Günlerdir WikiLeaks belgeleri ile yatıyor, WikiLeaks  belgeleri ile kalkıyoruz. Belgeler kimine göre önemsiz, kimine göre ise diplomasinin 11 Eylül’ü.. Biz dünya kamuoyunu bir müddet daha meşgul edeceğini düşündüğümüz bu belgelerin ne anlama geldiğini, hangi sonuçlar doğuracağını ve bizleri nasıl etkileyeceğini bir bakıma  elimiz mahkum bekleyerek izlemek durumundayız. 

WikiLeaks belgeleri her ne kadar Amerikalı diplomatların kişisel notlarından ve raporlarından oluşan bir belgeler silsilesi olarak ele alınması gerekirse de, belgelerin içeriğinde karşımıza çok tanıdık bir davranış biçimi çıkıyor ki, hayrete düşmemek mümkün değil.  Sözkonusu belgeler bizlere koskoca dünya siyasetinin de dedikodu ve samimiyetsizlik ile dolup taştığını,  diplomatik ilişkilerin hiçbir şekilde, hiçbir samimiyeti olmadığını adeta gözümüzün içine sokuyor.

Bilmem kim,  bilmem hangi görüşmede kimin hakkında ne demiş, hangi lider hangi meslektaşı hakkında neler düşünüyormuş, hangi politikacı ülkesi için yapmış olduğu bir görüşmede diğer ülkenin diplomatı veya lideri için hangi sözleri sarfetmiş... İşte tüm bunlar,

WikiLeaks belgeleri ile ön plana çıkan ve siyaset literatürüne katılan davranış biçimleri olarak gündemimizde yer alıyor şu günlerde. 

Bu belgelerin en önemli etkisi ise dünya siyasetini yönlendiren  liderlerin birbirlerine olan güvenlerinde oluşacak olan yeni şekillenmeler olacaktır ki, yüzüne karşı samimi pozlar veren meslektaşlarının bir başka görüşmede taban tabana zıt şeyler söylemesi ya da yaranmak için veya restleşmek için politik arenada ağza alınmayacak argo sözler sarfetmesinin insan ilişkilerinde, hele politikada ciddi tahribatları olacağını düşünüyorum.

Buna bizim memlekette “dedikodu ” diyorlar ki, siyaset ana başlığı altında bu konuya çok da yabancı değiliz.   Koskoca siyasetcilerin, liderlerin, diplomatların birbirleri hakkında söylemiş oldukları sözler bizleri her ne kadar hayrete düşürüyorsa da, ülkemizde ve ilçemizde de benzer “dedikodu” mantığının var olduğunu bilmeyenimiz yoktur mutlaka.

Bir gün Tire’li bir Julian Assange çıksa ve elindeki belgeleri açıklasa şehrimizin siyasetine yön verenlerin birbirlerine bakış açıları nasıl olur acaba? Zira  öteden beri iddia ediyorum, Tire siyasetinin en büyük açmazı dedikodu ve kirli ilişkilerdir. Ve maalesef bu konuda siyasetimizin, siyasetçilerimiz karnesi  oldukça zayıf. Kişisel beklentileri ve çıkarları için şehrin kaderi ile oynayan, işlerini yürütmeye çalışan ve  kimliksiz ilişkiler kurmaktan çekinmeyen siyasetçi ve yönetici sayımızın hiç de azımsanmayacak kadar çok olduğunu hepimiz biliyoruz.  

Yıllara dayanan bu kokuşmuş davranış biçimi, siyasetimizin içine öylesine nüfuz etmiş durumda ki, şimdi adeta, dedikodu ve kişisel kaprisler olmadan siyaset yapılamayacağını düşünür durumdayız.  Siyaset dünyamızın yükselişlerinde, başarılarında, hüsranlarında, ideallerinde, zorunluluklarında hep bu akıl almaz davranış biçimininin örnekleri ile karşılaşıyoruz.  Ama ne yazık ki, bu zulme benzer duruşların karşısında pek de bir şey yapamıyoruz.  Tıpkı  WikiLeaks belgelerinde olduğu gibi....  Aklıma Martin Luther’in “Beni kötülerin zulmü değil, iyilerin sessizliği korkutuyor.” Sözü geliyor bu aşamada.

 

Biri diğerleri hakkında “şerefsiz” diyor, diğeri ona “beş para etmez, üçkağıtçı” diyor. Bu konuşanlar az sonra ya da başka bir gün, başka bir yerde “o benim dava arkadaşım” diyebiliyor. Sinirlenen bir siyasetçimizin birlikte çalıştığı arkadaşlarına “etiket düşkünü” dediğini duyuyoruz, sonra da kendi ağzından “ben öyle demedim, şöyle dedim” sözlerini dinliyoruz.  Bir gün bir başka yöneticimiz bir yemekte, diğer meslektaşına “geri zekalı” yakıştırmasını yapıyor, geri zekalı diye itham edilen ise, bir başka yerde bunu diyeni “puşt” sıfatıyla anıyor. Ve daha bunun gibi yüzlerce diyalog ve bakış açısı Tire siyasetini yönlendirmeye devam ediyor. 

Sonuçta da olan Tire’lilere oluyor. ..

Biz de bir gün Julian Assange gibi hasbelkader elimize geçen

WikiLeaksTire belgelerini ve siyasi diyalogların ayrıntılarını yayınlar mıyız bilemiyorum ama, sonuçta siyasetçilerimizden ve yöneticilerimizden daha samimi, daha dürüst ve daha halka açık bir siyaset talebimiz her zaman için devam edecek.

Yoksa takkeler düşüp, keller göründüğünde milletin tepkisi ne olur düşünmek lazım...!