Günlük vaka sayılarının 5-6 bin aralığına inmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiren İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, "Resmi açıklamalara baktığımızda gerçekten bir düşüş oldu. Son dönemde daha yatay seyreden bir seyirdeyiz. Vaka sayılarında 63 binlerden 5 binlere inmiş olması, çok umut verici. Çok karanlık bir süreçten geldik ama hala yüksek seviyeler. Günlük 5-6 bin vaka her ne kadar olumlu kabul edilse de, bize hala tehlikenin devam ettiğini gösteriyor. Rehavete kapılmak en büyük hatalardan biri olur. Ağır hasta sayılarının azaldığını, bununla birlikte vefat sayılarının azaldığını görüyoruz ama her gün sonuçta iki otobüs dolusu insanımızı, 80-90 vatandaşımızı kaybediyoruz. Pandemi hala devam ediyor. Bir düşüş var ama tedbirlerle dikkat etmemiz gerekiyor" dedi.

4. PİKİ YAŞAMA İHTİMALİ YOK DEĞİL, AMAN DİKKAT!

Daha önce de vaka sayıları 5-6 binlerdeyken, yeni pikler yaşandığına dikkat çeken Başkan Çamlı, şunları söyledi: "Mart ayında 3’üncü pikin başladığı süreçte vakalar 5-6 binlerden önce 8 binlere, sonra birden 63 bine çıkmıştı. Dolayısıyla şu anki durumda da birden 4’üncü piki yaşayabiliriz. Bu sebeple kontrolsüz bir açılım yeni pikleri davet edebilir. Aşılama sayımız hala yeterli düzeyde değil. Normalleşme sonrası maskeyi bırakanlar oldu. Ülkeyi yönetenlerin verdiği mesajlar çok önemli. Umut açıklaması gerekli olabilir ama toplumu rehavete sevk edecek; turizmi açacağız, yaz sonunda şöyle olacak, böyle olacak gibi açıklamalar, yanlış anlamaya sebep olabiliyor toplumda. Ülkeyi yönetenlerin günlük yaşamlarındaki bir takım örnekler kamuoyunda yanlış algılamalara sebep oluyor; açılışların yapılması gibi. İngiltere’de vaka ve vefat sayıları çok çok düştü ve yeni bir açılım süreci başlatmak üzereyken artışı gördükleri anda açılım sürecini ertelediler. Vaka sayıları bizim şu anda olduğumuz seviyelerdeydi. Sahadan alınan verilerin bilimsel analizine göre hareket etmek gerekiyor. Turizm sezonu açıldı, toplum sıkıldı diyerek ekonomik kaygılarla pandemiyi yönetmeye çalışmak doğru değil."

İLÇELERİMİZDE NE KADAR TEST YAPILDI, BİLMEK LAZIM

İzmir'in dört ilçesinde vakaların sıfır olmasını değerlendiren Başkan Çamlı, "Ne kadar test yapıldıysa bilmiyoruz. Süreç ne yazık ki hala şeffaf bir şekilde yapılmıyor. Vaka çıkmayan illerde gerçekten vaka mı yok, yoksa yeterince test mi yapılmıyor, bunların bilinebilmesi için şeffaf bir şekilde açıklanması gerekiyor. İzmir’de ilçelerde fabrikalarda yapılan tarama sonuçlarını bilmeliyiz ki daha bilimsel açıklamalar yapabilelim. Sadece yüz binde olan vaka sayısını açıklamak yeterli olamayabilir. Ne kadar çok test yaparsanız, o kadar çok vaka takibi yapabilirsiniz. Biz bu test sayılarının yeterli olmadığını düşünüyoruz. Türkiye’de şu an her gün 400 bin test yapılması gerekirken, 200 bin test yapılıyor. Oysa daha fazlası yapılabilir. Ta başından beri vaka sayılarının bilinmesinin çok önemli bir konu olduğunu biliyoruz. Semptom yoksa temaslılara test yapılmayan bir konumdayız bu sebeple vaka sayılarının ne kadar gerçekçi olduğu tartışılmalı."

AŞILAMA MERKEZLERİ AÇILMALI, AŞI SEFERBERLİĞİ BAŞLATILMALI

Bir dönem aşı tedarikinde sorun yaşandığını hatırlatan Başkan Çamlı, 3 aylık süreçte 120 milyon doz aşı hedefine ulaşmanın mümkün olduğuna vurgu yaparak şu bilgileri aktardı: "Aşıya yaklaşım çok önemli. Aşılama oranların yüksek tutulmaya çalışılması pandemiden çıkışta en önemli anahtarımız. 15 aydır çok ciddi yıkımlara yol açan pandemiden kurtulmak için en önemli silahımızdır, aşı... 14 Ocak’ta başlayan aşılamayla yüzde 15 bir aşılama yapıldı. Bugüne kadar aşılama hızının çok düşük olduğunu dile getirdik; buradaki temel sorun aşı teminiydi. Bakanımız her ne kadar müjdeler verdiyse de pek de gerçekleşmediğini gördük. Son dönemde yüksek miktarlarda aşının geleceğine dair açıklamalar oldu. Yaz aylarında 90 milyona yakın aşı geleceği yönünde müjdeler verildi, aşılama oranlarına baktığımız zaman geldiğini düşünüyoruz ama bilmiyoruz vaat edilenler geldi mi? Bunu sadece tahmin ediyoruz. Bir anda çok ciddi bir şekilde ilk doz aşılamalarına başlanmış olması sevindirici. Dün 1 milyon 200 bine çıktı aşılanma ve bu ciddi bir sayı. Daha önce de sağlık bakanı günde 1-1,5 milyon aşı yapabilineceğini söylemişti. Hızlı bir aşılanmayla 3 ayda 90 milyon doz aşı yapabilirsek, 120 milyon dozla toplumsal bağışıklığın sağlanması adına önemli bir adım atmış oluruz.  Aşı temininde yaşanan sıkıntı bir şekilde aşıldı ama organizasyon konusunda çok da bir hazırlık olmadı. Aşılar ağırlıklı olarak başlangıçta aile sağlığı merkezlerinde yapılmadı. Şimdi yavaş yavaş başladı. Aile sağlık merkezleri bir apartman dairesinde sağlık hizmeti vermeye çalışıyorlar, fiziki yapıları pandemi için uygun değil. Biontech aşısı için 6 kişi bir araya geldiğinde açılıyor. Hastanelerde aşı kuyrukları başladı. Buna mutlaka çözüm getirilmeli. Elimizde yeterli sağlık elemanı var ama kuruluşlar yeterli olmayabilir. Okullarda, camilerde, spor salonlarında iyi bir planlamayla çok daha hızlı, güvenli ve konforlu aşılama yapılabilir. Aşı temin edildi ama şu anda yaşadığımız kalabalık ve kaos rahatsız edici. Fabrikalara gidip mobil ekiplerle aşılama yapmak son derece mantıklı. Çalışan herkes aşılama kapsamına alınırken, randevusu olmayan hastalara da yardımcı olunacağı bilgisi, kalabalıklara yol açtı. Çok geniş kesimlere de aşılama açıldı, vatandaşlar gitmişken geri çevirmemek adına aşılama yapılıyor ama aşılama merkezleri oluşturulsa, aşı seferberliği yaratılıp organize edilse bu sorunlar ortadan kalkacaktır. Yerel yönetimlerin ve kamu kuruluşlarının iş birliği ile aşılabilir ama bunun için bir irade gerekiyor. Son dönemde bütün ağırlık aşı teminini kaydırıldı ama şu anki organizasyonla devam edilmeyeceğini görülmesi gerekiyor."

BİZİM İÇİN ÖNEMLİ İKİ OLAN, İKİ DOZU ALMIŞ HASTA SAYISIDIR

İl Sağlık Müdürünün 15 aylık koronayla mücadelede ilk kez medya karşısına çıkıp açıklama yapmasını değerlendiren, sunulan rakamları mercek altına alan İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, şu ifadeleri kullandı: "İl Sağlık Müdürünün verdiği rakamlar, yapmış olduğu açıklamalar, kıymetlidir. Başından beri bizim temel itirazlarımız bu tür açıklamaların yapılmaması, kamuoyuyla bilgilerin paylaşılmaması, verilerin kamuoyuyla direkt olarak konuşulmamasıydı. Bu umarım, iyi bir başlangıç olur ve bundan sonra da açıklamalar yetkililerce yapılır. İstatistik bir aynı zamanda yalan söyleme sanatıdır; nasıl kullandığınızla ilgili. İzmir’in 4 milyon 400 bin nüfusu var. Burada bizim dikkate almamız gereken temel nokta 2 doz yapılan vatandaş sayısı. Yani 2 milyon 600 bin doz yapılmış olabilir ama 2 dozunu tamamlamış, bağışıklığı konuşuyoruz. Sinovac aşılarının tek dozla bağışıklığı söz konusu değil. Tek doz yaptığınız kişiyle koruma ya da başarı elde edebilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla burada toplumsal bağışıklık adına konuşmamız gereken şey 2 doz aşı yapılan sayı. Bu da yüzde 21'e tekabül eder. Tek doz yapılan da yüzde 30’luk kesim var ve o yüzden o sayı ortaya çıkıyor. Yüzde 21’lik bir oran benim bildiğim aşılama oranı. 18 yaş üstünü hesaba katarsak bütün nüfusu değil; o zaman 3 milyon 400 bin civarında bir nüfusumuz var. O zaman da İzmir’deki aşılama oranının yüzde 27 civarında olduğunu söyleyebiliriz. Bu tabii ki iyi bir sayı ama kesinlikle bir toplumsal bağışıklığı bahsedebileceğimiz, 5 aylık bir süreçte bunu bir başarı olarak anlatabileceğimiz bir sayı değil. Buradaki temel sorun, il sağlık müdürlüğünün sorunu değil. Aşı temininde yaşanan sıkıntı. İzmir, Türkiye genelinde aşılama oranları iyi olan iller arasında. 81 ilimizde 26’ncı sırada geliyor yüksek aşı yapılan iller sıralamasında. Hakkari’de Şırnak’ta aşılama oranlarının yüzde 5-6 olduğunu düşünürsek, İzmir’deki aşılama oranın yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Keza İzmir’de aşı reddi oranı da oldukça düşük. Ama tabii bu olay küresel bir salgın, İzmir’de iyi olması bir şeyleri halletmiyor. Tüm Türkiye’de hatta tüm dünyada bir toplumsal bağışıklık elde edemediğimiz sürece, İzmir’deki vatandaşlarımızın güvende olduğunu söyleyemeyiz. Sadece İzmir’de değil; Şırnak, Mardin’de de toplumsal bağışıklığın sağlanacağı bir seviyeye gelmesi gerekiyor aşı oranlarının. Umarım aşı teminlerinin bollaşmasıyla İzmir’de de il sağlık müdürlüğümüz iyi bir organizasyon yapar; çok uzun, gece yarılarına kadar süren, vatandaşın adeta isyan ettiği kalabalıklara bir çözüm getirir, semtlerde aşılama merkezleri kurularak, aşı kampanyasına dönüştürülerek kısa zamanda toplumsal bağışıklığı elde edebilecek sayılara ulaşabiliriz

FİLYASYON EKİPLERİ, GERİYE DÖNÜK NE KADAR ARAŞTIRMA YAPIYOR?

İl Sağlık Müdürünün verdiği aşı zayi oranı, 800 filyasyon ekibinin 500 araçla desteklendiği bilgisini değerlendiren Başkan Çamlı, "Aşı zayi oranının, beklentilerin 20'de biri olması, çok güzel. Her yerde olduğu gibi İzmir’de de sağlık çalışanları özveriyle çalışıyorlar. Salgınla canla başla mücadele ediyorlar. Fakat ciddi bir organizasyon sorunu yaşadığımız bir gerçek. Örneğin filyasyon.  Filyasyonda 800 ekibin olmasını konuşmaktansa,  neyin ne kadar başarıldığını konuşmalıyız. Temel fonksiyonları eve ilaç teslim etmekten öteye geçmedi. Bizler şunu konuşmalıyız; temaslıları nasıl takip ediyoruz? Bu süreçte yaşanan sıkıntılara ne ölçüde çözüm getiriyoruz, bunları konuşmamız lazım. İzolasyon ve karantinada yaşanan sıkıntıları konuşmak lazım. Filyasyon ekiplerinin ne kadar geriye dönük araştırmalar yapabildiklerini değerlendirmek lazım. Çünkü bizim sahadan aldığımız veriler, özellikle vakaların çok arttığı süreçlerde sadece bir ilaç bırakma hizmetinin çok da ötesine gidemediği şeklinde. Önümüzde şu an bir fırsat var, vaka sayıları çok azaldı. Şu an belki daha çok vakit ayrılarak daha bilimsel bir filyasyonun yapılması sağlanabilir."

KAPALI ORTAMLARDAN UZAK DURALIM, KONTROLSÜZ KALABALIKLARA GİRMEYELİM

Başkan Dr. Lütfi Çamlı, tekrar başa dönmemek için tavsiyelerde de bulundu: "Her şeyden önce, pandemi devam ediyor, bitmiş ya da kontrol altına alınmış değil. Bunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayalım. Vaka sayılarımız düştüyse de bu vaka sayılarından önceki pikler oluştuğunu hatırlayalım. Pandeminin hangi ortamda yayıldığını artık biliyoruz; kapalı ortamlarda, kontrolsüz kalabalıklar, fiziksel mesafeye çok dikkat edilemeyen yeterince havalandırılamayan ortamlarda ciddi ölçüde yayılım gösterebiliyor. Bu tür açılımlarda özellikle açık alanlarda hizmet veren sektörlere daha serbestlik verilebilir ama kapalı mekanlarda, havalandırması iyi olmayan mekanlarda uzun süreli ve kontrolsüz kalabalıkların olabileceği hele hele yeme içme gibi maskelerin çıkarılabileceği kapalı kalabalık ortamların risk oluşturacağını anlamamız için bilim insanı olmamıza gerek yok. Bütün bunlar ortayken hala bu tür, açılımların olması adeta davetiye çıkarmaktır. Aşı olmuş olabiliriz ama bu yakalanmayacağımız, bulaştırmayacağımız anlamına gelmiyor. Özellik Sinovac aşısında yüzde 50 hasta olabilme ihtimalimiz var. Evet, ağır hasta olmamızı, Allah korusun vefat etme ihtimalini çok önemli ölçüde düşürdüğünü biliyoruz ama hastalık ve bunu bulaştırma oranları yüzde 50’liler düzeyinde. Aşı olmuş olsak bile korunmaya, fiziksel mesafeye, maske kuralına dikkat etmemiz gerekiyor. Bütün bunların bilinciyle yaşarsak başarı kazanabiliriz. Pandemi küresel bir sorun ve küresel bir cevapla çözüm üretebiliriz; dolayısıyla tüm toplumun buna eşlik etmesi gerekir. Yemekli düğün salonlarının, kapalı mekanlarının bu kadar kolay açılıma geçmesi endişelendirici. "

ŞARTLAR YERİNE GETİRİLİRSE, IŞIĞI GÖREBİLİRİZ

Toplumsal bağışıklığı ne zaman yakalayabileceğimiz konusunda görüşlerini bildiren İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, şu görüşlere yer verdi: "Burada birçok faktör var. Pandemiden çıkışta en önemli anahtar; etkin ve güvenli bir aşı ile toplumsal bağışıklığın tüm dünyada sağlanması. Yeterli miktarda aşı temini devam edecek mi? Şu anda bir aşımız var ve günde  hakikaten 1 milyona yakın bir doz yapabileceğimizi de gördük. Eğer bu 90 milyon doz, müjdelendiği gibi gelir ve iyi bir organizasyonla 1 milyon doz günlük yapılırsa; bunların hepsi olabilir çok da mümkün şeyler. Yaklaşık 3 ay içinde 90 milyon doz yapabilirsek, şu anda da 30 milyon yapıldığını düşünürsek, en az 120 milyon dozun yapılması ülkemiz açısından toplumsal bağışıklığın sağlanması yönünde çok büyük bir adımın başarılmış olduğunu gösterecek. Bütün bunlar bir takım şeylere bağlı. Bu müjdelenen aşıların gelmesine bağlı tüm bunlar. Bütün dünyada hala aşıya erişemeyen ülkeler olduğunu düşünürsek, bu riskin tamamen toplumsal bağışıklıkla kalkmadığı sürece çok da emniyette olduğumuz söylenemez. Salgının devam etmesi ve uzaması durumunda yeni varyantların ortaya çıkabilmesi söz konusu. Örneğin bir delta varyantı konuşuluyor. Bir takım ön değerlendirmeler Biontech aşısının bu varyanta etkili olduğu şekilde ama ortaya çıkabilecek yeni varyantlar, pandemi sürecini etkileyebilir. Sadece ülkemiz konusunda konuşacak olursak, yeterli aşı temini ve aşılama bizi büyük ölçüde rahatlatırsa da olayın küresel olduğunu unutmamak gerekiyor. Umarım ki 2021’in son çeyreğine çok daha güvenli girebiliriz. Ama bu küresel bir salgın sadece ülke bazında değerlendirme yapmak çok da uygun olmayabilir."

AŞI KARŞITLIĞIYLA TÜM TOPLUMUN MÜCADELE ETMESİ LAZIM

Aşılama çalışmalarına katılan, canla başla görev yapan sağlık emekçilerine teşekkür eden Başkan Çamlı, aşı karşıtları konusunda şu açıklamalarda bulundu: "Sağlık emekçileri, gerçekten yoğun bir emek sarf ediyorlar, bütün bunlara karşın bilimin aydınlığını reddeden bir kesim mevcut. Özellikle sanal medyadan bu tür çarpıtılmış fikirleri, bilimsel olmayan iddiaları paylaşarak aşı karşıtlığı empoze etmeye çalışan birileri var. Tüm toplumun mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum aşı karşıtlığıyla. Aşı karşıtlığı şu süreçte en çok dikkat etmemiz gereken bir konu. Aşı geldi, yapılmaya çalışıyor ama aşı karşıtları da boş durmuyor. Gerçeğe dayanmayan, bilimsel değeri olmayan açıklamalar yaparak toplumu empoze etmeye çalışıyorlar. Aşı karşıtlarına yönelik, aktif çaba içine girmeli ve bir an önce istenen toplumsal bağışıklığı sağlayacak sorumluluk yerine getirmeli diye düşünüyorum. Çünkü kurtuluşumuz, aşıda."

SMA TESTİNİN SGK KAPSAMINA ALINMASI, ÜLKEMİZ AÇISINDAN İYİ OLACAK

İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Çamlı, SMA hastalarının sorunlarıyla ilgili olarak şunları söyledi: "Gerçekten çok ağır geçen ne yazık ki tedavisi olmayan bir hastalık, SMA... Önceden bir danışmanlıkla bu riski saptayabilmek mümkün. Bunla ilgili bir takım derneklerin test çalışmaları yaptığını görüyoruz. Gerçekten ağır bir hastalık olduğunu düşündüğümüzde, özgeçmişinde bu tür hastalık barındıran çiftlere mutlaka evlilik öncesi yapılan testlerle birlikte, bu test de yapılmalı. Bu testin SGK kapsamına alınarak tüm Türkiye’de yapılması iyi olacaktır. Risk içeren çiftlerin bir danışmanlık aldıktan sonra bu testin yapılması tedavisi çok da mümkün olmayan hastalıktan korunma anlamında etkili olacaktır. Çiftlerden birinde negatifse diğerine test yapılması gerekmiyor. İkisinin de taşıyıcı olması gerekiyor, bu hastalığın doğacak çocukta ortaya çıkabilmesi için. Sağlık Bakanlığı, bu konuyu ciddiyetle gündemine almalı ve SGK kapsamına almalı."

Editör: Haber Merkezi