Gününüz aydın, cumalarınız mübarek, kazançlarınız bereketli, vücutlarınız sağlıklı olsun değerli okurlarım. Bugün sizlere hergün beraber yaşadığımız komşularımızdan ve komşuluk hukukundan bahsedeceğim. Komşularımız; Aile ve yakınlarımızdan sonra bizlere en yakın olan, hayatımızı çoğu zaman beraber paylaştığımız insanlardır. Yaratılış ve sosyal ihtiyaçları gereği insanlar toplum halinde yaşamlarını sürdürmektedirler. Yüce Dinimiz, komşuluğun önemi üzerinde durmuş ve komşuluk ilişkilerine dair hayati prensip ve esaslar getirmiştir. Kur’an-ı Kerimde, Yüce Yaratan’a kullukla beraber başta ana-baba olmak üzere toplumun diğer kesimleriyle birlikte komşularımızla da iyi geçinmemiz emredilmiştir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz de: "Cebrail (a.s) bana komşu hakkında o kadar sık tavsiyede bulundu ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacağını zannettim." buyurarak komşuluğun önemini beyan etmiştir.

Herhangi bir ihtiyaç halinde ilk önce komşu kapısını çalarız. Hastalık, afet gibi felaketlere maruz kalındığında ilk önce yardım elini komşularımız uzatır. Sevinç, üzüntü, mutluluk ve her türlü olaylarımızı ilk komşularımızla paylaşırız. Bu yüzden “Yanı başında komşusu aç iken tok yaşayan mümin, olgun bir mümin değildir.” buyuran Sevgili Peygamberimiz komşularımızla daima ilgilenmemizi ve onların halleriyle hallenmemizi tavsiye etmektedir. Bu bakımdan komşuya iyilik etmek, sevinç ve üzüntüsünü paylaşmak ondan gelebilecek bazı sıkıntılara sabretmek, iyi geçinmek ve rahatsız etmemek, birbirimizin hak ve hukukuna saygı göstermek oldukça önemlidir. Komşu komşuya eziyet etmemeli ona maddi ve manevi zarar vermemelidir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz: “Şerrinden komşusu emin olmayan kimse vallahi mümin olamaz.” buyurmuş; bir başka Hadis-i Şerifte de: “Allah’a ve ahiret gününe inanan komşusuna eziyet etmesin.” buyurarak komşusuna eziyet edenin, maddi ve manevi değerlerine saygı göstermeyenin olgun bir mümin olamayacağını ve cennete de giremeyeceğini işaret etmiştir. “Ev alma, komşu al." Atasözü de bu hakikate işaret etmektedir.

Hızlı gelişen şehirleşmenin, değişen iş hayatının, samimi ve güzel komşuluk ilişkilerini olumsuz etkilediği görülmektedir. Son zamanlarda bizi biz yapan değerlerden uzaklaşılma, bir başka deyişle dünyevileşme, birbirimizle olan ilişkilerimizi zayıflamaktadır. Adeta insanlar kalabalıklar arasında yalnızlaşmaktadır. Aynı apartmanda oturdukları halde kişilerin birbirini tanımadığı, selamlaşmaların azaldığı, hüzün ve mutlulukların paylaşılmadığı acı bir gerçektir. Üst kattaki bir komşunun alt katta oturandan haberi olmuyorsa veya haberi olduğu halde sevinç ve hüzünlerini paylaşmıyorsa bu bizleri düşünmeye sevk etmelidir. Kaldı ki; Sevgili Peygamberimiz (s.a.v); “Komşusu hastalandığında ziyaret etmeyi, öldüğünde cenazesinde bulunmayı, zorda kaldığında yardım etmeyi, borç istediği zaman borç vermeyi, bir güzelliğe kavuştuğu zaman tebrik etmeyi, başına bir bela geldiği zaman teselli etmeyi, ne pişirdiğini belli etmemeyi, belli ederse pişirdiğinden ona da vermeyi, ev yaparken rüzgârını engelleyecek şekilde yüksek yapmamayı” tavsiye etmiştir. Bu itibarla bizler, anne-babamıza, dost ve akrabalarımıza, komşularımıza zaman ayırmamız gerektiğini unutmayalım. Dini, diyaneti, dili, kültürü ne olursa olsun komşularımızla iyi geçinelim. Hem Allah katında hem de kul katında hakkında komşularımızın hayırda şehadette bulunduğu iyi bir mümin olmaya gayret edelim.