Yol sözcüğü çok varsıl bir sözcük.  Hem ad olarak hem de eylem olarak. Birçok yeni sözcükler, deyimler de türetilmiş;  iyi kötü, gerçek mecazi anlamlarda.

Eylemle başlarsak, tavuğun tüyünü yolmak, bahçeden ot yolmak gibi gerçek anlamlarının yanında, birini paralarını, malvarlığı söğüşlemek gibi mecazi anlamlarda da kullanılmakta. Yol bulmak deyimi de, yolsuzluk olarak tanımlanan suç türü de buradan geliyor. Yoldan çıkmak, kötü yola düşmek gibi deyimler, kötü bir şeyi anlatmak için kullanılırken, sırf “Yol” deyişi bile o kötü eylemi tek başına anlatmaya yetmekte.

Bu arada “Yol vermek” işten çıkarmayı, başından savmayı anlatırken; yola getirmek, uslandırmak, ikna etmek, terbiye etmek, adam etmek gibi anlamlar yüklenmekte.

Yalnızca üç harften oluşmuş yol sesinden, eylem ya da ad olarak yüzlerce sözcük ve deyim saymak ve türetmek de olanaklı.

                                                     

Aslında bugünkü yazımızın konusu, yol sözcüğünü irdelemek değildi; Bayındır’ın yol öykülerinden söz etmekti.

Biliyorsunuz Bayındır’ın yolları çok dönemeçlidir.  Söylentiye göre niçin öyleymiş biliyor musunuz? İlk kadastro çalışmaları başladığında, yolları tespit edecekler,  bölgeyi bilmiyorlar, nasıl olacak bu iş?  Her gittikleri yerde o bölgeden eşek istemişler, başıboş olarak salıvermişler; eşekleri alana. Onlar doğal olarak yolları biliyorlar ya, peşinden gidip gittikleri çizgiyi yol olarak belirlemişler. Onun için bizim yollar çok dönemeçli (virajlı) olmuş. “Eşek yolu ya, yüz metrede beş döndürür” deyimindeki “Eşek Yolu”  buradan gelirmiş.

                                                      

Şu sıra yapımı süren yeni yol, hiç değilse anayoldaki keskin dönemeçleri bir nebze düzeltecek gibi. Yalnız burada iki sorun göze çarpıyor:

- Birincisi: Genelde ses çıkarmayanların arazileri mi yola katılıyor?  Daha düzgün olması olanaklı iken, hem birileri kayrılıyor hem de bunun sonucu yol tam düzelmiyor sesleri duyuluyor çünkü.

- İkincisi:  Yol yapımı ihalesini alan müteahhit firma, toprak, çağıl gereksinmesini Uladı çayından bedavaya temin ediyor. Acaba yapılan anlaşmada, “Çayın taşıyla çayın kuşunu vurma” maddesi mi var?  Çayın kıyısındaki araziler yok oluyor da…

Neyse, geçelim.

 

Şimdi,  Bayındır’dan birkaç yol öyküsü:

Kırk yıl önce, daha demiryolculuktan, uyuşturucu bağımlısı gibi, karayolu taşımacılığına, petrol bağımlılığına yeni adım attığımız günler. O günlerde Başbakan Süleyman Demirel ya Bayındır’ı ziyaret ediyor ya da bir kurul onun ziyaretine gidiyor. Sayın

başbakan soruyor “Bayındırlılar yol mu istersiniz asfalt mı?” Tabi bizim Bayındırlı dönüm dönüm dönen eşek yolundan bıkmış, düzgün, geniş, asfaltlanmış güzel bir yol düşlüyor. Yani yanıt: Asfalt isteriiizz!” 

Sözde Başbakan Demirel de, Bayındırlının düzgün, geniş, doğal olarak asfaltlanmış bir yol değil de, yalnızca asfalt istediğine karar verip, bizim eşek yolunu asfaltlatıp bırakıvermiş.  İşte biz kırk yıldır bu elverişsiz yollara bu sebeple mahkum olmuşuz.

Aslında ne Demirel öyle yanlış anlamış gibi yapar, ne de Bayındırlı ne isteyeceğini şaşırır.

                                                      

Bayındır’da sürekli anlatılan bir olay da, bizim yolun yıllardır yapılmamasının bir başka öyküsü. Sözde bizim eski mi eski belediye başkanlarımız yolun yapılmasını istemezlermiş. “Eğer yol yapılırsa, dışarıdan göç gelir, huzurumuz bozulur.” derlermiş. Böyle yapmışlarsa yanlış yapmışlar; bu kez Bayındırlı’nın ilçeyi terk etmesine, sürekli göç vermesine engel olamamışlar.

             

Yoldan konu açılmışken, uzun süredir Ankara’ya yollayacağız diye umutlanıp, hevesimizin kursağımızda bırakıldığı olaya da değinmeden geçmeyelim:  Cuma günü, ilçeye gelen AKP’lilerle birlikte adam adama markaj türünden parti çalışması yaparken görünce üzüldüm. Bizim İsmail olayı. Yahu bu AKP’liler, İsmail’i niye listeye koymadı ki?  Hem partilerine AK Parti demeyenleri hakaret etmiş sayıyorlar, hem İsmail’i listeye almıyorlar. İsmail Akkar; bir kez “Ak”ı var. Üstüne üstlük “Kar”ı da var. Kar gibi ak anlamında. Şimdi eğri oturalım doğru konuşalım, İsmail’in listeye alınan adaylardan ne eksiği var. Kanımca fazlası var eksiği yok.

Hem düşünsenize, İsmail Akkar üst üste üç dönem, hatta dört dönem milletvekili seçilmiş; onca yıl partisine, ülkesine hizmet etmekten fırsat bulup Bayındır’a uğrayamamış, kendini özletmiş durmuş. İyi olmaz mı?

Sayın başbakanım, ne kabahati vardı şu Bayındırlı’nın; yani İsmail’in diyorum…

[email protected]