CHP kurultayı ile aslında çok yazıldı, çizildi. Bunların bir kısmı Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibince de değerlendirmeye alınıp yararlanılması gereken yazılardı. Bazıları ise mevcut yönetime yakınlık nedeniyle zafer nidaları ya da muhaliflere olan yakınlık nedeniyle eleştiri içerikliydi.
Her iki tarafça yapılan son açıklamalar, kurultaylar sürecinin bir süre daha devam edeceğini gösteriyor.
Ama bu şekilde bir partinin yenilenmesi, değiştirilmesi zor olduğu gibi aynı zamanda yıpratıcıdır. Partinin yıpranması yanında kişiler de bu süreçten olumsuz etkilenir ve yıpranır.
Sayın Kılıçdaroğlu bu geçiş döneminde önemli bir rol üstlenmiş olup kendi geleceği ile beraber partinin de geleceğini belirleyecektir.
Sonuçları önümüzdeki yerel ve genel seçimlerde hep beraber göreceğiz.
Bir partinin değişmesi kolay olmayacağını belirtmiştik. Bazıları Ecevit’in İnönü’ye karşı verdiği mücadeleyi anımsatması bu hale tam uymamaktadır. Orada kimin ne istediği tam olarak belliydi ve kişiler değil politikalar yarışmıştı. Oysa bugün koltuk kavgası mı, değişim sancısı mı tam olarak ayırt edilememekte.
Bunun nedeni ise mevcut yönetimin yeni CHP konusundaki düşüncelerini tam olarak açıklayamamasıdır. Tabii oy kaygısı bunun başlıca sebebi.
Zaten bu kaygı nedeniyle ülkemizde gerçek anlamda sosyal demokrat bir parti kurulamamaktadır. Sosyal demokrat bir parti kurulması konusundaki beklenti CHP’nin hem sosyal demokratların hem de merkezdeki demokrat sağ seçmen oylarının bir kısmını alması nedeniyle askıda kalmaktadır.
CHP’nin kendi içinde çelişmesinin nedeni de budur ve sosyal demokrat bir parti refleksi gösterememektedir. Bu yeni dönemde de bu refleksi göstermesi zordur.
Hal böyleyken bugün zafer kazanmış olarak kendilerini görenlerin CHP’yi dönüştürmekten ziyade ortaya çıkıp tüm eleştirilerini ve izleyecekleri yolu ortaya koyarak yeni bir parti kurmaları daha sağlıklı olurdu.
Sayın Erdoğan ve arkadaşları zamanında buna yaparak başarılı oldular. Akıllara Has Parti, Büyük Birlik Partisi örnekleri gelebilir. Ama her iki parti de barajı geçememesine rağmen farklılıklarını ortaya koyarak siyasi düşünceleri doğrultusunda kararlılıklarını göstermektedirler.
Neyse yapılan kurultaylar hayırlı olsun, vardır bir bildikleri.
Ödemiş’teki kongre çalışmalarına baktığımızda ise üç adaylı süreç devam ediyor. Önemli sayılabilecek tatsızlıklar yaşanmadan çift listeyle yapılan delege seçimleri heyecanlı geçmişti.
Aynı heyecan devam ederken keyifler yavaş yavaş kaçmaya başladı gibi. Sonuçta her üç aday Ödemiş CHP için önemli isimler. Yeni yönetimin önümüzdeki yerel ve genel seçimlerde de görevde olacağı düşünüldüğünde kongrenin önemi daha da bir artmaktadır. Ayrıca adayları destekleyen kişi ve gruplar için de önemli bir sınav olacak önümüzdeki kongre.
Aslında bir şenlik havasında geçmesi gereken kongrede bu düşüncelerin gölgesinde kalacak. Bunun ilk tohumları delege seçimlerinde ekilmeye başlandı. Yıllardır ön seçim yapılmamış olması (bu kurumu unutan) üyeleri hazırlıksız yakaladı. Hiçbir üyenin aklına delege olmak için aday olma fikri gelmedi.
Bu şartlarda delege seçimini girecek olanları belirleme işi de adaylara kaldı. Delege adaylarının yapacağı faaliyetleri adaylar ve ekibi gerçekleştirdi. Üyeler de oy kullanırken ister istemez delege adaylarına göre değil destek vereceği başkan adaylarına göre oy kullandı. Mustafa Ali Fırtına bir yazısında bu durumu “delege saçımı” olarak adlandırmıştı. Ama tekrar belirteyim burada kabahat ne üyelerde ne de başkan adaylarında.
Eğer delege seçimleri, delege olmak isteyenlerin adaylığı ile gerçekleşseydi, onlar üyelere ulaşsaydı, bugün başkan adaylarının çalışma tarzları ve birbirlerine yaklaşımları da daha değişik olurdu.
Bir muhtar abimiz, dostumuz anlattı, kent müzesinin açılışına üç aday ve çevresi gruplar halinde, birbirlerine uzak bir şekilde katılmış. Bu her şeyi anlatmaya yetiyor.
Belli bir gerginliğin olması elbette normal ama bu gerginliğin küskünlüğe dönüşmemesi gerekir.
Heyecan tatlı, gerginlik belirli bir tozda kalırsa faydalı olur.           
Yeniden aday olmayacağını söyleyen ilçe başkanı ile belediye başkanı, her ne kadar gönüllerinde bir aday var ise de kongre sonrasını düşünüp devreye girmeleri gerekir. 
Naçizane bir önerim olacak. Delegeler artık öyle ya da böyle belirlendi. İsimleri belli. İki başkanın çağrısı ile toplansalar, üçü birden çıksa karşılarına: “Tamam sizlerin seçilmesinde biz etkili olduk. Ama bunu artık unutun ve bu düşünceyle değil, kimim faydalı olacağını düşünüyorsanız, oyunuzu ona göre verin” diyerek kişilerin ya da grupların yarışmasının yerine fikirlerin ve projelerin yarışına dönerler mi?
Böylece hem gerginlik ortadan kalkar hem de olası kongre sonrasına taşınacak küskünlüklerin önünü kapanmış olur.
Çok mu safım? Evet. Bu nedenle artık siyaseti bıraktım zaten.