Silâhsız, tamamen keşif amaçlı Akdeniz’in uluslar arası sularında uçarken düşürülen ve iki gencecik subay-pilotumuzun şehit olduğu Jet uçağımızın,
Suriye askerince düşürülmesini takiben bu ülke ile ülkemiz arasında yaşanan gerilimin halâ sürdüğü ortamda yaşanan farklı olaylar gözden kaçıyor.
            Bu yazımla siz değerli okurlarıma, Suriye ile yaşanan gerilim kadar önemli bir olaydan söz edeceğim.On beş gün önce başlayan,olaylar Şemdinli İlçemizin kırsalında devam ediyor.
            PKK. Suriye’de yaşanan kaos ortamından istifade ederek Şemdinli’yi ele geçirmek için ağır silâhlarla ve yüzlerce militanla şehre saldırdı. Çatışmalar halâ sürüyor. Bu toplu saldırının ne manâya geldiğini, vermek istedikleri mesajın önemini olayla bağlantılı bir başka konuyu anlatıp esasa geleceğim.
            Biliyorsunuz, geçen hafta TV ve Basın organlarında; yanlış yerlere kurulmuş derme-çatma sınır karakolları gündeme geldi.
            2008 Aktütün saldırısı sonrası, Başbakan’ın kesin talimatı ile TOKİ.(Toplu Konut İdaresi) tarafında Güvenli Karakol Binalarının yapımına başlanmıştı.O günden bu yana tam dört yıl geçti.
İhale edilen 206 Karakoldan 146’sı halâ bitirilemedi.
4 yılda; Ankara-Eskişehir,Ankara-Konya Hızlı Tren hatları,Boğaz Köprüsü yapılabiliyor da,gencecik evlâtlarımız Mehmetçiğimizi güvenli kılacak karakollar bitirilemiyor.Bakanlığın savunması;yol olmaması,kış şartlarının 8 ay sürmesi,arazinin mayınlı olması ve mayınların temizlenmesinin uzun zaman alması,işçilerin terör örgütü elemanlarınca kaçırılması.Bu konuda diyeceğim bu kadar!
             Gelelim Şemdinli olayına..
            Bizler, gerek halkımız, gerekse Hükümet, Basın; daha fazla özgürlük, ramazan ateşkesi, ev hapsi vb. gibi asla PKK’yı tatmin etmeyecek konularla oyalanırken hain terör örgütü ağır silâhlarını Şemdinli’nin dibine kadar soktu. Yalnız bu değil;militanlarını da halkın arasına yerleştirerek yöre insanın kaçış veya güvenlik güçlerinin (sivil halkın güvenlik güçlerine yardım edeceğine ben inanmıyorum) hareket alanını kıstı.Evlerden,Emniyet ve Askeri Güçlerimizin üzerine ateş açtılar.Güvenlik Güçlerimiz halka zarar vermemek için zor durumda kaldı hainlere karşılık vermede.Sayıları yüzlerle ifade edilen PKK’lıların, hem de ağır silâhlarla Şemdinli’yi kuşatması esnasında bölgedeki komuta kademesinin başlarını ellerinin arasına alarak derin bir düşünceye dalması gerektiği kanaatindeyim.Su uyur düşman uyumaz.Biz de uyumayacağız.
            Strateji uzmanları, bu saldırının her zamanki gibi şehit verdirmek değil, doğrudan şehri ele geçirip; PKK bayrağını dikmek için yapıldığı fikrindeler. Sivil olarak şehre sızan ve halkın arasına yerleşen militanlar buralardan polis ve askerimizi ateş altına aldılar.
            BDP’lilerin, hemen Şemdinli’ye koşup örgütün talimatı doğrultusunda canlı kalkan olma girişimleri gerçek yüzlerini bir kere daha gösterdi.
            Eğer PKK Şemdinli’yi düşürebilseydi; Suriye’de olduğu gibi kurtarılmış bölgeler oluşturulacaktı.Ayrıca sivil halkın arasına yerleşmelerinin sebebi güvenlik güçlerimizin açacağı ateş sunucu ölen sivillerle de tüm dünyaya bırakın Suriye’yi burada katliam var denecekti.Etkili savunma,güvenlik güçlerimizin olağanüstü bir gayretle hainleri püskürtmesi ve PKK.militanlarını çember içine alıp gerekli dersi vermesi,ülkemize soluk aldırmıştır.
            Bilmem dikkatinizi çekti mi? Şemdinli ve Suriye olayları bir başka unutulan gerçeğin ne kadar yerinde olduğunu gösterdi.
            Aylar önce KCK operasyonları yapılmasaydı,
Bugün Suriye’de sokaklarda milis güçleri ile dolaşan PKK-KCK militanları ayni şeyi Türkiye’de yapacaklardı.
            Bizim ulusal basında kendilerine liberal denilen bazı satılmış yazarlar, akademisyenler fırsat buldukça KCK övgüsünü yapıyorlar. Basın özgürlüğü bunun neresinde tartışılır. KCK’nın Suriye’de yaptıklarını, söz konusu satılmış kalemler Güneydoğu’da da görmek hayal ediyorlardı. Hatta Ertuğrul Özkök Hürriyet’teki bir yazısında, oralar için “verelim gitsin” diye yazacak kadar ipin ucunu kaçırmıştı. Bu tür yazılarla KCK güzellemesi yapanlar bölücülük yapmış olmuyorlar mı? Savcılar neden bu yazılara  bigâne kalıyorlar?
            Şemdinli saldırısı başarılı olsaydı, ülkemizde çok acı şeyler yaşanacaktı. Güvenlik Güçlerimizin hakkını ödeyemeyiz.” Şemdinli’de Demokrasimizi onlar kurtardı.”
YAKIN TARİHTE BİR BAŞKA KURTARILMIŞ BÖLGE :  FATSA
            Kurtarılmış Bölge demişken, yakın geçmişte, yaşları 50’nin üzerinde olan okurlarımın hatırlayacakları bir olay yaşanmıştı. Onu sizlere anlatmak istiyorum. “Fatsa Komünü”
            Ordu İlimize bağlı bu şirin Karadeniz sahil ilçesinde, yine PKK hainleri gibi Marksist-Stalinist, bir avuç çapulcunun 1980 öncesi ülkemize yaşattığı ve bir daha asla yaşanmamasını temenni ve duasını ettiğimiz kaos dolu günlerde; Fatsa’da, Terzi Fikri diye biri ve hayalperest gurubu böyle bir girişimde bulunup,maalesef birkaç gün için başarılı da olmuşlardı.Adına “Komün” dedikleri bir idare şeklini halka silah zoruyla kabul ettirmişlerdi.
            Sizlere, tam Kemal Sunal filmi tadında, traji-komik bu olayı hatırımda kaldığı kadar anlatayım. Bu tür girişimlerin ne kadar manyakça olduğunu da bilmiş olun.
            Fikri Sönmez (mesleği terzi olduğu için terzi Fikri diye anılır) 1979 Mahalli ara seçimlerine Fatsa’da solun Bağımsız adayı olarak katıldı ve Fatsa Belediye Başkanı seçildi. Siyasi-Komedi ondan sonra başladı.
            Size önce bu kişiyi tanıtmalıyım..
            Terzi Fikri, ilk okulu bitirince ailesi onu bir terzinin yanına çırak verir. Ordu’nun Kabakdağ köyünde 1938 de doğmuştur.1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi (TİP) saflarına katılır. Dev-Genç’te görev alır.Bu onu kesmez. Mahir Çayan’ın önderi olduğu THKP-C saflarında yer alır. Mahir Çayan ve arkadaşları İstanbul Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaç(ırıl)maları sonucu Karedeniz Bölgesine yönelirler. Kahramanımız bunlara yardım ve yataklık yapar. Cezaevine girer.1974 de Ecevit Hükümetinin çıkardığı afla kurtulur.1977 Mahalli Seçimlerinde Fatsa’da Nazmiye isimli bir bayan Belediye Başkanı seçilmişti. Bu bayan 1979 da vefat edince,yapılan ara seçimde sosyalist Fikri Belediye Başkanı olur.Hemen kolları sıvayarak,Fatsa’yı 11 Bölgeye ayırır.Halk Komiteleri oluşturur (Belediye Meclis Üyeleri ve Mahalle Muhtarları ne oluyor bu arada?).Bu komite üyeleri belediye çalışmalarını denetleyecek kadar yetkiye sahiptiler.İcabında Belediye çalışanlarını görevden alacak kadar.Hani birkaç ay önce BDP.li Diyarbakır Belediye Başkanı Selâhattin Demirtaş, ilk okul mezunu bile olmayan bir PKK.militanınca sorgulanmıştı ya onun gibi bir şey.Neyse; 11.Temmuz.l980 de (11 temmuz  benim doğum günüm olduğu için hatırlıyorum) Askerlerimiz Fatsa’ya girer.Bunu kulağından tuttukları gibi kodese atarlar.Sosyalistlerce halâ bir kahraman olarak kabul edilir.1985’de Amasya Cezaevinde kalp krizinden ölür.Terzi Fikri,geçenlerde köyündeki mezarı başında anıldı.Hani bir-iki ay önce Moskova’da,Türk TV. dizilerinin bilinen artistleri Selçuk Yöntem ve Mümtaz Taylan’ın da katıldığı Nazım Hikmet’in mezarı başında anılması gibi. Bu gibi kişiler belki analarının, babalarının mezarını ziyaret etmedikleri gibi, belki de yerlerini bile bilmezler.Ama kör ideoloji icabı böyle anmaları kaçırmazlar.Doğrusu komünist fikrini halâ benimseyen böyle vefalı (!) kişiler oldukça,Terzi Fikri ve Nazım Hikmet gibilerin hatıraları sonsuza kadar yaşayacağa benzer(!)