İnsan hayatının en değerli kıymetlerinden birisi de zamandır. Kur’an-ı Kerim’de zamanın öneminin bir sure ile vurgulanması gerçekten anlamlıdır: “Asra yemin ederim ki insan ziyan içindedir...” ayetinde yer alan ‘Asr’ kelimesinin zaman anlamında kullanıldığı müfessirlerin çoğunluğu tarafından ifade edilmiştir.  
Bazı insanlar para kazanacağız diye uykuyu unutup, sabahlara dek hesap yaparken, bir kilo, bir metre, bir litre, daha fazla üretmek için çalışırlar. Dirhem dirhem mal biriktirip; malını beş kuruş fazlaya satıp kazanacağı karını refah düzeyini daha da yükseltmek derdine düşerler bu dünyalıkları için.
Geçenlerde bir sohbet esnasında “Kardeşim vakit nakittir, kıymetini bilmek lazım” dediğimde; arkadaşım; yanlış biliyorsun; vakit, nakitten daha önemlidir. Vaktin olmazsa nakiti kazanamazsın, diyerek bir hakikate dikkatimi çekmişti. 
Koca bir yılı geride bıraktığımız şu günlerde; şirketler, müesseseler tüm kurum ve kuruluşlar; yoğun bir muhasebe zamanı yaşıyorlar, geçen bir yılın karını -zararını hesap ediyorlar. Bu oldukça normal, yapılması da lazım. Peki ya fert bazında her bir insanın da böyle bir çalışma yapması gerekmez mi? Günümüz genellikle monoton bir şekilde geçiyor. Vakitlerimizi Allah’ın razı olacağı bir şekilde değerlendirebiliyor muyuz? Beş vakit namazımızı hakkıyla kılabiliyor muyuz? Komşularımız veya arkadaşlarımıza iyiliği tavsiye edip, kötülükleri bırakmasını anlatabiliyor muyuz? Her şeyden önce kendimize, ailemize, evlatlarımıza Resülümüz, önderimiz ve peygamberimizi hatırlatabiliyor muyuz? Bize verilen ömür sermayesini acaba ne kadar yerli yerinde ve verimli olarak kullanabildik? Yoksa ibadet yapamayıp, helal rızık kazanamayıp vakitlerimizi heba mı ettik?  Yapanlar vardır mutlaka, onları tebrik ediyorum. Fakat asıl önemli olan bizim yapmamız gerekmez mi?
Bazılarımız ise başka bir telaş içinde ben yaşadığım ortamda gördüklerimi söyleyeyim sizlere; günlerdir noel hazırlıkları yapılıyor, üretime harcanması gereken elektrik, geceler boyu heba edilip duruyor. Yakılan o elektrikli lambalar yanıbaşımızda gecenin bir vaktinde; çöpten ekmek toplayanların dünyalarını aydınlatmıyor ne yazık ki. Bir tarafta insanlar bir tarafta kediler ve köpekler çöpten ekmek peşinde; noel için eğlenenler neşe içinde(!) kaybolan koca bir yılı yani vakitlerini, kaybettiklerine, ömür sermayelerinin biraz daha azaldığına çılgınca seviniyorlar. Gereksiz alışverişler yapılıyor, kutlama hazırlıkları son sürat ilerliyor. Ülkem de, insanlar da islama muhtaç, Pakistan da insanlar aç, Afrika da insanlar susuz… Peki bu eğlenceler sizce niye ? Tüketim sevdasında olanların ortaya çıkardığı, israftan ibaret bir eğlence. İnsanların basit bir şekilde aldatıldığı, kadınların malzeme olarak kullanıldığı, dinle ilgisi olmayan bir eğlence. Yaşayacaklarını bilmedikleri bir zamanın, yılın gelişine; bir daha geri gelmeyecek yılın gidişine sevinircesine, gafletçe, cahilce, zalimce boşa harcanan ve hesabı sorulacak bir hayat tarzı.
Allahü Teala, huzuru yakalayan mü’minlerin özelliklerinden bahsederken, “Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler.”buyurmaktadır. Buna göre mü’minin huzuru yakalayabilmesi için, dünya ve ahiretine, kendisi ve topluma faydası olmayacak her şeyden uzak durması gerekir. Aksi takdirde zamanını ve bir daha sahip olamayacağı ömür servetini israf etmiş olacaktır. Kaybedilen birçok şey zamanla telafi edilebilir. Servetler yeniden kazanılabilir. Ayrılanlar tekrar bir birine kavuşabilir fakat; giden zaman asla geri dönmez. Üstelik zaman, bizim yegane sermayemizdir. O halde pişmanlığa düşmeden önce her Müslüman’ın yapması gereken; içinde bulunduğu zamanı son derece güzel ve faydalı bir şekilde değerlendirmesidir.