11 Eylül 2001 günü kaçırılan iki yolcu uçağı, Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinde bulunan Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerine özenle hesaplanmış noktalardan çakılmışlardır. Meydana gelen patlamalar sonucu her iki kule de çökmüştür. İkiz kulelere saldırı sonrasında, binadaki firmalardan birinde 11 Eylül sabahı işe geç gelerek hayatta kalanlarla yapılan sabah toplantısında, o toplantıya katılanlar, 11 Eylül sabahı İŞE NİÇİN GEÇ KALDIKLARINI anlatmışlar.
O sabah,
-Bir firma müdürü o gün oğlu anaokuluna başladığı için İŞE GEÇ KALMIŞ...
-Birinin o gün ofiste kahvaltıda  yenecek olan poğaçaları  alma sırasıymış.
-Bayan elemanlardan birinin çalar saati o sabah çalmamış.
-Birisi kaza yüzünden trafiğe takılmış, geç kalmış.
-Biri otobüsü kaçırmış.
-Birinin kıyafeti lekelenmiş, üstünü değiştirmek vakit almış, geç kalmış.
-Birinin arabası çalışmamış.
-Biri telefonu cevaplamak için geri dönmüş, servisi kaçırmış.
-Biri huysuzluk yapan çocuğunu giydirirken geç kalmış.
-Biri taksi bulamamış, geç kalmış........ .
Ama en etkileyici olanı, birisi,  o gün yeni aldığı ayakkabıları giymiş, ayakkabılar ayağına vurmuş ve bir eczaneye uğramış, YARA BANTI ALMAK için....! Bugün hayatta kalma sebebi olan YARA BANTINI almak için.......” Ne kadar enteresan değil mi?
Birçoğumuz bir yere geciktiğimizde, otobüs ya da uçağı kaçırdığımızda çok fazla üzülür ve sıkılırız. Bir an önce varmak isteğiyle yanıp tutuşurken gecikmeye sebebiyet veren her neyse ona öyle kızarız ki kendimize gelmemiz uzun bir zaman alır. Aslında öylesine küçük şeylerdir ki bunlar ama bizim en azından o anlarımızı zehir etmeye yeter de artar bile.       
Ulusal Kanal’da pazar günleri program yapan sayın hocam Prof. Üstün Dökmen’in programının da ismindeki gibi “Küçük Şeyler” insanı mutlu etmeyi başarabiliyor. Ama bir gerçek daha var ki yine “küçük şeyler” insanı çok da mutsuz edebiliyor. Aslında yapılacak şey o adar basit ki, sadece biraz sakinleşmeye çalışmak. Bu kolay mı dediğinizi duyar gibiyim. Kendimde sinir katsayısı normalin üstünde olan biri olarak bunun zorluğunu iyi biliyorum. Ama yukarıda aktardığım ifadeleri hatırladıkça inanın artık çok daha kolay atlatıyorum sıkıntımı. Trafikte sıkıştığınızda, asansörü kaçırdığınızda, tam çıkarken çalan bir telefona cevap vermeniz  gerektiğinde, hatta belki de maddi hasarlı bir trafik kazasında yani sizi  rahatsız eden KÜÇÜK ŞEYLER olduğunda, Allah’ın sizin  o an orada olmanızı  istediğini düşünün. Ben bunu bizzat kendimde gördüm. Yaşadığım bir kaza sonrası çok fazla tepki gösterip üzülecekken 11 Eylül saldırısından kurtulanlar aklıma geldi. Ve o an düşündüm ki belki de Allah benim orada olmamı sağlayarak yaşamamı sağladı. Bu düşünce doğru mudur? Asla bilemeyiz ama ben hala yaşıyorum ve kaybım sadece biraz maddiyat ama çok daha önemlisi huzurumu, sükunetimi ve mutluluğumu kaybetmedim. Hiç mi üzülmedim? Elbette biraz üzüldüm ama gerçekten biraz üzüldüm ve çok kısa sürdü çünkü ben inanıyorum ki hayat bir tesadüften çok daha fazlasını barındırıyor. Siz de bir dahaki sefere sabahınız tersliklerle başladığında, çocuklarınız giyinmek istemediğinde, arabanın anahtarını bulamadığınızda, bütün trafik ışıklarına takıldığınızda huzursuz olmayın, sinirlenmeyin ve Allah’ın o an sizi gözetlediğini ve koruduğunu düşünün. Bu küçük terslikler,  belki de Allah’ın  bizi o anda koruduğu için yaşanıyordur ve biz, umarım, küçük sıkıntılı anlarda bunun olası nedenlerini hatırlarız. Ve unutmayın belki de YAŞAMIN FISILTISIDIR kulağımızda tıslayan ve onu duymaya çalışın.