Ekonomiden sorumlu, Devlet Bakanı Ali Babacan; geçen hafta yaptığı basın toplantısında “Orta Vadeli Programı” açıklarken sık sık “Siyasi İstikrar” dan bahsetti. 
Siyasi istikrar, sadece parlamentoda belirli bir çoğunluğa sahip olmak değildir.
İstikrar “Uzlaşma Kültürü” nün geliştirilmesiyle, “kutuplaşmanın” “ötekileştirmenin”, bitirilmesi, “gerginliğin” azaltılmasıyla sağlanır. 
Ortadoğu alevinin yurdumuzun pek çok yerine sıçradığı, insanların adeta birbirinden nefret ettiği, Cuma vaaz ve hutbelerinde birlik, beraberlik, kin ve nefretten uzak durma edebiyatına önce bu duruma sebep olanların kulaklarına bağıra bağıra söylenmesi gerektiğini,
Yolsuzlukların hesabının verilmediği, gerçekliği apaçık meydanda olan suçlamalara muhatap olanların halâ önemli mevkilerde bulunduğu, baskının olabildiğince arttığı bir Türkiye, tek parti yönetiminde bile olsa, istikrarlı addedilemez! Nokta…
      BU KADARI DA OLAMAZ..
( Erdoğan'dan akıl dışı iddia –          Doğu'daki Kobani Eylemlerini de “paralel” e bağladı.)
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 17-25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonlarından sonra gündeme getirdiği 'paralel yapı' iddialarını 10 aydır hiçbir delil gösterememesine rağmen sürdürmeye devam ediyor. Geçtiğimiz cumartesi Rize'de konuşan Erdoğan, yine mesnetsiz ve belgesiz olarak “Hizmet Hareketi” ni hedef aldı. Kobani eylemlerinin arkasında “paralel yapı” nın da olduğunu ileri sürdü ve tehdit içerikli sözler sarfetti: “Artık bu paralele yapı…Bunun uzantıları inşallah bundan sonra çok farklı bir yere oturtulacak. Ve hemen bu ay sonundaki Milli Güvenlik Kurulu'muzun gündeminde yer almak suretiyle, onlarla ilgili çok farklı adımı atacağız. Bu operasyon lokal değil geneldir.” dedi.
Oysa; Doğu ve Güneydoğu'da 3 gün boyunca hayatı felç eden, polislerimizin şehit edildiği toplumsal olaylarda eğitim kurumlarına da büyük zarar verildi. Bölge genelinde ve İstanbul'da toplam 40 kişi öldü. 139 Güvenlik görevlisi yaralandı. 1.113 Bina, 1.177 Araç yakıldı. Yalnız Güneydoğu ve Doğu Bölgemizde 120 Eğitim Kurumu yakıldı. Bilindiği gibi bunların çoğu Hizmet Hareketi'ne ait. Özellikle, Hakkâri, Şırnak ve Mardin'de Hizmet'e ait Dershane, Öğrenci Yurdu ve Okuma Salonlarına Molotoflu saldırılar düzenlendi ve yakıldı. Yalnız Diyarbakı'da, 34'ü Okul olmak üzere toplam 124 Bina yakıldı. Bunların pek çoğu kamuya ait. Şırnak'ta 2 Dershane ateşe verildi.. Bir Okuma Salonu ile bir Öğrenci Yurdu tahrip edildi. Mardin'de bir özel yurt, 2 Dershane ve Öğrenci Yurduna Molotof atıldı. Hakkâri ve Yüksekova'da 3 Öğrenci Yurdu, Bir Dershane, Bir Okuma Salonu yakıldı, bir yurt yağmalandı. Siirt ve Muş'ta da Dershane ve Yurtların yanı sıra Kur'an Kursu bile yakıldı. Bu vahim haberleri, Havuz Medyasında göremezsiniz.
Bu yakılıp yıkılan eğitim kurumlarının çoğu “Hizmet Hareketi” nin, sırf bölgenin çocukları ve gençlerini PKK. belâsından korumak için olduğunu bu ülkenin her ferdi biliyor. İster Cemaatçi olsun, ister Cemaat karşıtı.
Türkiye insanının hayrını düşünmekten başka ideali olmayan bu müstesna insanlara Erdoğan'ın yaptığı bühtandır, iftiradır.
Biz Cumhurbaşkanları'nı ülke insanının tümünü kucaklar diye çocuklarımıza öğrettik. Bu güne değin ayrımcılık gibi, böyle şeyler de görmemiştik. Kobani düştü, düşecek dedi olanlar meydanda. KCK. Yöneticisi Cemal Bayık, Silâhlı militanları yeniden Türkiye'ye gönderdiklerini açıkladı. “Tezkere ile PKK. ya açıktan savaş ilân edilmiştir. Artık Barış Süreci yok. Erdoğan Barış Sürecini seçimleri kazanmak için kullandı.” Bu sözler güzel ülkemi kan gölüne kimlerin döndürdüğünün açıkça itirafı değil mi? Millet kan ağlarken, Susmanın da büyük bir erdem olduğunu keşke idarecilerimiz de idrak edebilse. Olur olmaz konuşmalarını bir kesseler. Ülkemizde musibet ve kazalar her gün görülmekte. İşte Pazar günü Erdoğan'ın Bayburt gezisinde görevli polisleri taşıyan otobüs kazasında 3 polis hayatını kaybetti. 30 polis de (2 si ağır) yaralandı. Acaba idarecilerimizde, toplumun büyük bir kesimine yapılan iftira, yalan ve hakaretlerin Gayretullah'a dokunduğu gibi bir düşünce ne zaman sadır olacak? Ayrıca, Muhalefet Parti liderlerine yapılan hakaret ve aşağılamalar, onlara oy veren milyonlarca vatandaşımızı incitmiyor mu? Sanıyorsunuz. Toplumu böylesine gerip, ayrıştırmak bu ülkeye ne büyük bir kötülüktür, idrak, lütfen idrak…