabiliyor ve yaşamına pozitif etki edebiliyorsam bahtiyarım.

Bildiğiniz gibi çok hızlı ve değişken ülkemiz gündemi. En çok konuşulan konuların başında da uzun zamandır zirveyi koruyan ekonomi yer alıyor. Asgari ücrete yapılan zamdan sonra klasik olarak fiyatlar aldı başını gidiyor ve dur durak bilmiyor. Çarşı pazar ateş pahası. Konut kiraları merhametsiz, fırsatçı ve bencil bir toplum oluşumuzun net bir nişânesi âdeta. Belli bir kesim zevk-i sefâ sürerken mavi yaka olarak nitelediğiniz işçi sınıfı ise inim inim inliyor mevcut ekonomik durumda. Seçim öncesi iktidar tarafından dillendirilen; ‘Halkımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz.’ açıklamalarının da bir seçim propagandası olduğu çok geçmeden anlaşılmış durumda. Ülke ekonomisi iyiye gitmiyor, euro-dolar aldı başını gidiyor. Uzun zamandır izlenen yanlış ekonomi politikaları yavaş yavaş ve şiddetli bir şekilde negatif etkisini gösteriyor ve bu durumdan en çok zarar gören de yine işçi, memur ve emekliler.

Ben Ekonomistim

Gündemi biraz takip eden, muhalif basını dinleyen ve biraz da köşe yazısı okuyanlarımız bilir ki Cumhurbaşkanı’nın ekonomi konusunda uyguladığı katı tutumu ve bunun sonucu olarak söz dinlemeyen görevdeki maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarını görevden alınmasını eleştiren vatansever bir çok aydın ve entelektüel söz konusu bu ülkede. Durumun bu noktaya geleceğini ve şimdilerde daha da kötüye gideceğini avaz avaz bağırdırlar her fırsatta. Güçleri nispetinde muhalefet partileriyle beraber hükümet üzerinde kurmaya çalıştıkları baskı tabandan karşılık bulmadığı için bir değişiklik getirmedi. Mevcut Cumhurbaşkanı yine bildiğini okudu, ben ekonomistim; fâiz sebep, enflasyon sonuçtur dedi. Onu dinleyen tek bakan, gözlerindeki ışıltıyı bir türlü göremediğimiz Nurettin Nebati’ydi. Cumhurbaşkanı durumun vehâmetini anlamış ya da baskıdan etkilenmiş olacak ki perde arkasından geri adım atarak, sözünü dinlemeyecek, ilmin gereklerini yapacak bir kişiyi, Mehmet Şimşek’i zor bela ikna ederek ekonominin başına getirdi. Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi ben bir müslümanım ve inançlarım gereği faize karşı olmak durumundayım. Fakat ülkemizin kırılgan ve dışarıdan müdahaleye açık ekonomik yapısı ve faiz temelli küresel finansal konjonktür, faizsiz bir ekonomi modeli için aşamalı ve zaman alacak bir çözümü elzem kılıyor. Bu şekilde peyderpey uygulanacak çözüm metodolojisinin de inançlarımıza ters olmadığına inanıyorum.

Mehmet Şimşek’e Sabırla Destek Olunmalı

Seçim sonrası yapılan en önemli icraat bence alanı konusunda liyâkatine sonsuz itibar edilecek olan Mehmet Şimşek’in Maliye Bakanlığı’na getirilmesi oldu. Hazine ve Maliye Bakanı’nın ilk açıklaması, tabanın sosyolojisini iyi bildiği için kendisinin vereceği bilgiler dışında manipülatif haberlere îtibar edilmemesi yönünde oldu. Bunun yanında Şimşek’in attığı adımlara bakılırsa, ekonominin bu derece kötü olduğunu da tahmin etmiyordu diyebiliriz. Bu doğrultuda bunca zaman fâizi baskılamanın anlamsızlığı karşısında ilk olarak faiz artışına gitti. Son olarak da tüm kamu kurumlarına genelge göndererek harcamalarda kısıtlamaya gidilmesi yönünde tâlimat verdi. Çok çok uzun yıllar sonra KDV oranında artışa gidildi. ÖTV oranına getirilen son zam ile birlikte akaryakıt fiyatları inanılmaz boyutlara ulaştı. Velhasıl; ‘Ben ekonomistim.’ demenin temelsiz ve mesnetsiz olduğunu görmüş olduk. Allah, ülkemize huzur ve bereket nasip etsin.

Saygı ve hürmetlerimle…