12 Eylül Pazar günü millet olarak sandığa gittik. Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki 5. referandumu yaşadık. Katılım ülke genelinde yüzde 77 olmuş, bir önceki referanduma oranla (yüzde 67) yüzde 10’luk bir artış millet olarak referandum kültürünün yerleştiği yönünde katedilen olumlu bir sonuçtur. Ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Bu arada şu hususu da belirtmek isterim ki; milletimiz sadece halkoylamasına götürülen 26 maddelik değişikliği oylamakla kalmayıp, yeni bir anayasa değişiklik arzusunu güçlü bir oy yüzdesiyle talep etmiştir.
12 Eylül 2010 halkoylaması, Türk Demokrasi tarihinde bir millet niteliği de kazanmış oldu. Çıkan sonuç, herhangi bir partiye verilen güven oylaması değildir.
Referandum kampanyası sırasında gördüklerimiz ve duyduklarımızdan çıkardığım sonuç şu olmuştu.
Bu paketin kabul edilmesiyle ülkemizin demokraside normalleşmesi açısından hayati önem haiz olduğunun idrakindeydik. Sandıktan çıkacak sonucun hayır olması durumunda gene demokrasimiz üzerindeki yıllardır süregelen bürokratik vesayetin sürmesi, yargılamaları devam eden darbecilerin aklanması yönünde akıl almaz manevraların sürdürüldüğü.
Bu güçlerin inisiyatifi ele alacak duruma gelecekleri bir gerçekti. Elbette ki bir halk oylamasında seçmenin önünde iki seçenek vardı. En yakınlarıma dahi bu yönde bir ricada dahi bulunmadım. Herkes özgür iradesini kullandı. (Boykotçular konumuz dışındadır)
Bir husus var ki, bu iyice bilinmeli, evet ile hayır arasında büyük görüş ayrılığı vardı.
Evet, Türkiye’nin AB standartlarında bir demokrasiye kavuşmasının aksihalde ise bürokratik-askeri vesayetin devamı demekti. Otoriter-Kemalist ilkeler, katı bir laikçi düzen bizi bekliyordu.
Çıkan sonuç, (yüzde 58 evet- yüzde 42 hayır) Türkiye’de sivil ve demokratik bir anayasa yapılması yönünde isteği ifade ediyor. Yeni anayasa kampanyası hemen başlatılmalıdır. Gerekli dersi çıkaracakların başında gelen TÜSİAD geçmiş yıllarda hazırlattığı ve maalesef, Anadolu iş çevresine ve AK Parti’ye olan husumetleri, kıskançlıkları yüzünden tuzlu raflarda bekleyen yeni anayasa taslaklarını yeniden kamuoyu ile paylaşmalıdır. Muhalefet partilerimiz de bundan sonra herhalde uzlaşma yoluna gireceklerdir. Zira çıkan sonuç tartışılamayacak kadar berraktır. Bir de unutulan bir gerçek var. AK Parti içindeki az sayıda da olsa vesayetçilerin, oyladığımız değişiklik paketindeki “Siyasi partilerin kapatılmasını TBMM’nin iznine bağlayan maddenin TBMM’de reddedilmesinde başrolü oynayanlar unutulmamalı.”
Bu vesayetçi zihniyetteki milletvekillerinin deşifre edilmesi ve parti ile ilişkilerinin kesilmesi gerekir. Yüzde 58’lik bir kesimin bunu istemeye hakkı var.
Türkiye’de vesayetten kurtulma yolunda dev bir adım atılmıştır. Bundan sonra demokrasi normalleşecek. Türkiye özgür ve müreffeh bir ülke olarak Ortadoğu, Balkanlar, Kafkasya ve Türk Cumhuriyetlerini kapsayan geniş coğrafyada örnek varlık olacaktır.
Kimse bu demokratik sürecin önüne geçemez. Türkiye’de artık üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü egemen olacaktır.