Yaşadığımız şu zamanda insanlarımız genelde dünya için çalışıyor. Gördüğüm kadarıyla İslami kitaplara yüzeysel bir yaklaşımımız var. Az da olsa okuyoruz, fakat bu kanaatimce yeterli olmuyor. İyiliği tavsiye edip, kötülükten sakındırmak her müslümana şart olduğundan üzerinde durulması gereken ve islam için çok önemli olan bir konunun üzerinde durmak istiyorum.
 
Tevhid, birleme veya bir olduğuna inanma anlamına gelir. “İslam'a göre tevhid nedir?” sorusunun en kısa cevabı; Alemlerin Rabbi olan Allah'ı zatında, sıfatlarında ve fiillerinde birlemek, O'na hiçbir şeyi eş ve ortak koşmamaktır. Bu cevabı biraz daha genişletecek olursak, tevhidi şöyle tanımlayabiliriz. Tevhid, alemleri yaratan Allah (c.c.)'ı zatında, sıfatlarında, fiillerinde birleyerek O'na inanan müslümanların, yaşadıkları sürece ilgilerini ve dikkatlerini Allah'a yöneltmeleri, Allah'a teslim olmaları, hiçbir yaratığı, hiçbir konuda mutlak muktedir görmeyerek, karşılaştıkları her iş ve her durumda mutlak muktedirin Allah (c.c.) olduğunu idrak etmeleri, Allah'ın gösterdiği yolda, Allah'ın emrettiği kişilikle sadece Allah'a kulluk etmeleridir.
 
Allah'ı birlemenin zıddı, Allah'a eş koşmak veya ortak tanımaktır. Halk arasında Allah'a eş koşmak veya ortak tanımak vakıası, genel olarak Allah'ı ikilemek gibi anlaşıldığından; Allah'ın bir olduğuna inanan, “Sadece bir Allah vardır” diyen herkes, kendisini Allah'ı birleyen mü’min olarak görmektedir. Oysa bir muvahhid olarak Allah'ı birlemek, yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah'ı zatında, sıfatlarında ve fiillerinde birlemektir. “Allah birdir veya sadece tek bir Allah vardır” demelerine rağmen, Allah'a zatında, sıfatlarında veya fiillerinde eş ve ortak tanıyan kimseler muvahhid değildir. Çünkü muvahhid bir müslüman, Allah'ın bir olduğuna inandığı gibi, Allah ile beraber başka bir Yaratıcı, Allah ile beraber başka bir hakim, Allah ile beraber başka bir hüküm koyucu olmadığına da inanır. Yaşanılan coğrafyada mutlak hakimiyeti kendilerinde gören müstekbirler, Allah'a karşı azan ve azgınlığa davet eden tağutlar, Allah'ın hükümlerine rağmen hüküm koyan kişiler veya kuruluşlar varsa; muvahhid bir müslüman, Allah'ı birlemenin ve tevhidin bir gereği olarak bütün bunları da inkar eder. Çünkü tevhid gerçeğinin hakkı tasdik edip, bütün batılları reddetmek anlamına geldiğini bilir.
 
Tevhid gerçeği evrensel bir gerçek olmasına rağmen, bu gerçeğin daraltılması ve tarih boyunca farklı şekillerde anlaşılması, şeytani müdahalelerin bir neticesidir. Nitekim aynı şeytani müdahalelerin neticesi olan tahrifatlar diğer İslami kavramlarda da yaşanmış ve hala yaşanmaktadır.
 
Mevcut sapmalar ve sapıklıklar karşısında yegane ölçü, hiç şüphesiz ki Kur'an'ı Kerim'dir. Bizleri tevhide davet eden Rabbimiz, bizleri bu önemli konuda muhayyer bırakmamıştır ki; herkes kendi yaklaşımına göre tevhidi tanımlayıp, herkes kendi anlayışına göre tevhidi yaşasın!.
 
Tevhidi prensipler, Kur'an'ı Kerim'in muhtelif yerlerinde beyan edilmekte ve Resulullah (s.a.v.)'in sünnetinde örneklendirilmektedir. Nitekim tevhid gerçeğini Kur'an ve sünnetten öğrenen müslümanların akidesinde önemli hiçbir fark yoktur. Bu müslümanlar arasında bazı farklar varsa, bu farklar tevhidi akidenin özünde ve çizgisinde değil, tevhid gerçeğini idrak etme derecesindedir. Mesela biz müslümanlara namazda Kabe'ye yönelmemiz emredilmektedir. Kabe'yi hiç görmemesine rağmen Kabe'ye yönelen müslüman ile, Kabe'nin karşısında namaz kılan müslüman yöneliş ve istikametinde herhangi bir fark yoktur. Her ikisi de İlahi emre boyun eğmekte, her ikisi de Kabe'ye yönelmektedir. Bu durumdaki fark, istikamette veya yönelişte değil, bulunulan konumdadır. Kabe'nin karşısında namaz kılan müslüman, Kabe gerçeğini belki daha yakından idrak edebilmektedir.
 
İşte tevhid gerçeği de, namazda Kabe'ye yönelindiği gibi, bütün bir yaşamda ilgi ve dikkati Allah'a yöneltme, Allah'a teslim olma anlayışıdır. Allah (c.c.) bizlere şah damarımızdan daha yakın olmasına rağmen, bizler de O'na yakın olabiliyor muyuz?
 
Tevhid gerçeği, yaratılmışlara İlahi sıfatları nispet etmemek olduğu gibi, aynı zamanda Yaratıcıya da beşeri sıfatları nispet etmemektir.