“Anayasa, devletle birey (fert) arasında bir sözleşmedir.”
Bir müddet önce, ulusal basından bir gazetede okuduğum yazı, özellikle başlığı yüreğimi dağlamıştı, elli yıllık Demokrat Partili olarak.
Başlık aynen şöyleydi: “Anayasa Değişikliği Referandumu için büyük ittifak (!)” Alay olarak ünlem işaretini de ihmal etmemişti. Haberin başlangıç kısmı: “Vural Savaş’ı partisinin genel merkezinde ziyaret eden Demokrat Parti Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, referandumda beraber hareket etme kararı aldılar. Oyları hayır olacak.”
Cindoruk beyefendinin gazetelerdeki açıklamaları ise tuzu biberi oldu konunun. “Demokrat Parti yetkili organlarını toplayarak bağlayıcı karara imza attık. Referandumda hayır kampanyamıza uymayan partililere hoşgörü gösterilmeyecek” diyor. Bir defa benim kanaatimce referandumda kullanılacak EVET oyu Demokrat Parti misyonuna uygun harekettir. Aksi düşünülemez bile. Eski Genel Başkan Süleyman Soylu da şöyle diyor: “Ben CHP’ye oy verdim diyen Cindoruk’tur. İhraç edilmesi gereken kendisidir.” Cindoruk’un aşağıdaki sözleri ise tam ibretlik, bakın ne diyor; “Zamansız ve kötü niyetli olduğu belli olan, anayasa değişikliğine karşı hayır oyu kullanacağız. Halkın henüz referandum içeriğini ve oy pusulasındaki hangi rengin “evet” hangisinin “hayır” anlamına geldiğini bile bilmediğini öne sürdü.”
Bu sözleriyle Cindoruk, bizi yani Türk milletini küçük ve cahil görmenin yanında hakaret de ediyor. Sayın Cindoruk, bizler anayasa değişikliğinin ne manaya geldiğini de pusuladaki evet, hayır renklerini de üzerinde kocaman harflerle yazılanı da biliyoruz. Sizi bu sözlerinizden dolayı şiddetle kınıyorum.
Bu konu ile ilgili en büyük ironiyi de, Türk müziği sanatçısı, görme özürlü Metin Şentürk yaptı. “Bu referandum oylamasında EVET dememek için kör olmak lazım.”
Demokrat Partililer Cindoruk’u değil yüreklerinin sesini dinleyeceklerdir. 13 Eylül sabahı sonuçları görecektir.
Bizim eski patron Demirel de 12 Eylül darbesini takip eden günlerde buna benzer davranışlarda bulunmuştu. Anlatayım.
Darbe yönetimi bütün eski partileri kapamış, yeni kurulanlardan da; Milliyetçi Demokrasi Partisi (Turgut Sunalp), Halkçı Parti (Necdet Calp) ve Anavatan Partisi (Turgut Özal)’nin 6.Kasım1982 seçimlerine katılmasına izin vermiş, Doğru Yol Partisi ile Sosyal Demokrat Parti (SODEP)’yi veto etmişti. Bunun üzerine bizim patron asrın vecizesini söylemişti:
“Tapulu arazime gecekondu kurdurmam.” ANAP için diyordu bu sözleri. Halkın hür iradesini tapulu arazisi gören, son derece antidemokratik söylemi biz fanatik demokratlar alkışlıyorduk, sorgulama zahmetine girmeden. Belki kıskançlıktan belki de yıllarca Demirel illüzyonuyla yetiştiğimizden Özal düşmanlığı ile ANAP’a oy vermedik. Halbuki o geçiş döneminde mantıklı davranıp oylarımızı yabana götürmeseydik: ANAP anayasa değişikliği için gereken çoğunluğa ulaşacak, bugünlerdeki sancılı durumlara kalmadan demokratik reformlar 25-30 yıl önceden hallolacaktı. Demirel ve çevresinin siyasi hırs ve inadı bizlerin de onlara uymamız ülkemize yıllara mal oldu. Anlaşılan biz sade demokratlar hatamızı idrakle günah çıkarmayı biliyoruz da Demokrat Partili yöneticiler hala göremiyor. Çok acı çok.
Sağlıklı günler dilerim efendim.