Ödemiş Belediyesi nisan ayı meclis toplantısı yapıldı. Aslında yazımızın konusu bu değildi ama özellikle encümen seçimleri sadece Ödemiş gündeminde değil ulusal gündemde de yer alacak cinsten olması nedeniyle değinmeden geçemeyeceğiz.
Meclis çoğunluğu CHP’de olmasına rağmen AKP’den sayın Salih Aksu’nun encümen üyesi seçilmesi önemli ve üzerinde düşünülmesi gereken bir olay.
Bu ölçüde olmasa da benzer bir belediye meclis toplantısı Karşıyaka ilçesinde de yaşandı. Karşıyaka İlçe Kongresinde başkanlığa aday olan aynı zamanda belediye meclis üyesi sayınGünsel Sağlam seçimden hemen sonra yapılan belediye meclis toplantısına katılmamış. Bununla da yetinmeyen sayın Sağlam Kent Konseyi Genel Sekreterliğinden de istifa etmiş.Hatta kendi listesinde yer alan meclis üyeleri de belediye meclis toplantısından ayrılmışlar.
Ödemiş’te ise daha kongre yapılmadan meclis üyeleri arasındaki ayrışma yaşanması dikkat çekici.
Parti grubunda oybirliği ile alınmamış olsa dahi uyulması beklenen bir kararın aksine çıkan bu karar kongrede de ilginç sonuçlar çıkabileceğinin bir göstergesidir. Kaldı ki bu boyutta olmasa dahi benzer bir kararın çıkabileceğinin işaretleri daha önceden verilmişti: CHP’li üyelerin meclis toplantısına gelmemesi, birkaç ay önce yapılan denetleme komisyonu seçimi gibi.
Birçok kişi gibi benim de beklentim Mustafa Ali Fırtına’nın encümen üyeliğine adaylığı idi. Ama aday olmadı. Bu süreç ile ilgili öğrendiğimize göre İl Başkanlığı bir soruşturma açarak 14 belediye meclis üyesi ile Belediye Başkanı sayın Bekir Keskin’i dinleyecekmiş. Dinleseler de bundan bir sonuç çıkacağını tahmin etmiyorum. Ama siyasette hiçbir şey uzun süre gizli kalmaz.
Aslında üç adayın yarıştığı kongre ortamında böyle bir kutuplaşmanın bu dereceye gelmesi beklenebilir bir durum değildir. Ziraiki adaylı seçimlerde zıtlaşma ve birbirini kötüleme daha fazla olur.
Buna rağmen taraflar arasındaki bu denli soğukluğun nedenini sadece bu kongre ile açıklayamayız.
Daha önceki yazılarımızda süreci yönetmenin öneminden bahsetmiştik.Ama kabul etmek gerekir ki bu hiç de kolay değilmiş. Her ne kadar sık sık sadece adaylar değil aynı zamanda destekleyen kişi ve grupların da bu süreçteki öneminden bahsetmişi isem de sonuçlar üzerinde olumlu ya da olumsuz bu kadar etkili olabileceklerini düşünememiştim.
Görünen o ki birçok kişi destekleyeceği adayın bireysel özelliklerini göz önüne aldığı kadar yanında bulunanları da dikkatlice değerlendiriyor. Bu değerlendirmeyi yapmasının nedeni ise o kişilerle olan geçmiş deneyimleri (birliktelik ya da karşıtlık anlamında) ve oluşacak yeni yönetimin iki yıl sonra yapılacak yerel seçimlerdeki doğal etkisi.
Dolayısıyla süreç üç adayın rekabeti olmaktan çıkmış ve adaylar dışında beklentisi olanların da yarışına dönmüştür. Buna, bir şekilde haksızlığa uğradığını düşünenleri de eklediğimizde kongre süreci iyice karmaşık bir hale gelmiştir. Bir başka değişle sadece birisi kazansın diye değil aynı zamanda birisi ya da birileri kazanmasın diye de oy kullanılacağı bir kongreye doğru gidiyoruz.
Algı dönemi çoktan bitti. Artık ince hesapların yapıldığı dönemdeyiz. Belirttiğimiz nedenlerden dolayı yönetim listeleri tercihlerde çok önemli bir rol oynayacak. Ödemiş’te yönetim kurulu sayısı 16. Buna göre 3 başkan adayı 48 kişiyi aday gösterecek ama sadece 16’sı kazanacak. Kazanamayan gruplarda kalan 32 kişi ise yukarıdan beri bahsettiğimiz üzere küskünler tarafında yer almasa bile hayal kırıklığına uğrayanlar hanesinde yer alacaklar. Üç aday da birleştirici rol oynayacağını bahsederken, alınan grup kararının bile önemsenmediği bir ortamda bunu sağlamaları mümkün olmayacaktır.
İzmir’de 6 ilçe kongresi yapıldı, hepsinin ortak noktası, seçimlere blok liste ile girilmesiydi. O kadar kavga ettiler, çifte kurultay yaptılar çarşaf liste için ama gelin görün ki sonuç aynı tas aynı hamam. Tek liste ile seçim yapılan ilçelerde bile blok liste ile seçime gidildi. Demek ki demokrasi kağıt üzerinde hiçbir işe yaramıyor.
Ayrıca kadınlar kızmasın ama kendilerine tanınan %33’lük kontenjan yani 16 yönetim kurulu üyesinin 5 tanesinin, 18 il delegesinin 6’sının kadın olması adayların elini kolunu bağladığı anlaşılıyor.
Peki, kim kazanacak? sorusuna cevap vermek için daha çok erken. Bu soruya cevap arayanlar sadece kazanması istenileni/leri değil kaybetmesi istenileni/leri de göz önüne alırlarsa daha sağlıklı bir sonuca ulaşacaktır.