Ey bana karşı olan yorumcular. Yazılarıma bana güya akıl vererek yorum yapıyordunuz. “Yıllardan beri ödünüz kopuyor yok laiklik elde gidiyor, yok şu elden gidiyor, yok bu elden gidiyor diye. Hiç bir şeyin elden gittiği yok.” “Millet bu yazıları okuyup sadece gülüyor.” Hatırladınız mı? Gene, yazımı okuduktan sonra “Ne var bunda canım. Bunun neresi kötü diyeceksiniz.” Biz biliyoruz başımıza neler geleceğini, sustukça nelerle karşılaşacağımızı. Hala uyanmayın, uyumaya devam edin. Tabi siz halinizden memnunsunuz. Cumhuriyet elden gitmiş, Atatürk’ün ilke ve devrimleri yerle bir edilmiş, umurunuzda bile değil. Ama biz susmayıp Atamızın emanetine ölene dek sahip çıkacağız. Bu böyle biline.
1990’lı yıllarda okul ve kamu alanlarına türbanı sokma hevesi iyice arttı. Bilhassa imam hatip liseli kızlarda. “Neden türban takıyorsun? Ailen mi baskı yapıyor?” diye sorduğum kız öğrenci, “Saçlarım görülürse erkekleri tahrik ederim. Hem mahrem yerlerimizin örtülmesi Kuran’da yazıyor.” diye yanıt verdi. Zavallı kızımızı öyle etkilemişler ki saçını namahrem sanıyor.
1997’de 8 yıllık kesintisiz eğitime geçildi. İmam Hatip Liseleri ile Anadolu Liselerinin ortaokul bölümleri kapatıldı. Müthiş bir yaygara koptu. Efendim bunda amaç imam hatiplerin önünü kesmekmiş. Şimdi size soruyorum: “İmam Hatip lisesi dışında hangi meslek lisesinin ortaokul bölümü vardı?” Kapatılan yalnız imam hatip orta bölümü değildi ki, Anadolu Liselerinin de orta kısmı kapandı. Burada amaç her öğrencinin 5 yıllık ilkokulu değil, üstüne 3 yıl daha okuyarak daha bilgili, bilinçli bir toplum yaratmaktı.
2002’de iktidar değişti, öç alma duyguları kıpırdamaya başladı. İlk 4 yıl bir şey yapılamadı. O dönemde yüksek yargıda Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in seçtiği yargıçlar vardı. 2007’den sonra önce ordu Ergenekon ve Balyoz davaları ile tasfiye edilmeye başlandı, ardından Cumhurbaşkanı değişikliğinden sonra yargı da elden gitti. Neden bugünkü uygulamalar o dönemde yapılamadı? Çünkü Anayasa Mahkemesi’nden geri dönerdi.
Eğitimde işler umulduğu gibi gitmedi. 2 bakan harcandı ama tam anlamıyla başarılı olunamadı. Yenilgi olmazdı. Öyleyse eğitimin başına bu işi kotaracak biri gelmeliydi. Milli Eğitim Bakanlığına Ömer Dinçer getirildi. Eğitimci değildi ama bizzat işin kitabını yazmıştı. Önce “Öğretmenler başarısız, yatıyor, maaşları hak etmiyorlar, tatilleri uzun, çalışmıyorlar.”  diyerek meslek itibarsızlaştırılmak istendi. Başarıldı. Ardından Milli Eğitimin amaçlarından Atatürk ilkeleri çıkarıldı, ulusal bayramlarda törenler yasaklandı, uluslararası ilişkiler ders kitaplarından İnönü’nün adı çıkarıldı. Yavaş yavaş sıra Atatürk’e gelecek, merak etmeyin.
İkinci adım eğitimde 4+4+4 yasası idi. Böylece İmam Hatip Liselerinin ortaokul kısmı açılmış oldu. Ey beni eleştirenler, şu soruma yanıt verin: “Anadolu Liselerinin ve diğer meslek liselerinin neden ortaokul kısmı açılmadı?” Meslek Lisesi yalnız İmam Hatip mi var ülkede?Bir yanda 4+4+4 yasası ile darmadağın eğitim sistemi uygulanan devlet okulları, diğer yanda her şeyiyle tıkır tıkır işleyen özel okullar. Ardından norm fazlası, il emrine atama gibi işlemlerle öğretmenleri meslekten bıktırma aşaması başladı.
Üçüncü adım dershaneleri kapatma meselesi. Dershaneler kapatılıp özel okula dönüşecekmiş. Geçin bunları. Burada asıl gerçek şu: Belli kriterlerle önce küçük rakipler piyasadan temizlenecek, sonra yeşil sermaye büyük dershanelerine özel okul olma yolu açılacak. Özel okullara başarılı olan öğrenciler doldurulacak. Bir süre sonra devlet okulları ile özel okulların başarıları kıyaslanacak ve başarısız devlet okullarının artık gereksiz olduğu sonucuna varılacak.
Ve son darbe. Milli Eğitim Bakanlığı, tüm okulları imam hatipleştirecek yönetmelik değişikliğiyle kıyafeti serbest bıraktı. Böylece tek tip üniforma dönemi sona erdi. Tüm okullarda seçmeli Kuran derslerinde, İmam Hatip Ortaokulu ve Liselerindeki tüm derslerde türban takmak serbest bırakıldı. Özel okullarda tek tip kıyafet belirlemek ise velilerin oluruna bırakıldı. Öğrencilerin yırtık veya delikli giysi giymesi yasak.
Bu durum öğrenciler arasında önemli sorunlar yaratacak. İlki tek tip kıyafet uygulamasında zengin-yoksul farkı ortaya çıkmıyordu. Böylece okullarda yoksulluk dramı yaşanacak. Öğrencilerde marka yarışı başlayacak. Kıskançlık ve aşağılama yaşanacak. Bunun öğrencide yarattığı durumu siz düşünün. Diz üstü etek, yırtmaçlı etek, kolsuz tişört ve gömlek gibi kıyafetlerin yasaklanması, yeni bir tesettür baskısı değil de nedir? Burada öğretmen de zor durumda kalacak. Kuran dersinden türbanla çıkan öğrenci diğer derse türbanla girerse kaç babayiğit öğretmen türbanını çıkarttıracak. Merak etmeyin bunun ardından tüm derslere türbanla girilebilire de sıra gelecek. Olmaz demeyin. Son yıllarda olmaz dediğiniz neler olmadı ki bunlar olmasın.
Saygılarımla, hoşça kalın.