Saat dokuzu beş geçmeden; gezdiğin yollar hoşuna gitti. Durdun ve sordun: “Yollarınızı nasıl bu hale getirebildiniz?” Vali de maharetmiş gibi anlattı: “Yakın köylüleri jandarmalarla toplatıp yol onarımında çalıştırdık.” Kaşlarını çattın ve oldukça sert bir dille Vali’ye; “Corvee nedir bilir misin? Angarya demektir. Kanunsuz hiçbir vatandaşı işten alıkoyamaz, onu çalışmaya zorlayamazsınız. Cumhuriyet’te angarya diye bir şey yoktur!” dedin. 


O gün Vali kaybetti, biz kazandık!

 

Saat dokuzu beş geçtiğinde bir vali “gavat” dedi bize… Bir başka Vali yapılan hastane inşaatını beğenmeyince “Sizi buraya gömerim!” diyebildi. Gazetecilere “Para vereyim, haber yapmayın!” diyen Vali bile gördük.

Bugün Valiler kazandı, biz kaybettik!

Saat dokuzu beş geçmeden; Ilgazlı Gazi Onbaşı seslendi size… “Gazi Paşam, emin olunuz ki istiklâl ve namus uğrunda kurban olanların gözleri açık gitmemiştir. Sağ kalanlar, gaziler huzur ve mutluluklarından kuşku duymuyorlar. Onları dinleyen bir hükümet var. Geleceğimizden kesin olarak eminiz, çünkü kısa bir süre içinde sanayi, demiryolları, bankalar gibi görülen terakki artık fark ediliyor. Ben artık Kaymakama, Belediye Reisine, şimdi size her şeyimi anlatabiliyorum! Bunlar hep “Cumhuriyetin Verdiği Mutluluk” Bu mutluluk içinde yaşadığımız için Cumhuriyeti bize hediye eden siz, milletin ruhu, kalbi ve göz bebeğisiniz. Yaşasın Gazimiz, Yaşasın Cumhuriyetimiz!” dedi.

O gün gaziler kazandı, biz kazandık!

Saat dokuzu beş geçtiğinde “Benim için mi kolunu kaybettin, şerefsiz!” dendi bir gaziye… Bir şemsiyeyi bile çok görüp tuluk ettik deli gibi yağan yağmurda ve bir başka gazimizi de soğuktan koruyamadığımız, karnını doyuramadığımız için kaybettik.

Bugün gaziler kaybetti, biz kaybettik!

Saat dokuzu beş geçmeden; “Bunu benden kimse alamaz!” dedin. “Anafartalar’da harp meydanında, ateşin karşısında benim göğsüme taktılar” diyerek göğsündeki altın imtiyaz madalyasını okşadın. Salonlarda, saraylarda kazanmamıştın ve memleketi batırana, yabancıyı Anadolu’ya sokana, nizamı bozana karşı durdun. Dik durdun eğilmedin, sana müteşekkil olması gerekenlerin nankörlük edişine sessiz kalmadın.

O gün sen kazandın, biz kazandık!

Saat dokuzu beş geçtiğinde haklarındaki ceza kararları Yargıtay tarafından onanması halinde rütbeleri erliğe düşürülecek, üstün hizmet madalyaları, nişanları ve altın kaplı kılıçları geri alınacağı duyurulan hiçbir paşa göstermedi bu dik tavrı… Çünkü hiçbiri senin gibi bir mücadele örneği sergilememiş, sergileyememişti senden sonra…

Bugün paşalar da kaybetti, biz de kaybettik!

Saat dokuzu beş geçmeden en büyük iki eserinden biri olduğunu ifade ettiğin Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında “Cumhuriyet Halk Partisinin esas düşünce ve dileği, vatandaşları her türlü ayrılıktan korumak, onları, kendileri ve büyük Türk ulusu için faydalı kılmaktır.” diyerek bizlere büyük bir umut bıraktın.

O gün CHP kazandı, biz kazandık!

Saat dokuzu beş geçtiğinde “Atatürk İlke ve İnkılaplarının bekçisi değilim” diyen insanlar yönetti senin kurduğun Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve bir başka yönetici bir cemaat lideri için “bilge” nitelendirmesi dahi yapabildi. Siz vatandaşları her türlü ayrılıktan korumayı tavsiye ettinizse de maalesef kendi partililerini bile bir arada tutmayı başaramayan CHP her seçimde hepimizin hem umudu hem hüsranı oldu.

 

Bugün CHP kaybetti, biz kaybettik!

Kısacası çok şey fark etti saatin dokuzu beş geçmesi ile geçmemesi…

Saat dokuzu beş geçti ve sen gittin, öksüz kaldık. En büyük iki eserinse büyük yara aldı. Cumhuriyet hala ayakta ama CHP can çekişiyor. Umarım yaşar ve yaşatır da; CHP kazanır biz kazanırız, Türkiye kazanır.