Öncelikle festivalin uluslararası oluşundan başlayalım. Uluslararası olduğuna göre, kuşkusuz bir uluslararası yönü vardır. Yine katılanlar, festivalin bu yönünü yaşayıp keyif almışlardır. Ama ne yalan söyleyeyim, ben fark edemedim. Kuşkusuz bu da benim kusurum.
Bu arada Sarıyurtlu bir arkadaşla gezmiş, o da festivalin uluslararası oluşuna takılmış, “Ule hani uluslar arasıdı, bi deni cour göremedim.” deyip dururdu.
                                                                                …
Bu yıl festival trafiği biraz meşakkatli oldu. Gelecek yıllarda bu konunun da en uygun biçimde çözüleceğini umut ediyoruz.
                                                                   …
Yine bu yıl sokaklarda garip görüntüler oldukça arttı. Hani yeri geldikçe, “Şu gereksiz biçimde geniş tutulan kaldırımları sağdan soldan yirmişer yirmi beşer santim daraltın, trafik rahatlasın.” diyoruz ya. Hani ne bunu akıl eden var, ne de yazılanı söyleneni dinleyen var ya. Aynı hamam aynı tas.
Bu yılki festivalde, tabi çok yerde zorunlu olarak, araçlar kaldırımlara parkedildi, yurttaş yine yolun orta göbeğinden yürümeyle devam etti.
Biliyor musunuz, akıl ve mantık siyasal görüşe, dinsel inanca göre şekillenmiyor. O ayrı bir şey.
                                                                   …
Bayındır’ın doğu ve batı yönüne açılan her iki yolun da işkence tezgahı taklidi yapmaya devam etmesi festivalimize karşı beklenen aşırı ilgi artışına engel oldu.
Şimdi yol da yol diye söylensek, yine kimsenin kılı kıpırdamaz. İyisi mi hiç bu konuyu açmayalım. Mazoşistmişiz gibi davranalım.
                                                                  …
Şimdi dönelim en başa, açılışa:
Malum festivalimizin açılışını Ulaştırma Denizcilik Haberleşme Bakanımız sayın Binali Yıldırım da onurlandırdılar. Yine görkemli bir açılış düzenleme çabası içinde olan yerel yöneticilerimiz, mehter takımı getirmeyi de ihmal etmediler. Başlangıçtan tören alanına kadar mehter takımı eşliğinde görkemli bir geçit resmi düşünülmüş. Bu çok iyi olmuş; ne de olsa kültürümüzün bir parçası.
Mehteran iki ileri bir geri ve sağa sola bakışlarda, huşu içinde ilerleyecek ki tarihimize olan özlemimiz canlansın, ulusal duygularımız galeyana gelsin.
Ama şu da var, insanın her istediği her zaman olmuyor. Önde mehteran arkada sayın bakanımız ve maiyeti, onun ardında kentin ileri gelenleri, onun hemen yanında kentin ileri gidenleri en halis duygular içinde mehteranın hızına müsavi usul usul ilerlerken ortalıkta bir kaynaşma oluyor. Öflemeler pöflemeler…
Sonra anlaşılıyor ki, sayın bakanımızın çok acelesi var; görevliler başlıyorlar mehteranları, “Hızlı gidin, sayın bakanın acelesi var” diye dürtüklemeye. Arada duyulan “Höt, çek elini!” seslerinin sebebi bu.
Bakın şimdi! Yahu bu mehter takımı mı, dört yüz metre bayrak yarışı ekibi mi? Adam iki adım atacak sağa dönecek, bir adım geri atıp sola dönecek, iki adım daha sağa… Bu iş böyle olur. Bütün kabahat o görevlilerde, bir dürtüklemek öğrenmişler.
Hem koskoca Ulaştırma Bakanı, mehter takımının peşinde ne kadar mesafeye kaç saatte vasıl olacağını bilmez mi?
                                                                                  …
Yine de her şeyin iyi yönünü görmek gerek: Böylece güzel Bayındırımız sayın bakanımızın acelesi veçhile, mehteranın tarihte ilk kez koşturtulduğu ilçe ünvanını da kazanmış oldu.
Nice yeni festivallere…