Dünyaya gönderilmiş olmamızın asıl gayesi nasıl ki aklımızla Allah’ı tanımak ve O’na ibadet etmekse diğer bir yaratılma sebebimiz de gönül insanı olmaktır. Gönül insanı olabilmek hoşgörülü olmak demektir. Hoşgörü ise; müsamahalı olmak, anlayışlı olmak ve karşımızdakinin basit hatalarını anlayışla karşılamak demektir. Zira Allah, kendisini inkâr edenlere bile rızıklarını tastamam verip, sabır gösteriyorsa; biz O’nun kulları olarak nasıl insanlara karşı tahammülsüz olabiliyoruz?

Hoşgörü, sağlıklı, aklıselim düşünen bir insan davranışıdır. Hoşgörü insan hayatının özüdür. Beşeri münasebetlerin temelidir. Yine akla gelmeyecek her türlü işkenceye ve sıkıntılı günlere göğüs germiş bir Peygamber bile asla en küçüğünden en büyüğüne kadar; en azılı düşmanına bile hoşgörüyle yaklaşmıştır. O dini mübîn için kendisine taş ve diken atanlara güller uzatmıştır


İşte gönül insanı olmak demek, Peygamberî bir tavır ve hâl takınmak demektir. Kendimize bir soralım; Acaba o taşlar bize atılsa, o dikenler bizim yollarımıza dökülse ve secdedeyken sırtımıza işkembeler koyulsa kaç dakika tahammül edebiliriz? O kutlu nebi bir ömür bunlara sabretmiş, asla karşısındakilere beddua etmemiş; hidayetleri için Rabbine hep dua etmiştir. İşte gönül insanı olabilmenin, hoşgörü ve müsamahanın zirve noktası bu olsa gerektir.


Hoşgörü diğer inançlara, diğer dinlere saygısızlık değildir. Ama hoşgörülü olalım derken de Dinimizin asıl değerlerinden vazgeçmek akla gelmemelidir. Nasıl ki asırlar boyunca ecdadımız farklı milletlerin, farklı tebaaların bir arada yaşamasını sağlamışsa; nasıl ki bu topraklar üzerinde başta Mevlanalar, Yunus Emre’ler, Pir Sultan Abdallar, Hacı Bektaşi Veliler gönül eri olarak bu toplumda huzur ve sükûnet sağlamışlarsa bugün de onların yaptığından daha fazlasını yapmamız gerekmiyor mu?. Çünkü buna daha çok muhtaç olduğumuz aşikârdır.


Her şeyde olduğu gibi hoşgörüde de en güzel örnek Peygamber Efendimiz (sas)’dir. Zira o “Muhakkak ki ben müsamahakâr bir Tevhit diniyle gönderildim” buyurarak bizim hamurumuzun da bu olması gerektiğini belirtmiştir. Yine Peygamberimize ve onun şahsında bize atfen “(Ey Peygamberim!) Allah’ın merhameti sayesinde, onlara yumuşak davrandın! Şayet kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et” buyurmaktadır. Unutmayalım ki “Allah’tan en uzak olan insanlar katı kalplilerdir.”


Yaratılanı hoş görmek insanın doğası gereği olmalıdır, çünkü yaratılanı hoş gör yaratandan ötürü diyen yunus bizim yunusumuzdur.Gel ne olursan ol gene gel, bin defa tevbeni bozmuş olsan da gene gel diyen Mevlana bizim Mevlanamız, onun için dostlar birbirimize karşı daima hoşgörülü olalım ve birbirimize sevgi ile yaklaşıp saygı ile muamele edelim.

Sohbetimi Yunus Emre’nin şu güzel sözleriyle bitirelim.

“Gelin tanış olalım

İşi kolay kılalım
Sevelim sevilelim
Dünya kimseye kalmaz.”

Herkese hoşgörülü günler, yaratandan dolayı yaratılanları hoş gören bir hayat dilerim.